CEHALET DESEM ÂLİMİ DE YAPIYOR
Bugün son günlerin yoğun gündemi olan sapık şeyh bozuntusunu ele almak istiyorum. Zira burada şeyh üzerinde İslam’a ve tasavvufa saldırı yapılmasını doğru bulmuyorum. Nasıl ki bir din görevlisinin yaptığı hatayı İslam’a mal edemeyiz, bir papazın yaptığı hatayı Hristiyanlığa mal edemeyiz, aynı şekilde bir sahtekârın yaptığı işi de tasavvufa mal etmemiz insafsızlık olur. Tasavvufun özünde ihlas, samimiyet, züht ve takva vardır. Bunların yaptıklarında ise sahtekârlık, şehvet ve arsızlık vardır. Bunları birbirinden ayırt etmez isek vebale gireriz. Yapım gereği cemaatlere girme şansım yok ama doğrusunu da yazmaz isek vebal altında kalırız. Nurullah mıdır Buidullah mıdır yoksa sahtekâr mıdır nedir bilemem ama yaptığı sapkınlıkla ülkenin gündemine girmeyi beceren şu adamın yaptıklarının yenilir yutulur tarafı olmadığı ortada. Bu olay bize daha önce yazdığım yazılarda üzerine basarak söylediğim çocuklarımıza sahip çıkmamız gerektiği konusunda ne kadar haklı olduğumu bir kez daha ortaya çıkarmakta.
Bu olayların yaşanmasının temel nedeni cehalettir. Adamın kızın babasıyla yaptığı konuşmayı dinleyince şaşırdım kaldım. Adam aile boyu o sahtekâra teslim olmuş. Eşi, çoluğu çocuğu bir ramazan boyunca ona hizmet etmiş. Daha sonra da çocuğun annesi çocuğu eğitsin diye sahtekâra teslim etmiş, o sahtekâr da yapacağını yapmış. Anne bunu yaparken iyi niyetli davranmış ama cehalet işte, en ufak bir bilgisi olmayan o sahtekâra o çocuk teslim edilir mi? Götür çocuğunu okula ver, Kuran kursuna ver orada eğitilsin. Diyeceksiniz ki Kuran kurslarında sıkıntı yok mu? Devletin kontrolünde olan okullarda sıkıntı olsa da daha erken fark edilir gereği yapılır. Buradaki sıkıntının temelinde cehalet var ancak bu işi sadece cahiller yapmıyor ki. Akademik eğitimini tamamlamış koskoca doçentlerin, profların aynı hataları yaptıklarını her gün basından okumuyor muyuz? Bu iş sadece cehalet işi değil, karakter ve kan bozukluğu da var. İnsan hangi şartlarda olursa olsun küçük yaştaki çocuğa evladı gibi bakması, onu gözetip koruması gerekirken onu istismar etmesi ne ilme, ne irfana ne de insanlığa uyar. Buna ne denir ifade etmekte güçlük çekiyorum. Bu şerefsizlerin yüzünden kız çocuklarını sevemez hale geldik.
Bu tür sahtekârlar şehrimizde de var. İşin garibi peşlerinde mektep medrese görmüş, üniversite okumuş mühendisler de var. Bu arkadaşlara bırakın şu sahtekârları dediğimizde bize kızıp onları savunmaları da işin başka bir boyutu. Bizdeki sahtekârlar çocuk istismarcısı değiller ama yaptıkları işler onlardan çok daha kötü işler. Adamların çocukları babalarının bu işleri yüzünden İslam’dan çıkıp başka dine geçmişler. Adamlar ilk eşlerinden ayrılmışlar, sorsanız kadıncağızlar haksız ama az araştırınca bu sahtekârların kadınların mallarına konup ondan sonra sokağa koyduklarını görürsünüz. İkinci hanımları kendilerinden on on beş yaş küçük, babaları sahip çıkmayan gariban insanlar. Onlarla da on on beş yıl günlerini gün edip nefislerini tatmin ettikten sonra onları da sokağa koyup çocukları yaştaki arkadaşlarının boşandığı hanımlarla evleniyorlar. Oysaki onların tarikatlarında bir sofinin bıraktığı hanımı başka bir hanım alamaz kuralı olmasına rağmen bu sahtekârlar bu kuralı yok sayıyorlar. Peki, neden böyle bir şey yaptın diye sorulduğunda da ne diyorlar biliyor musunuz? Efendim eşim benim ihtiyaçlarımı göremiyordu da ondan onu boşayıp bu hanımı aldım... Allah belanızı versin, adi şerefsiz insanlar. O eşleriniz değil sizin ihtiyaçlarınızı sizin gibi üç dört kişinin ihtiyacını görecek yaştalar adım gibi eminim ama gel de bizim mektep medrese okumuş arkadaşlara anlat.
İşin daha da garibi nedir bilir misiniz; bu ahlaksızların bir kısmı kafalarına göre vakıf kurup mezar tadilatları adı altında kamu kurumlarından da yardım alıp insanları kandırmalarına herkes göz yumuyor, bu durum çok canımı sıkılıyor. Ben bunu daha önce de yazmıştım şimdi de buradan açık ve net ilan ediyorum. Bu şerefsizleri şehrin üst düzey yöneticilerinin yanında görürsem emin olun resimlerini koyup aynı şu sahtekâr Nurullah mıdır nedir onun gibi yayınlamazsam insan değilim. Bu işlere artık bir dur denmeli, herkes kafasına göre İslam’ı ve tarikatları kullanıp şehvetinin ve menfaatlerinin esiri olup masum insanları sömürmemeli. Buna bir dur demek zorundayız, aksi halde bundan dinimiz de inandığımız değerler de fazlasıyla zarar görmekte. Kanaati acizanem odur ki akçeli işlerle kadınların şeyhlerle görüştüğü tarikatların tamamı İslam dışıdır. Onun dışındaki tarikatlara asla sözüm olamaz. Abdülkadir Geylanilerin, Şahı Nakşibendilerin, Mevlanaların ve İmam-ı Rabbanilerin tasavvuf anlayışına eyvallah ama bu sahtekârlara asla ve kata inanmadığım gibi onlara tavsiyem bir an önce giydikleri elbiseleri çıkarsınlar, sakallarını da kessinler toplumu kandırmasınlar. Toplumun da bu tür sahtekârlara inanmaması gerekir. Asıl suçun büyüğü bunlarda değil bu sahtekârlara inananlarda olduğunu unutmayalım. Baksanıza adamların kırk binlerle ifade edilen müritleri varmış, buna ne demeli siz karar verin. Bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.