Eğriye eğri, doğruya doğru
Önceki akşam, arkadaşlarla birlikte oturup sohbet ederken, televizyon kanallarını gezen arkadaşımız kanalın birinde Vehbi Gül"ün konuşmasına rast gelince, dinlemek istediğimi söyleyip, aynı kanalda kalmasını rica ettim. Yanımızda bulunan diğer arkadaşımız da başka bir kanalda Yusuf ziya Yılmaz"ın konuştuğunu söyleyince, aralıklarla ikisini de dinlemeye çalıştık. Konuşmaları uzayınca televizyonu kapatıp, sohbete devam ettik.
Demokrat Parti Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kemal Vehbi gül ilerlemiş yaşına rağmen heyecanından hiçbir şey kaybetmemiş, aksine kaybettiği makamı alabilmek için hırs küpü haline gelmiş. Seçimi alabilmek için yapılması ve yapılmaması gereken ne varsa yapmaya başlamış bir görüntü veriyor. Verdiği rakamlar afaki, yaptığı hesaplamalar yanlış. Hafif raylı sistem ile ilgili kredi geri dönüşümleri konusunda verdiği bilgilerin ne matematikle ne bankacılıkla ne de kredi mantığıyla uzaktan yakından ilgisi yok. Yapmayı düşündüğü projeler belediyecilik namına hiçbir şey içermiyor. Merkezi hükümetin veya özel müteşebbisin yapması gereken proje ve yatırımlardan bahsediyor. Mantık hala 60"lı, 70"li yılların mantığı. Vizyon, uyum, teknik heyet adına hiçbir görüntü yok. Siyaset etiği adına konuşulmaması gereken bir sürü saçma sapan şeyleri anlatmaktan kendini alamayan bir isim.
Örnek olarak bizzat kendi bastırıp, piyasaya dağıttığı Samsunun Sesi adlı korsan dergiyi ekranda insanların karşısına çıkarıp göstermesi, o kadar ayıp, bir o kadar da yanlış bir durum ki sormayın gitsin. Kendi belediye başkanlığı döneminde hiç para vermeden ortak olup, daha sonra şirkette bir kuruşluk harcaması olmadığı halde, aradan 20 yıl gibi bir süre geçmesine rağmen ortaklık belgesine dayanarak, adamın gelir vergisi üzerinden hak talep etmesi yasal açıdan nasıl değerlendirilir bilemem ancak etik açıdan ne kadar doğru olduğunu sizlerin takdirine bırakıyorum. Öte yandan bir iddianameyi hüküm gibi dergi haline getirip, belediye başkan adayı ile ilgili bölümü kırmızı harflerle yazdırıp basının karşısına geçerek, insanları ahmak yerine koyması ve bu dergiyi basan insanlar şöyle yazmış, böyle yazmış diyerek toplumu yönlendirmeye çalışmasının ne kadar etik bir davranış olduğunu siz değerli okuyucuların takdirine bırakıyorum. Ayrıca Samsunspor kulübü adına 20 trilyon para toplanmış, bu paradan kulübün hesabına bir lira girmemiş diyecek kadar insafsızca yalan konuşmasını devlet terbiyesi görmüş, yıllarca idarecilik yapmış, hem hukuku kimliği olan, yaşı yetmişe dayanmış bir insana inanın yakıştıramadım.
Benim Yusuf Ziya Yılmaz"ı ne kadar sevip sevmediğimi bu toplumda bilmeyen yoktur. Fakat adamın o kulübe toplanan paraların tek kuruşu ile ilgisinin olmadığını, daha doğrusu parayı toplayan bizlerin, paranın tek kuruşu ile ilgimiz olmadığını o iddianameyi okuyan herkes gibi onun da çok iyi bilmesine rağmen, sırf siyaset yapma adına böyle yalan, yanlış şeyleri konuşması gerçekten çok çirkin ve çok ayıp bir şey. O korsan dergiyi kendisinin yaptırıp dağıttığını biz belgeledik. Olay adli yargıya tarafımızdan taşınmıştır, hukukun gereğini yapacağına inancımız da sonsuzdur.
Bilmem hatırlar mısınız 1988 yılında dönemin cumhurbaşkanına hakaretten ceza alıp, görevden alınan K.Vehbi Gül cezası sonucu aday olduğu 1994 seçimlerinde merhum Muzaffer önder ile o zamanki adı ile Kanal L televizyonunda bir açık oturuma çıkmışlardı. Ben de o programı izliyordum, seçimin son haftası idi ve Vehbi Gül anketlerde önde gözüküyordu. Açık oturumda merhum muzaffer önder gayet sakin, hiç öteye beriye saldırmadan, yapacağı icraatları anlatıyor, kendisinden önce 4 dönem görev yapmış olan Vehbi Gül"e en sataşmada bulunmuyor, neden görevden ayrıldığı ile ilgili en ufak bir demagoji yapmıyordu. Sizin anlayacağınız siyaset adına etik ne varsa hepsine riayet ediyordu ancak bizimki saldırdıkça saldırıyor, bizde o seçimde Vehbi Gül"ü desteklediğimizden televizyonu seyrederken kendi kendimizi yiyorduk. Programın tam sonuna gelindiği esnada bizimki çıkıp, sizin kadınlarla kızlarla yaptıklarınızı anlatacağım demesi ile birlikte rahmetli söz alıp; bakın Vehbi bey benim ağzımı bozmayın, o özel kalemin arka odasında hangi personelinizle ne yaptığınızı bu insanlara anlatmıyorsam terbiyemdendir deyince ip koptu ve bizimki sahada aldığı seçimi masada kaybetti. O hala daha Türkiye"yi altmışlı yılların Türkiye"si, kendisini de bulunmaz Hint kumaşı sandığından, son girdiği milletvekili seçimlerinden 500 oy alabildi. Şimdi de belki onun iki katını alabilir. Doğrusu yazmaya da değmez ancak yaptıkları çok yanlış olduğundan, eski bir hukukumuz da olduğundan belki kendine çeki düzen verir diye yazdım. Sizleri de meşgul ettim kusura bakmayın, önümüzdeki yazıda ise Yuzuf Ziya Yılmaz"ın konuşmasını değerlendireceğim. O bu yazıya sığmadı. Görüşmek üzere, kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.