BUGÜN PELİKAN DOSYASINI KONUŞALIM MI?

Bugün, son günlerin gündeminde olan Pelikan Dosyası’nı konuşmak istiyorum sizlerle. Dosyayı iki kez okudum ki yanlış anlaşılma olmasın da sizlere yanlış şeyleri aktarmayayım. Zira biz yazarken tarafsız ve vicdanımızın sesini dinleyerek yazmak zorundayız.  Aksi halde ruzi mahşerde vebali ağır olur. Dönem Reis dönemi, O’na yakın duralım mantığı bize ters bir mantıktır. Biz Allaha hesap vereceğiz Reise değil. İstikbal beklentimiz de yok ki ileride beklentilerimize engel olsun. Kaldı ki bir insana Cenabı Hak bir şeyi nasip etmiş ise dünya ayağa kalksa kimse engel olamaz, önemli olan şunun bunun rızası değil Rabbimizin rızasıdır. İşte bu nedenle bugünkü yazımızda Pelikan Dosyası’nı tarafsız bir biçimde değerlendirmeye tabi tutacağız; umarım terazimiz bu yönde ölçüp biz de ona göre yazarız.

Pelikan Dosyası’nı kimin veya kimlerin yazdığını bilmiyorum; ancak kim yazarsa yazsın, içeriğine bakıldığında Reis’e yakın çevreler tarafından yazıldığı açık ve net ortada. İçeriğine gelince, konuların bir kısmı tamamen nefsani ve fındık kabuğunu doldurmayan konular… Yok, efendim şunun tavrı şöyle olmuş da bunun tavrı böyleymiş de filan falan şeklinde olduğundan onları gündeme almaya gerek yok. Ancak önemsediğim konuları 9 ana başlıkta toplayabilirim. Bu konuların ilk maddesi olan Davutoğlu’nun dış politikasından başlamak gerekirse, bu konuda daha önce de yazdığım yazıları okuyan değerli okurlarımız AK Parti iktidarlarının yanlış yaptığı konulardan birisinin de dış politikadaki tavrı olduğunu yazmıştık. Suriye’de iç savaşın başladığı dönemlerde biz tarafsız kalmış olsaydık belki de bugün bu kadar mülteciyi barındırmak zorunda kalmayacaktık. Bu politikalarımızın nedeni Davutğlu’nun Dışişleri Bakanı olarak uyguladığı politikalar ise günahı da O’nundur.

İkinci konu Davutoğlu’nun çıkarmak isteyip Reis’in karşı çıktığı etik yasası konusu. Dosyadaki iddia şeffaflık konusunda çıkarılacak yasada asıl hedefin Reis olduğu, bu nedenle de bu yasanın çıkarılmasının Reis’e darbe anlamına geleceği belirtilmekte. Ancak ben bu konuda sonuna kadar Davutoğlu’nun yanındayım. Zira abdestinden şüphesi olmayanın namazından da şüphesi olmaz. istedikleri yasayı çıkarsınlar veremeyeceğiniz bir hesabınız yoksa, vız gelir tırs gider.

Üçüncü konu çözüm süreci ile ilgili Davutoğlu’nun yapılmakta olan terörle mücadelenin tam ortasında, kalkıp, tekrar çözüm sürecine dönelim dediği, bunun da terörle mücadeleye ciddi anlamda zarar vereceği iddia edilmekte ki bu doğru bir tespittir. Çözüm süreci başladığı günden itibaren dediğim şuydu: Burada yalandan millet oyalanıyor; adamların istediği genel af, onu çıkarmadığınız sürece ne konuşursanız konuşun hikâye. Böyle dediğimi beni okuyanlar bilir. Neticede adamlar çözüm sürecinde bölgenin neredeyse tamamını bombayla donatmışlar, bu bizim açımızdan bir zafiyettir. Bu saatten sonra çözüm sürecinden bahsetmek fevkalade yanlış olur.

Dördüncü konu Hocanın Bülent Arınç’a yakın durması ve zaman zaman yaptığı konuşmalara destek vermesi konusudur. Bu konuda Bülent Arınç ‘ın ne kadar tutarsız bir siyasetçi olduğunu defalarca yazmıştım. O’na güvenerek asla yola çıkılma., Hoca şayet ona yanaşmış ise yanlış yapmıştır. Ayrıca Bülent Arınç’ın paralel yapıya yakınlığını da hepimiz çok iyi bilmekteyiz. Böyle bir adama Hoca yanaşmış ise yanlış yapmıştır.

Beşinci konu 7 Haziran seçimlerinde alınan yüzde 41’lik oy’un sorumlusunun Hoca olduğu, 1 Kasım seçimlerinde ise Reis’in operasyonlarının etkisi ile  sonuç alındığı iddia edilmekte. Burada herkesin hakkını teslim etmek gerekirse, 7 Haziran seçimlerinde Reis de Parti’nin başında olsaydı asla farklı bir sonuç alınamazdı. 1 Kasım seçimlerinde ise millete sopanın ucu gösterildi ve Ak Parti’nin iktidar olmaması halinde ülkenin nereye gideceği iyice anlatıldı ki doğrusu  da oydu. Millet de ekonomideki yaşananları gördükten sonra Ak Parti’ye oyunu verdi. Ama cemaatlerin Hocaya olan bağlılıklarını da unutmamak lâzım.

Altıncı konu 7 Haziran seçimlerinden sonra Hoca’nın Devlet Bahçeli’nin Bilal Erdoğan’ı istemesi karşılığında koalisyon kurarız teklifine sıcak baktığı iddia edilmektedir. Bu iddia doğru değil. Hoca her fırsatta “Cumhurbaşkanımızın meşruiyeti ve ailesiyle ile ilgili kimseyi konuşturmam” dedi.

Yedinci konu Karar gazetesini Hocanın kurdurduğu iddiası  ki bu doğrudur. Ama oradaki ekip Reis’in palazlandırdığı ve O’na asla laf söyletmeyen bir ekip. Kaldı ki bizzat ben TRT 1’de, Reis’in bir konuşmasında torunlarının Mustafa Karaalioğlu’nun torunlarıyla beraber oynadıklarını, yani aile boyu iç içe olduklarını anlattığını kulaklarımla dinledim.

Sekizinci konu, Hocanın Ülker’e olan yakınlığı konusu. Bu konuda şunu söylemek isterim Ülker bizim adamımız hiç olmadı, olmayacak da. Şayet Hoca Ülker’e bunları bilerek yakınlaşmış ise yanlış etmiştir. Ama aralarında geçmişe dayalı bir hukuk varsa ona da bir şey diyemem.

Dokuzuncu ve son konu Kayseri eski Büyükşehir Belediye Başkanı ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet özhaseki’nin “Cemaat fabrika ayarlarına dönsün, bu iş bitsin” yönünde bir açıklama yapmış olduğu iddiası. Eğer bu yönde bir açıklama yapmış ise bu O’nun şahsi görüşüdür, partiyi bağlamaz. Ama yaptığının doğru olmadığı da açıkça ortada.

Size kısaca, Pelikan Dosyası olarak adlandırılan dosyanın önemli maddelerini sıraladım. Bu maddelere göre bir Başbakan görevden alınır mı derseniz, benim kanaatimce alınmaz. Ama Reis çok farklı bir insan, kafasına koyduğunu yapar. Umarım bundan sonraki süreçte de hedeflediklerini tutturur. Ama unutmayalım ki herkesin bir hesabı varsa Allahın da hesabı vardır. Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR