DOĞRUSU NEYSE ONU YAZMAK ZORUNDAYIZ
Konumuza girmeden önce şu kadarını söylemek istiyorum; bir önceki köşe yazımda sağlık camiasıyla ilgili tespitlerim konusunda onlarca telefon aldım ve herkes tespitlerin tamamının doğru olduğunu söyledi. Yorumlara bakıldığında da aynı şeylerin yazıldığı görülmekte ancak şunu da belirtmekte yarar görmekteyim; herkes canı neyi istiyorsa onu yazmamızı bekliyor. Mesela diş hastanesinde şoför olan arkadaşın müdür yardımcısı olması konusunda ciddi itirazlar geldi. İtirazların geldiği nokta arkadaşın veri uzmanlığı veya benzeri bir sınavı kazandığı, müdür yardımcısı olma konusunda siyasetin devrede olduğu yönünde. Zaten sıkıntının kaynağı da Sağlık Bakanlığındaki idareci atamalarının sınavla liyakat esasına göre olmamasından kaynaklandığını her fırsatta dile getirmekteyiz. Sadece Sağlık Bakanlığında değil tüm kamu kurumlarında idareci atamalarının sınavla liyakat esasına göre yapılması gerekir. Ahbap çavuş ilişkileriyle veya siyasetçilerin iki dudağı arasındaki atamaları asla doğru bulmadığımı söylemeden geçemeyeceğim. Siyasetteki tıkanmalar nedeniyle Gazi Devlet Hastanesi ile Eğitim Araştırma Hastanelerinin yöneticileri hala daha atanamadı. Bu iki hastanenin de başhekimleri değişmeli, yerlerine de siyasetçileri değil halkı memnun eden, hem çalışanlarının haklarını hem de vatandaşın hakkını koruyan liyakatli ve çalışkan insanların atanması gerekmektedir. Sırf bilmem kimin köylüsü diye başhekim ataması yaparsanız ne çalışan personel ne de toplum memnun olur. Bu hususu bu kadarla yetinerek asıl konumuza geçmek istiyorum.
Beni takip edenler bilir ki Mustafa Demir’in adaylığı kesinleştiğinde ilk aleyhindeki yazıyı ben yazmıştım. Yazı başlığım da ‘Gitti Çerkes milliyetçisi geliyor Ağasar milliyetçisi’ idi. Hatta ta İstanbul’dan, Ankara’dan arayanlarım olmuştu. Daha sonraki süreçte yaptığı çalışmalardan olumlu bulduklarımın yanında oldum, olumsuz bulduklarımın da yanlış olduğunu açıkça yazdım. Örneğin basın birimine aldığı personelin niteliği ile sayısı konusunda sürekli eleştirdim. Aynı şekilde Bafra yönünden gelen minibüsleri şehre sokmasının da doğru olmadığını, zaten keşmekeş olan şehir trafiğinin çok daha kötü bir duruma geleceğini yazdım ve hala daha aynı düşüncedeyim. Ancak adamın yaptığı güzel işleri de yazmanın gazetecilik mesleğinin gereği olduğunu unutmayalım. Bizim dışımızda herkesin aleyhinde olduğunu, sadece bizim lehinde olduğumuzu neden böyle yaptığımızı soran veya bu yönde tepkisi olan arkadaşlara sadece şunu söylemek isterim. Büyükşehir Belediyesinin Mustafa Demir’den önceki dönemlerde basına ödediği paralara ve şimdi ödediği paralara bir baksınlar; Denge Gazetesi geçmişte ne almış, şimdi ne alıyor, diğer gazeteler geçmişte ne almışlar ve şimdi durum nedir diye. Geçmişte iki dakikalık çekim için ne ödenmiş, anket adı altında kimlere ne kadar yüklü paralar ödenmiş, şimdi durum nedir. Adamlar havada bulup karada yemeye alıştıklarından adeta kuduruyorlar. Bizim gibi çile çekerek ve kendi imkânlarıyla ayakta durmadıklarından saldıracak yer arıyorlar. Bu nedenle de sürekli Büyükşehir Belediyesi ile ilgili haberler yapmaktalar.
Allah için doğruyu söylemek gerekirse yapılan çok güzel işler var. Bunların detayını vermeden kesilen sularla ilgili gerçekleri yazmak istiyorum. Büyükşehir yasası çıktıktan sonra köylerin tamamı mahalle olup büyükşehire bağlandı. Su ve kanalizasyon işleri de büyükşehir belediyesinin uhdesine verildi. Bu dönem itibarı ile büyükşehire bağlı köylerin tam üç yüz altmış iki tanesinde su yoktu. Bunlardan yüz altmış iki tanesine su verildi, kalan iki yüz tanesine de önümüzdeki yılın sonuna kadar su verilmesi planlanmış durumda. Bafra bölgesinde Nebiyan'da yeni arıtma tesisi yapılarak bayramdan önce açılışı yapılıp o bölgeye su verildi. Ancak bu iş sadece SASKİ’nin su arıtma tesisi yapıp hizmete açmasıyla bitmiyor. YEDAŞ’ın elektriği aksatmadan vermesi lazım ki arıtma tesisi çalışabilsin. Bayramdaki kesintilerin Bafra bölgesi tamamen elektrik kesintisinden kaynaklandığını bizzat müşahade ettim. Diğer bölgelerdeki kesintinin birkaç nedeni var. Bunlardan birincisi kırsal bölgelerde yapılan arazi sulamaları, bir kısmı bayramda nüfusun planlananın on katına yakın yoğunlaşması, bir kısmı da gerçekten kaynakların yetersiz kalmasıdır. Şunu açık ve net belirtmek isterim ki gerek SASKİ yöneticileri gerekse büyükşehir belediyesi genel sekreteri çok özverili ve yoğun bir çalışma içerisinde olduklarını eski bir belediyeci olarak gözlemledim. Mustafa Başkan’ın sosyal yönü zayıf olabilir ama kurduğu ekibi tanıdıkça onu takdir ettiğimi de belirtmek isterim. Gerek SASKİ’de gerekse belediyede idareci olarak gelen arkadaşlar hem çalışkan hem de özverili ve tecrübeli insanlar. Kimse yalandan çamur atmasın. Ben gerçek neyse onu yazarım, gerçeklerin de bunlar olduğunu bilmenizi isterim. Bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.