FETÖ YAPILANMASINDA ÇÖZÜLME YOK KENETLEŞME VAR

    Ana konumuza girmeden önce bir ayrıntı vermek istiyorum. Sağlık İl Müdürlüğü’ne atanan arkadaşa yeni görevinde başarılar diliyorum. Bana göre il dışından yapılan atama isabetli olmuştur. Zira vekiller il dahilinde bulunan hiçbir isim üzerinde anlaşamadıklarından il dışından yapılan atama isabetli bir atama olmuştur. Ayrıca son yedi sekiz yıldır bu şehrin sağlık yapılanmasını yürüten Kasapoğlu siyasetçileri çok kötü yönlendirdiğinden sağlıktaki yapılanmayı perişan etti. Yeni gelen arkadaş kimsenin etkisi altında kalmadan direkt Bakan’ın talimatlarını uygulayarak ve vekillerle istişare ederek yönetirse kanaatimce daha güzel bir idari yapılanma ortaya çıkar. Şu anda sağlıkta çok ciddi sıkıntılar var. Hastanelerde kuyruklar iki binli yıllara dönmüş durumda. Konuyla ilgili bir rapor hazırlayıp ilgilisine sunacağımdan burada detaya girmek istemiyorum. Ancak birilerinin, AK Parti iktidarına ayak bağı olmak adına özellikle iç direniş yapıp hükümetin en başarılı olduğu sağlık alanındaki çalışmaları baltaladığını gözlemliyorum. Siyaset yaptığım dönemlerde dahi sağlıkla ilgili kimse arayıp yardım istemezken şimdi günde üç beş kişi arayıp yardım istiyorsa ortada ciddi bir sorun var demektir. Konuyla ilgili çalışmalarım devam ediyor, bitince rapor haline getirip ilgilelerine sunacağım; ondan sonra sorumluluk onlarda, günah bizden gider. Bu konuyu burada bitirip asıl konumuza girmek istiyorum.

    15 Temmuz darbe girişimi ardından yaklaşık bir buçuk yıllık bir zaman dilimi geçti. Üzülerek belirtmek isterim ki bu süreçte şehrimizde yapılan operasyonlarda henüz tabandan yukarıya çıkılamadı, işin taban kısmıyla uğraşılmakta. Bu işin asıl lokomotifi olan büyük tüccarlar, sanayiciler ve siyasetçiler dışarıda gezerken dersane öğrencileri, yurt görevlileri ve öğretmenler cezaevlerindeyse ben buna bu operasyonlar başarılı diyemem. Zaten bu işin kompedanları olayı önceden öğrenip gereğini yapmışlar. Örneğin Osman Reis üzerindeki mal varlığını yanında çalışanlara ve ikinci dereceden akrabalarına devredip ABD’ye seyahate gider gibi gidip orada keyif çatıyor. Muharrem Durmuşoğlu deseniz hakeza aynı şekilde kayıplarda. Gürmed Medikal’in sahibi olan zat aynı şekilde yurt dışında. İşin daha da garip tarafı nedir bilir misiniz, bu insanlar hâlâ daha Türk vatandaşı ve vatandaşlıktan çıkarılmamışlar. Sorarım size bu uygulama ne kadar doğru bir uygulama.

    Gelelim Cemaat üzerinde yapılan operasyonların ardından Cemaatin dağılıp dağılmadığına. Bu yazıyı okuyan herkesin etrafında en az benim tanıdığım kadar Cemaat mensubu var. Allah rızası için etrafınıza şöyle bir dönüp bakın tek bir tane Cemaat mensubu Cemaat’ten koptu mu, yoksa daha fazla biri birlerine kenetlendiler mi? Konuşurken “Darbe yapanların Allah belasını versin” diyorlar, bunu derken arka plandaki düşünceleri, “biz bunu yapmadık, hükümet bize tezgâh yaptı; bu tezgâhı yaptığı için hükümetin Allah belasını versin” demek. Bunu düşünüyorlar ama takiyyeyi çok güzel yaptıklarından görünüşte bela veriyor gibi yapıyorlar ama asla işin arka planı öyle değil. Peki sadece bu mu planları derseniz elbette değil… Daha düne kadar Atatürk’e kâfir diyen Cemaat mensupları şimdi olmuşlar en büyük Atatürkçü; onlardan büyük Atatürkçü yok bu ülkede. Hükümeti eleştirmek istediklerinde Atatürk’ten örnekler vererek eleştiriyorlar ki kimse Cemaatçi diyemesin onlara.

    Etrafınızdaki Cemaat mensuplarına bir bakın, kimisi Nutuk hediyeleri alıp vermekle meşgul, kimisi profilinde Atatürk resmini koymuş, kimisi imzasını koymuş, kimisi de Atatürk’ten bir söz alıp profiline koymuş. Eskiden bunu solcular yapardı, şimdi de Cemaatçiler yapıyor. Demek ki bu ülkede Atatürk’ü sevenlerin bir kısmı onu sevdiklerinden değil kullanmak istedikleri için seviyormuş gibi gözükmekteler. Daha önce Osmanlı dostu olan bu insanlar şimdi olmuşlar bir numara Osmanlı düşmanı, inanın bazen aklım havsalam almıyor. İnsanlar konuşurken ne oldukları anında ortaya çıkıyor. Ben şucuyum, bucuyum demelerine hiç gerek yok. Ortaya attıkları fikirler ne olduklarını anında ortaya çıkarıyor.

    Benim oğlanın arkadaşının babası iyi bir cemaat mensubu, benim köşe yazılarını da okur. 15 Temmuz’dan sonra yazdığım yazıları da çok sevmiş, oğlana demiş ki “babanı takdir ediyorum”. Ben de “oğlum o adam bir gram düşüncelerinden vaz geçmemiştir, sadece bizi kandırmak için öyle konuşuyor; istersen deneyelim” dedim ve ona her gün gazete göndermeye başladık. Adamcağız ancak iki ay dayandı. Dağıtımcıya demiş ki “bu gazete bir daha benim dükkanımdan içeriye girmesin” Oğlana dedim ki “bak oğlum işte senin “döndü baba” dediğin adam bu”. Bu sadece bir örnek. Benim tanıdığım ne kadar cemaat mensubu varsa tamamı durdukları yerden bir santim öteye beriye kaymadan eski düşüncelerini muhafaza ediyorlar. Sadece konuşurken “biz Cemaatçi değiliz, darbeyi kim yaptıysa Allah belasını versin “demenin ötesinde bir şey duyamazsınız onlardan. Ezcümle bu işi bitirdik diyenler çok yanılmaktalar. Keşke bitirebilselerdi de ülke rahat etseydi. Bu ülkede PKK’yı bitirmek FETÖ’yü bitirmekten daha kolaydır. Zira PKK’lılar zaten hain olduklarını söylüyorlar ama bunları tanımak çok zor. Sanırım matlup hasıl oldu. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR