ELEŞTİRELİM AMA
Gazetecilik mesleği objektif eleştiri yapıp, toplumu aydınlatma mesleğidir, eleştiri yapmayan gazeteciler toplum tarafından okunmazlar. Sürekli olarak belli kurumları övenler de tasvip edilmez, sürekli olarak aynı kurumları eleştirenler de tasvip edilmezler. Örneğin Havuz medyası olarak adlandırılan basın, yayın kuruluşlarının izlenme ve okunma oranları eleştiri yapan basın yayın organlarından daha azdır. Siyasal iktidarın icraatını anlatmak basın mensuplarının işi midir derseniz hem evet hem de hayır desem yeri vardır. Neden böyle dediğime gelince gerek iktidarın, gerekse yerel yönetimlerin yaptıkları icraatları birileri topluma anlatmalı ama nasıl anlatmalı basın, yayın yoluyla veya sosyal medyadan anlatmalı. Gerçi bazı siyasetçiler bizatihi kendi sosyal medyalarını kurmak suretiyle icraatlarını anlatmaktalar ama toplum ona hiç prim vermiyor. Bırakın siyasetçileri biz dahi kendimizi anlatmak istediğimizde okurlar “Biz seni değil eleştirilerini okumak istiyoruz” diye sitem ediyorlar ki haksız da değiller.
Peki, objektif gazetecilik nasıl olacak derseniz, kitabında ortasından konuşacağız ama onu da yapmak zor, yüzde yüz doğru olan bir konuyu yazarsınız muhatabı yargıya gider yargı yok bu dediğin gibi değil der çıkar işin içinden. Belgeli yazarsın belgeler doğru değil der, eleştirirsin olmaz, eleştirmezsin okur kızar çık çıkabilirsen işin içimden. Ancak biz bunlara alıştığımızdan umurumuzda da değil, doğru bildiğimiz neyse yazarız, toplum kimin doğru kimin yalan dediğini de çok iyi bilir, biz de işimize bakarız. Bu kadar girişten sonra gelelim bugünkü konumuza Mustafa Demir’in yaptığı icraatlardan yanlış bulduklarımı her fırsatta yazar, çizerim ama doğru yaptıklarını da yazmadan geçmem. Mesela ilçe minibüslerinin şehre alınmasının yanlış olduğunu, şehrin keşmekeş olan trafiğini daha da kötü bir duruma sokacağını her fırsatta yazarım. Aynı şekilde Rasathane Camisinin yanında yapılan Osmanlı kahvesinin hiç bir işe yaramayacağını, oraya yapılan masrafa yazık olacağını yazdım. Aynı şekilde Akıllı mı akılsız mı olduğunu hala anlayamadığım kavşakların en ufak bir yararı olmadığını, özellikle Liman kavşağı ile Cumhuriyet meydanın hiç olmadığını defalarca yazıp, çizdim.
Ancak bunları yazıp çizmek farklı bir şey, her Allah’ın günü aynı şeyleri yazmak farklı bir şey, Kuyumcular çarşısındaki binanın yıkılması doğru bir icraattır, Vehbi Gül döneminde projesi yapılıp inşaatına başlanmıştı, merhum Muzaffer Önder de tamamlamak zorunda kalmıştı. Binanın yıkımıyla ilgili her Allah’ın günü haber yapılması, yok toz çıkmış, yok duman çıkmış, yok şu olmuş, yok bu olmuş demek bana göre iyi niyetli ve objektif bir habercilik örneği değil. Neticede orada kocaman bir bina yıkılıyor, elbette etrafa ufak, tefek zarar verecek, bunu her gün haber yapmanın, milleti konuşturup paylaşmanın bu şehre ne yararı var anlamış değilim. Evet, Mustafa Demir basın konusunda ciddi anlamda hatalı işler yaptı, hiç lüzumsuz basını karşısına aldı ve her ay milyonlarca lira harcayarak kendi kurduğu sitelerden haber yayınladı ama kimseler izlemedi bu doğru ama sırf buna kızıp olayı farklı noktalara çekmek de doğru bir yayıncılık anlayışı olamaz.
Hangi işi yaparsak yapalım, işimize nefsimizi karıştırmamalıyız, doğrusu neyse onu yazıp çizmek zorundayız, bu şehrin en önemli sorunlarının başında Trafik ve park sorunu olduğu bir gerçek, bunu çözmek için taşın altına elini koyanların yanında oluruz. Trafik sorununu şu ana kadar çözebildik mi derseniz maalesef hayır çözemediğimiz gibi yapılan icraatlar da hiç bir ile yaramadı ama otopark konusunda Saat hanede ve kuyumcular çarşısında yapılan çalışmaları doğru ve yerinde çalışmalar olarak gördüğümü de ifade etmek isterim. Çiftlik caddesi ile Bulvar arasında kamulaştırılıp yıkımı yapılan alana otopark yapılacak olması da o bölgeye çok rahatlık getireceği muhakkak. Bu tür icraatlar şehrin yararına olan icraatlardır, keşke Trafikte rahatlama yapılacak icraatlar yapılıp keşmekeş olan trafiği rahatlatabilselerdi ama maalesef o konuda yapılan kavşak düzenlemeleri hiç bir işe yaramadı. Birde ceza sistemi devreye girerse çıkın çıkabilirseniz işin içerisinden, sistem adeta ceza yazmaya yönelik bir sistem, sarı ışığın yanmasıyla sönmesi bir oluyor. Sarı ışıkta geçmek isteyenlerin hiç birisi oradan geçemez ceza yer, zaten seçime kadar ceza sistemini devreye sokmazlar, seçimden sonra da bu sistemin tamamen değişeceği kanaatindeyim diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.