CENAZE EVİ YEMEK YERİ DEĞİLDİR...
Cenaze evleri; hayatın geçiciliğinin hatırlandığı, sabır ve metanetin sergilendiği, aynı zamanda ölümün kaçınılmaz bir gerçek olduğunun bilincine varıldığı yerdir. "Cenaze evi yemek yeri değil, acıların paylaşıldığı yerdir" ifadesi, İslam'da ölüm karşısındaki tutumu ve cenaze evlerinin manevi boyutunu özetler.
İslam, ölümü hayatın doğal bir parçası olarak kabul eder ve kişinin dünya hayatından ahirete geçişini ifade eder. Ali imran suresi 285.ayekte; “Her nefis ölümü tadacaktır” buyrularak, ölümün kaçınılmaz olduğu vurgulanmaktadır. Bu bağlamda, ölüm bir son değil, ebedi hayatın başlangıcı olarak görülür. Bu nedenle; cenaze evleri de bu geçişin gerçekleştiği yerler olup, dünyevi meşguliyetlerin konuşulduğu yer değil, tefekkürün ve ahiret bilincinin oluştuğu ev olarak değerlendirilir.
Cenaze evine gitmek, taziye dilemek ve orada bulunarak acıyı paylaşmak, Müslümanlar arasında önemli bir toplumsal görevdir. İslam’da cenaze evlerinde gösterilen en önemli davranışlardan biri, ölen kişinin ailesine sabır dilemek, onlara destek olmak ve acılarını paylaşmaktır. Taziye sürecinde, sessizlik ve sükûnet hâkim olmalı; dünya işleriyle ilgili gereksiz konuşmalardan kaçınılmalıdır. Bu dönemde, aileyi rahatlatacak manevi sözler sarf etmek, dua etmek ve ölen kişiye hayır dualarında bulunmak İslami adaplar arasında yer alır. Peygamberimiz, cenaze evlerinde gösterişlerden ve gereksiz harcamalardan kaçınılması gerektiğini vurgulamıştır.
Birçok yerde, cenaze evlerinde yemek verilmesi adeti yaygındır, fakat bu uygulama İslami ilkelerle örtüşmemektedir. İslam âlimleri, cenaze sahiplerine yük olmamak adına, ziyaretçilere yemek vermenin uygun olmadığını ifade ederler. Aksine, cenaze sahiplerinin zaten üzüntü ve keder içinde oldukları bu dönemde onlara yemek hazırlamak gibi sorumluluklar yüklemek yerine, komşuların ve yakınlarının cenaze sahiplerine yemek getirmeleri tavsiye edilmiştir.
Peygamberimiz, “Cenaze sahiplerine yemek yapın, zira onların başlarına onları meşgul eden bir musibet gelmiştir” buyurmaktadır. Bu hadis, cenaze sahiplerinin zor zamanlarında onlara destek olunması gerektiğine işaret eder. Bu nedenle, cenaze evinde yemek vermek yerine, acıların paylaşılması, dua edilmesi ve destek olunması esas alınmalıdır. Böylece, cenaze evleri yemek yeme yerleri değil, taziye ve acıların paylaşıldığı yerdir.
Cenaze evi, İslam’da sadece maddi bir yer değil, aynı zamanda manevi bir dayanışma ortamıdır. Ölüm, hem bireyler hem de toplum için önemli bir hatırlatıcıdır. İnsanın dünyadaki hayatının biteceğini ve ahiret yolculuğunun başlayacağını düşündürür. Cenaze evlerinin; acıların paylaşıldığı, ölen kişiye ve ailesine dua edilip manevi destek sağlandığı yerler olarak bilinmesi büyük bir önem taşır. Taziye ziyaretlerinde bulunurken, İslam’ın getirdiği bu manevi derinliği göz önünde bulundurmak, hem ziyaretçiler hem de cenaze sahipleri için anlamlı ve değerli olacaktır.
Cenaze sahibine ek yük oluşturmak diner doğru değildir. Aksine cenaze evine katkı sağlamak esastır. Son yıllarda, mezarlıklarda dağıtılan yemek usulü de uygun değildir. Yemek yemenin adabına ve yemeğin nimet olma ağırlığına uymayan bir davranıştır. Bazı yerlerde bu sorumluluk dernekler tarafından, yekekhanelerde yerine getirilmektedir ki, bu doğru ve,uygun kabul edilecek bir yöntemdir.
Cenaze merasimlerinde esas olan defindir, cenaze namazıdır ve aileye taziyede bulunmaktır. Geleneksel usuller dinin hoş karşılamadığı bir aşamaya gelmişse, o alışkanlık ve gelenek terk edilmelidir. Yeni oluşturulacak geleneklerin de İslâmi kabullerle ters düşmemesine dikkat edilmelidir. Cenaze evleri yemek yeri değil, acının paylaşıldığı ortam ve mekanlardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.