BUGÜN MUHARREM GÖKSEL’İ KONUŞALIM
Hayatımın kırk yıllık bölümü şöyle veya böyle siyasetin içerisinde geçti, merhum Erbakan Hoca’nın Rahle-i Tedrisinden geçtik, Milli Nizam Partisinde olmaya yaşım elvermedi ama MSP’den sonra sürekli olarak hareketin içerisinde oldum. Ak Parti kurulduğu günden itibaren de şu veya bu şekilde Ak Partinin içerisinde oldum, kuruluş döneminde İl Başkanlığı koltuğuna oturan Mustafa Demir’den bu güne dek gelip geçen İl Başkanlarının bir kısmı ile çalıştım, bir kısmını da yakınen tanıdım. Bunların içerisinde sevdiğim İl Başkanlarından birisi de şu anda İl Başkanlığı koltuğunda oturan arkadaştı, bundan üç ay öncesine kadar zaman zaman telefonla uzunca sohbetlerimiz olurdu. Konuşmalarında en ufak açık vermeyen, hatta gayet güzel tespitlerde bulunan bu arkadaşımızı zaman zaman bu sütunlardan takdir ettiğim de olmuştur. Ancak daha sonraki süreçte söylemleri ile eylemlerinin uyuşmadığını görünce mesafe koymaya başladım, ne zaman ki Ak Parti Kadın Kolları Başkanının, Özel Kalem Görevlisinin internetteki paylaşımını haber yaptık, ondan sonra sıkıntılı süreç başladı. Önce beni aradı konuştuk, ardından o bayana mahkemeye gitmesini önerdi, önemli değil gitsin, zira biz kafamızdan bir şeyler yazmadık, tamamen o bayanın yazdığını koyduk ama Muharrem Göksel’in benimle konuştuktan sonra bu ifadeyi kullanması, benim onunla ilgili düşüncelerimi değiştirmeye başladı. Daha sonra yanına aynı Kadın Kolları Başkanını alıp, Eski Vali İbrahim Şahin’e gidip beni şikâyet etmesi de bardağı taşıran son damlalardan biri oldu.
Bu arada bana karşı samimi olup olmadığını denemek amacıyla bir iş verdim. Ona verdiğim iş nedir derseniz, hani şu hastanelerde taşeron işçisi olarak çalışan personel var ya, onlar izne ayrıldıklarında veya rapor aldıklarında yerlerine gelen geçici işçilerden biri bana gelip sürekli olmak istediğini söyleyince ben de Muharrem Göksel’i arayıp durumu anlattım. Kendisi bana aynen şunu dedi; “merak etme biz hastanelerde boşalan kadrolara o tür personeli veriyoruz, onun için sana gelmesine gerek yok.” Ben de durumu muhatabına anlatıp merak etmemesi gerektiğini söyleyip yolladım, aradan aylar geçti zavallı kadın defalarca gelip olayın gerçekleşmediğini söyledi, ben de yapacak bir şey yok deyip bayanı gönderdim. Merhum Baba’mın hastalığı döneminde odasını temizleyen birisi odaya bir hemşireyle birlikte girdiğinde hemşireye; “ben dün işe girdim, ne yapacağımı anlat bana” deyince adama ne zaman işe girdiğini ve nereli olduğunu sordum. Aldığım cevap; “ağabey dün işe girdim mübadilim deyince Muharrem Göksel ile olan tüm gönül bağımı kopardım. Zira bir insan yalan konuşuyorsa ve hakkı olana hakkını vermek yerine, hakkı olmayan kendi hemşehrisine o hakkı veriyorsa o adamla asla işim olamaz.
Bu şahsi kanaatimin ardından gelelim Muharrem Göksel’in Cumhurbaşkanının kriterlerine uygun bir yönetici olup olmadığına, Cumhurbaşkanı teşkilata yük olan değil, teşkilatı taşıyan kişi istiyorum diyor doğru mu? Doğru. Peki, Muharrem Göksel, gerek dava adamlığı yönünden gerek aile yaşantısı bakımından gerekse ekonomik yönünden teşkilata yük mü, değil mi? Bana göre her yönüyle yük, geçmişinde en ufak bir Milli Görüş çizgisi olmadığı gibi uzaktan yakından kıyından köşesinden dahi geçmemiş. Peki, ekonomisi teşkilatı yaşamaya müsait mi? Hayır. Kendisini geçindiren mütevazi bir iş hayatı var. Peki, iş adamlarından teşkilata para alabiliyor mu? O da yok. Geçtiğimiz günlerde bazı iş adamlarından ve Belediye Başkanlarından teşkilata para istemiş, alamamış. Bunların hepsi bir yana beraber çalıştığı yakın mesai arkadaşları, ya Devlet İhalesi peşinde ya Güneş Enerjisi işleriyle uğraşıyorlar veya Belediyelerin sırtında kamburlar.
Geçtiğimiz hafta “istifası istendi mi?” şeklinde yaptığımız haberin ardından bazı gazeteci arkadaşlar İl ve Bölge Koordinatörlerini arayıp, Göksel’in istifasının istenip istenmediğini sormuşlar. O arkadaşlar da; “şu an itibari ile böyle bir şey yok ama olmayacak da diyemeyiz” şeklinde cevap vermişler. Siyasetten azıcık anlayan herkes, bu ifadeden her an istifası alınabilir yorumunu çıkarır. Keşke o soruyu soran arkadaşlar o Koordinatörlere, “siz Genel Merkeze verdiğiniz raporda Muharrem Göksel’in alınması gerektiğini Rapor olarak yazdınız mı?” Sorusunu sorsalardı da bakalım onlar ne cevap vereceklerdi.
Ezcümle veya eski deyimle hulasa kanaati acizanem şu ki, şayet Bakan Demircan hemşehricilik yapıp ölümüne Muharrem Göksel’in arkasında durmaz ise, Göksel’e Allah rahmet eylesin, yok durur ise yazık olur. Samsun’daki Ak Parti siyasetine der ve yazıyı bitirim. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.