DÜŞMANLIKTA DA ÖLÇÜLÜ OLMAK LAZIM
Efendimiz bir hadisi şerifte “İnsanlara olan düşmanlığınız sizi adaletten ayırmasın” buyurmakta, bu ölçü gerçekten çok önemli bir ölçü. Bunu neden söylediğime gelince son günlerde ortalıkta kasetler, dayaklar, şantajlar konusunda pek çok iddialar var, bu iddiaları duydukça üzülüyorum, ortaya atılan konuları geçmişte bizde duyduk, hatta bir kısmının doğru olduğunu da çok iyi biliyorum, başkalarına verilen belgeler bize de verilmek istendi biz yok olmaz bize yakışmaz deyip yanaşmadık. İnsanlara olan düşmanlığımız bizi adaletten ayırmamalı, hata yapan bu insanların aileleri, çoluk çocukları çok değerlidir, onlar bu hataları yaptılar diye bizim aileleri topyekün yok etmeye hakkımız yok. Geçmişte bize düşmanlık yapan pek çok insanın o kadar çok belgesi elimize geldi ki aklınız şaşar ama önce o insanların yerine kendimizi koyup acaba biz olsak ne yapardık diye düşündük ve elimizi vicdanımıza koyarak olayları hiç gündemimize almadık.
Çok enteresan bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum, sanırım bundan yedi, sekiz yıl önceydi, bizim meslekten olan bir arkadaşla ilgili bilgi ve belgeler gelmişti bana, o arkadaşın benimle ilgili yaptığı yanlışları düşünüp bunları yayınlamayı düşünmüştüm. Olayı aileme açıp ne düşündüklerini sorma gereği duydum, ailenin tamamı bunu yapmam halinde bana gönül koyacaklarını, o insanın hatası nedeniyle ailesini töhmet altında bırakmanın doğru olmadığını söylediler ve ben de yayınlamaktan vazgeçtim. Şimdi ortada dolanan bazı iddiaları ve sonuçlarını görünce ailemin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha anlamış oldum. Ancak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, insanlar başkalarını suçlayıp yok onların geçmişini de biliriz dediklerinde hadlerini bildirmek zorunda olduğumu ve devam etmeleri halinde sırf kendilerinin gerçek yüzünü topluma tanıtmak adına yapabileceğini de söylemeden geçemiyorum. Neticede hepimiz insanız hatalarımız da olacak ama bu hataları birilerinin videolara çekip karşılığında menfaat talepleri ne ahlakidir, ne de insanidir.
Arkadaşlarla oturup sohbet ederken zaman, zaman siyasetçilerle ilgili düşüncelerimi sorarlar, ben de kanaatimi beyan ederim. Bir sohbetimde milli görüş geleneğinden gelen siyasetçilerle Vezir Hazretlerini karşılaştırdım ve dedim ki bakın arkadaşlar bu Vezir Hazretlerini ne kadar sevdiğimi hepiniz bilirsiniz ama şunu unutmayın ki bu adam bizim dava adamı dediğimiz ve aynı çizgiden geldiğimiz arkadaşlarımızdan akçeli konularda çok daha iyidir. Ben bunu deyince bir arkadaşım çok şaşırdı ve dedi ki bu adamın sana bunca yaptıklarından sonra bu sözleri söylemene şaşırdım kaldım deyince ona dedim ki bizim ölçümüz İslam ve onun peygamberidir. İslamın ölçüsü de bellidir insanlara olan kızgınlığımız bizi doğrudan ayırmamalı.
Siyasete girmeden önce bir dostuna çay ısmarlamaya parası olmayanların siyasete girdikten sonraki durumlarına bakınca gerçekten üzülmemek mümkün değil, insanlar bu kadar nasıl değişebiliyorlar anlamış değilim. Ama Allahü Teâlânın adaletinde hiç gecikmeden geliyor, yaptıkları yanlışları sadece Kiramen Katibin değil, dünyadaki kameralar da çekince başlarına gelmedik iş de kalmıyor. Bunu yapan insanlar hatalı da diğerleri hatasız mı derseniz elbette ki onlar çok daha hatalı durumdalar zira günah ve sevap Allah ile kul arasında bir sırdır onu ifşa etmek veya bu yola tevessül etmek doğru bir davranış biçimi değildir. Hani derler ya zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah’ı var, insanlara onca yanlışı yapanlar aradan çok geçmeden öyle enteresan sıkıntılarla karşılaşıyorlar ki anlatamam. Keşke bu hatalar hiç yapılmasa da o insanlar da bu kadar zillete düşmeseler ama yapacak bir şey yok, herkes yaptığının bedelini ödüyor.
Sözlerimi bitirmeden Rabbimden temennim bizi nefsimizle baş başa bırakmamasıdır, zira Yusuf Aleyhisselam gibi Allah’ın Peygamberi daha Rabbimin merhameti olmasaydı ben nefsimi temize çıkaramazdım diyorsa bizim duadan başka yapacak bir şeyimiz yok diyorum. Allaha emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.