BUGÜN PİYASA DA OLUP BİTENLERi KONUŞALIM MI?
BUGÜN PİYASA DA OLUP BİTENLERi KONUŞALIM MI?
Yazının asıl konusuna girmeden önce, bir önceki yazıma gelen yorumları okumanızı öneriyorum. Son zamanlarda yazdığım yazılar içerisinde en çok yorum alan ve en fazla arandığım yazılardan birisi olduğunu, gelen telefonlardan anladım. Bu yazıdan özellikle AK Partililerin çok ders alması gerekmektedir. Yazıya gelen yorumlardan da anlaşılacağı üzere AK Parti seçmeni artık ciddi anlamda bazı şeylerden rahatsızlık duymaya başlamış. Hatta bir kısım insanlar adeta isyan noktasına gelmişler ama alternatif parti olmadığı ve istikrarın bozulmaması için ‘defi bela’ ba’bından oy vereceklerini söylemeleri yenilir yutulur cinsten bir şey değil! Ankara’dan, İstanbul’dan hatta yurt dışından arayıp yazdıklarıma destek veren kıymetli okurlarım, olup biten her şeyden o kadar çok rahatsız olmuşlar ki anlatamam. Demek ki toplum yapılan pek çok şeyi görmüş ve tepkisini koymuş durumda. Bu durumda AK Parti iktidar olsa dahi son dönemi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Keşke AK Parti ilk kurulduğunda ortaya koyduğu duruşu kaybetmeyip, ilk günkü gibi heyecanla ve dürüst kadrolarla çalışabilseydi. Bu konuyla ilgili ilerleyen günlerde, daha detaylı yazılarımız olacak ancak şimdi bu konuyu geçip başka konulara girmek istiyorum.
Malumunuz, şehirde olup biten pek çok şeyi herkes bilir ama kimse seslendirmek istemez. Neden istemez derseniz, şehrin bir egemen güç yapısı var ve o yapıya uymayan haberler, Denge Gazetesi dışında kimse tarafından yapılmaz veya yapılamaz. Yapılamaz dememin nedeni, gazetelerin ayakta durabilmeleri için destek aldıkları kurumlarla ilgili gerçekleri yazmaları mümkün olmadığından, o konuda sadece bu fakir ve Denge Gazetesi yazabilir. Biz de gazeteyi ilk kurduğumuzda, şehrin egemen güçlerinin dengesini gözeterek kurmuş olsaydık, biz de yazamazdık ama ben özellikle bu konuyu göz önüne alarak kendi ayakları üzerinde durabilen bir gazete kurup, her türlü haberi yapmayı hedeflediğimden, seçtiğimiz yolun ne kadar doğru bir yol olduğunu, şimdi daha iyi anlayabildim. Biz gazeteyi ilk kurduğumuzda, şehirde iki büyük gazete vardı. Bunlardan birisi, şehrin en eski gazetesi, bir diğeri ise Vekilin akrabası olan iş adamının gazetesiydi. Vekilin akrabasının gazetesi, ilk kurulduğunda Vezir Hazretleri’nden çok büyük destekler almıştı. Ama daha sonra yaşanan A Takımı Operasyonundaki tavrı nedeniyle o desteği kaybetmişti.
Merhum Kayıkçıbaşı ve koğuş ağamın ölümünün ardından, ilgili gazete Patronu yeniden Vezir Hazretleri’ne yanaşıp hem satın aldığı TV kanalına hem de gazetesine destek talebinde bulunmuş, ancak ilk aşamada bu talep kabul görmemişti. Daha sonra ekonomik sıkıntıya düşen gazete Patronu, yeniden devreye Vekil akrabayı koyarak, hem TV kanalına hem de gazeteye Vezir Hazretleri’nden her ay düzenli yardımı almayı başarır. Ancak kullandıkları kredi çok yüklü olduğundan, geri ödemelerde sıkıntı yaşamaya başlarlar. Bunun üzerine yeniden Vezir Hazretleri’ne müracaat ederek, etrafındaki iş adamlarından da destek sağlamasını talep ederler. Vezir Hazretleri çok merhametli(!) olduğundan etrafındakilere zat-ı şahane’lerine destek olmaları yönünde telkinde bulunur. Bunun üzerine ilk destek, beyaz eşyacı ve akaryakıt istasyonu işletmeciden gelir ve gazetenin son sahifesine tam sayfa reklam vermeye başlar. Bu iş o kadar enteresan ki, bu arkadaşın sahibi olduğu akaryakıt istasyonu kendisi tarafından değil, Akaryakıtı veren şirket tarafından işletilmekte olmasına rağmen, reklam vermesi ne kadar centilmen(!), dost canlı(!), iyiliksever(!) bir adam olduğunun delilidir.
Olay burada bitmiyor tabii. Bizim Patron Hazretleri geniş çapta iş yapmayı çok sevdiğinden, her ile dalıp, grup şirketlerinin patronu olmak istemiş ve sonucunda da ödemelere bu destekler de yetmeyince, bu kez şirketlerin bir kısmını yabancılara satma operasyonuna başlama zarureti hâsıl olmuş. Bu çerçevede görüşmeler şu anda devam etmekte olup şirketlerden bir tanesini Fransızlara satabilmek için görüşmeler devam ediyor. Sizin anlayacağınız, Vezir Hazretleri’nin ve yakınındaki iş adamlarının da desteği yetmemiş, şimdi başka çıkış yolları aranmakta. Umarım bu sıkıntıdan bir an evvel kurtulurlar ama biraz zor gözüküyor. Zira bir çocuk, dokuz ayda ana karnından doğar ve bir yaşında yürümeye başlar. Şayet beş ayda doğurmaya kalkarsanız o çocuk ya ölü doğar veya sakat doğar. Ticaret de böyle bir şeydir. Şayet hormonlu büyürseniz sonuçlarına da katlanmak zorunda kalırsınız. Bu minvalde, Vezir Hazretleri’nin yine yakınında bulunan, başka bir iş adamı da sıcak para ihtiyacını karşılamak üzere, borsaya girmiş ancak hisseleri rağbet görmediği için o da çok sıkıntılı günler geçiriyormuş. Umarım o da bu sıkıntıyı aşar. Gerçi o arkadaş, yirmi yılda bir bu tür sarsıntıları geçirmeye alıştığı için, kolay atlatacağa benziyor. Atlatacak derken, ekonomik sıkıntıyı kast etmiyorum, psikolojik sıkıntıyı kast ediyorum! Son olarak Vezir Hazretleri’nin en sadık dostlarından birisi olan, araba bayii arkadaşımızın da durumunu anlatıp yazımı bitirmek istiyorum. Aldığım bilgilere göre bu arkadaşımızın ekonomik sıkıntısı yokmuş, fakat onda başka sıkıntılar varmış. Yolda yürürken veya otururken, büyük abdestini tutamadığı için bez kullandığı söylenen bu arkadaşımız, Anatomik bez kullanıyormuş. Sizin anlayacağınız bu Vezir Hazretlerine yakın olanların ya ekonomileri bozuluyor ya da sağlıkları. Siz siz olun, cazibesine aldanıp yakın durmayın, ben bir müddet durdum, az daha sağlığımı kaybediyordum. O
nedenle uzak kalmanızı tavsiye ederek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.