Gazeteciler cemiyeti seçiminin perde arkası
Geçtiğimiz Cumartesi Günü yapılan Gazeteciler Cemiyeti seçimi ile ilgili yazı yazmak istemiyordum. Nedenine gelince bana göre kıymeti harbiyesi olmayan, işlevsel olarak pek bir iş yapmayan Cemiyetin Başkanlığı'na, şunun veya bunun gelmesi çok önemli değil. Önemli olan bu cemiyetin yapması gerekip de yapmadıkları.
Gazetemizde çalışan arkadaşlardan 4-5 kişi de bu cemiyette üye olunca, ister istemez oy kullanmaları gerekti. Gidip, oylarını kullandılar. Aday olan iki arkadaşı da tanıyoruz. Kazanan arkadaş, bir haber ajansının muhabiri. Karşısında kaybeden arkadaş ise yerel bir gazetenin Genel Yayın Yönetmeni ve usta bir gazeteci. Zaman zaman kavga etsek bile, yiğidi öldürürüz ama hakkını yemeyiz. Hayati Kaynar, gerek gazetecilik mesleğinde, gerekse matbaa sektöründe becerikli ancak, işin teknik boyutunu bildiği için, ekonomik boyutu ile uğraşmadığından, para kazanmayı becerememiş bir arkadaşımız. Cemiyette birlikte çalıştığı eski Başkan'la ilgili, kendisine söylenenlere inanmadığından, yönetim kurulu toplantısında, eski Başkan, aday olmayacağını açıkladığında, "O zaman ben aday olurum" demiş. Bunun üzerine de aday olarak seçime girmiştir.
Aslında eski Cemiyet Başkanı, her defasında yaptığı gibi bu kez de "İstemiyorum, yan cebime koyun" mantığı ile hareket edip, yeniden seçilmenin yollarını arıyormuş. Bunu çok iyi bilen bazı usta gazeteciler, hemen araya girip, "Madem ki yoruldun, o zaman Hayati aday olsun" deyince kendisi sesini çıkaramamış. "Zaten ben üç ay önce istifa edecektim, işte dilekçesi" deyip, tepkisini göstermek suretiyle adaylıktan vazgeçmiş.
Elinde oyuncak gibi kullandığı cemiyet başkanlığı silahını kaybedeceğini görünce, hemen B planı yaparak, gençlerden oluşan, istediği gibi yönlendireceği bir grup oluşturup, aday olmalarını temin etmiş, içlerine Malatyalı, Tokatlı, Kayserili, Sivaslı, Ordulu ve Artvinlilerden oluşan muhabirleri de katıp, başlarına aday olarak da kazanan arkadaşı getirip, ikinci listeyi çıkarmış.
Buraya kadar yaptığı planı uygulamada sıkıntı çekmeyen arkadaşımız, kongreyi alabilmek için ikinci hamlesini yapmanın hesaplarını yaparken, nasıl yapsam da bu kongreyi garanti etsem diye düşünürken, aklına çok güzel bir fikir gelmiş. Cemiyete yeni üyeler yapıp, seçimi garantilemek. Bunun için ilk iş olarak, kendisinin sevmediği bazı isimleri üyeliğe almayı teklif etmiş. Yönetim 'olur' deyince asıl istediklerini peşinden ekleyerek, sayısal çoğunluğu elde ederek seçimi garantilemiş.
Burada farkında olmadan atladığı bir yer var. Dernek tüzüğünde, derneğe kaydolabilmek için asgari meslekte iki yılı doldurma mecburiyeti getirilmiş olmasına rağmen, yeni yapılan üyelerin nerede ise hiç birisinde bu özellik yok. Şayet birisi kalkar bu kongreye ve üyeliklere itiraz ederse, çık çıkabilirsen işin içerisinden.
Burada asıl amaç; yeni seçilen cemiyet yönetiminin yetersiz kişilerden oluşmasını temin edip, altı ay sonra olağanüstü kongreye gidilerek, yeniden eski cemiyet başkanını iş başına getirmektir. Kaybeden listede yer alan arkadaşların tamamına yakını, yıllardır eski cemiyet başkanı ile birlikte yönetim kurulunda görev yapan arkadaşlardır. Bu arkadaşlar birlikte çalıştıkları arkadaşlarının kendilerine destek vereceğini sanarak yola çıkmışlar ancak, seçimde umdukları dağlara kar yağdığını görünce içinden bazılarının çıkıp "Adnan Bahadır diyordu da inanmıyorduk, adamın heykelini dikmek lazım" dediklerini müşahede ettim.
Keşke ben haklı çıkmasaydım da, bu insanların yıllardır birlikte çalıştıkları arkadaşlarına karşı duydukları güven duyguları yıkılmasaydı. Gerçi öyle olsaydı benim gazete kurmama gerek yoktu. Seçimi Hayati Kaynar kazanmış olsa idi, belki bazı çalışmalar yapıp, derneğe yer bulur, insanları birleştirebilirdi. Ancak, seçilen arkadaşların nerede ise tamamı, evlerine ekmek getirmek için başkalarının yanında maaşla çalışan insanlar. Bu insanların işlerinden vakit bulup, dernek çalışmalarına nasıl katkı vereceklerini merak ediyorum.
Bu tür, sosyal içerikli kuruluşlarda görev alan insanların ekonomik durumları müsait olmalı. Başkasının yanında eleman olmaktan ziyade, bol zamanları ve ekonomik imkanları olmalı. Sizin anlayacağınız, daha önce sadece adı olup, işlevi olmayan, birkaç kişiye gece alemlerinde ev sahipliği yapan cemiyet, yersiz, yurtsuz, eşyaları bir odaya yığılmış beklerken, on beş yıl başkanlık koltuğuna oturan arkadaş, "Çok iyi başkanlık yaptım" deyip övündüğü yetmemiş gibi, şimdi de boşalttığı koltuğu Samsun şehri ile uzaktan, yakından ilgisi olmayan, henüz meslekte çırak pozisyonundaki insanlara bırakması içler acısı bir durum. Umarım bu işten anlayan meslektaşlarımız bu işe bir çözüm bulma yoluna girerler. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.