ELEŞTİRİLERİMİZİ YAPACAĞIZ ANCAK
Bugün birkaç konuyu ele almak istiyorum. Konularımızdan ilki daha önce herkesin borçsuz belediye olarak bildiği ama bizim ısrarla borçlu dediğimiz Çarşamba Belediyesi’nin 40 Milyon lira borçlu çıkması bizi yine yanıltmadı. Bırakın borçsuz Belediyeyi kasasında 100 milyon lira para var dedikleri Çarşamba Belediyesi’nin kasasında sadece 65 bin lira para var, 40 milyon lira da borç var. Yani Hüseyin Dündar’ın söylediği gibi kasasında para olan bir belediye değil borçlu bir belediye bırakmış durumda. Dünkü Büyükşehir Belediyesinin devir teslim töreninde Mustafa Demir’e yanaşmaya çalıştığı gelen bilgiler arasında. Demekki Büyükşehir’den görev beklentisi var ki yeni başkana yanaşmaya çalışıyor. Keşke seçim döneminde eski ortağı ve eski ilçe Başkanı olan Halit Doğan’ın yanında dursaydı da şimdi gidip ‘hayırlı olsun’ demeye yüzü olurdu. Bu konuyu bu kadar irdeledikten sonra ikinci konumuza geçelim.
Dün Büyükşehir Belediye Başkanlığındaki devir teslim töreninde vezir hazretlerinin de hazır bulunması dikkatimi çekti. Ben onun yerinde olsaydım hiç gitmezdim oraya. Zira arka planda ekibiyle birlikte Erhan Usta’ya destek verdiğini herkes biliyor. Hatta Çarşambalılar Derneğinde yaptığı özel bir sohbette ‘‘Büyükşehir’de kime isterseniz ona oy verin’’ dediğini biliyorum. Erhan Usta’nın yanında çalışan yakın arkadaşlarım onun bürokratlarından camışların Erhan Usta’ya nasıl destek verdiklerini de söylediler bana. Şimdi aynı vezir hazretleri sırf oradaki kurulu düzenini devam ettirmek için adamlarını yerlerinde tutabilmek adına orada bulunması ona has bir davranış biçimidir. Çok enteresandır daha önce Büyükşehirde beraber çalıştığım bir bürokratla dün yolda karşılaştım. Adam bana ne dese iyi; ‘’yazılarını dört beş gündür okuyorum’’ tam sözüne devam edecekken ona 4-5 gündür okuyorsan sakın bir daha okuma dedim. Ben bu şehirde tam on yıldır doğruları yazıp çiziyorum, bedel ödüyorum. Bu beyefendi şimdi vezir hazretleri gidince benim yazılarımı okumaya başlamış. Sözüne devam ettirmeden ayrıldım yanından. Bu konuyu da burada kesip yazı başlığımıza gelelim.
Dün Sudan’da ABD destekli bir ihtilal yapıldı ve Devlet Başkanı Ömer El Beşir devrildi. Ömer El Beşir’in devrilmesindeki en önemli neden Türkiye ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la işbirliği yapıp adaları Türkiye’ye tahsis etmesiydi. Efendimiz “El küfrü milletun vahidun” yani ‘’küfür tek millettir’’ buyurmaktadır. ABD ve işbirlikçileri Ortadoğu’da yapmak istedikleri operasyonları istedikleri gibi yapamayınca Türkiye’yi zayıf düşürecek ne varsa onu yapmanın derdine düştüler. İşte bu yüzden beka meselesi var diyorlar ve bu söylem de doğrudur. Güçlü bir Türkiye hiçbir zaman ehl-i küffar tarafından istenmez. Bu aralar merhum Halil İnalcık hocanın Tarihe Düşülen Notlar kitabını okuyorum. Kitap iki cilt olup merhumun konferansları ve gezi notlarından oluşmakta. Adamcağız her konferansında bu konuyu işlemiş. Güçlü bir Türkiye’yi Osmanlı’nın devamı gibi göreceklerini ve asla buna izin vermeyeceklerini, bunun bilincinde olarak ülke olarak kenetlenmemiz gerektiğini anlatıyor.
İşte bu nedenledir ki AK Parti’nin hatalarını göreceğiz, söyleyeceğiz, bağırıp çağıracağız. Bu hataların ortadan kalkması için var gücümüzle çalışacağız ama dimdik de arkasında duracağız. Dün Mısır’da Mursi’yi Cezaevine koyan zihniyetle bugün Ömer El Beşir’i deviren güç aynı güçtür. Dün Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren güçle bugün Suudi Arabistan’ı haraca bağlayan zihniyet aynı zihniyet. Diyeceksiniz ki Türkiye bu konularda ne yaptı? Türkiye en azından sesinin çıktığı yere kadar bağırdı. İsrail’e bebek katili dedi. Kuzey Irak’a operasyonlar yaptı, PKK’nın devamı olan YPG’sine PYD’sine göz açtırmadı. Oradaki masum insanlara sahip çıktı. Allah Kuran’da “ La yükellifullahu nefsen illa vus’eha” yani ‘’gücünüz yetmediğinden sizleri sorumlu tutmaz’’ buyurmakta. O nedenle biz ülke olarak gücümüz nereye yettiyse yapmaya çalıştık. Bunu yapan her kim olursa olsun Allah onlardan razı olsun.
Bana AK Parti’yi desteklediğim için kızan arkadaşların bu kısmı çok iyi analiz etmelerini rica ediyorum. Bu şehirde bu fakirden başka AK Partili gazeteci yok ama AK Partililerden en büyük zararı gören de bu fakir. Şayet nefsime uyarak olayları değerlendirsem emin olun Allah’ın her günü AK Parti’ye verip veriştirmem lazım ama inanın vicdanım izin vermiyor. Azıcık tarih okuyan herkesin benim gibi düşündüğünden de eminim. Selçuklulardan itibaren başlayan kutsal haçlı ittifakları, Osmanlı’yla devam etti. Türkiye Cumhuriyeti güçlenmeye başlayınca yeniden hortladı, bunu az aklı olan herkes anlar. AK Parti’nin yanlışlarını avazımız çıktığı kadar bağırıp anlatacağız. Bu yanlışların ortadan kalkması için ödenmesi gereken her türlü bedeli ödeyeceğiz ama konu ülke ve millet menfaati olunca da Devletimiz, Hükümetimiz ve Cumhurbaşkanı’nın sonuna dek arkasında duracağız. Benim şahsi kanaatim bu, aksini söyleyen varsa buyursun diyerek sözlerime son veriyorum, Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.