GAZETECİLİK BUDUR İŞTE
Konumuza girmeden önce mutluluk duyduğum iki konuya değinmek istiyorum. Geçtiğimiz hafta merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in yazdığı Reis Bey piyesine gittim. Samsun halkının tiyatroya olan ilgisini görünce mutlu oldum. Daha sonra öğrendim ki piyes kapalı gişe oynuyormuş, bu şehrimiz adına sevindirici bir durum. İkinci sevindirici durum dün Kitap fuarına gittim, ilgi o kadar fazla ki anlatamam. Fuar alanı dolup taşmış, stantlarda kitap almak için kuyruklar oluşmuş. Kitapları inceleyen insanları da görünce insanların ne kadar bilinçli kitap okuduklarını görünce gerçekten mutlu oldum. Bu arada dün defnedilen Merhum Ozan Arif’e de Allah’tan rahmet ailesine özellikle de dostum olan kardeşi Muharrem Şirin’e başsağlığı dileklerimi ilettikten sonra asıl konumuza girmek istiyorum.
Gazetecilik mesleğini eşi ile annesi arasında kalan kişilere benzetirim. Tarih boyunca hiçbir zaman gelinlerle kaynanalar anlaşamazlar, erkek evlatlar da bu çekişmelerin arasında kalırlar. Erkek eşinden yana tavır koyup anasına karşı durursa da yanlış yapar, anasının yanında durup eşine karşı durursa da yanlış yapar. Makbul olan erkek, ne anasına ne de eşine yaranandır. Neden ikisine de yaranamaz derseniz, anasının eşiyle ilgili yanlış dediklerine karşı çıktığı için anası tarafından kılıbık ilan edilir. Eşinin de anasıyla ilgili yanlış dediklerini kabul etmediği için eşi tarafından ana kuzusu ilan edilen erkek, her iki tarafa da yaranamaz. Lakin adaletli iş yaptığından Allah katında makbul insandır. Gazetecilik mesleği de böyle bir meslektir. İktidar partisinin lehinde haber yaparsanız yalaka olursunuz, aleyhinde haber yaparsanız da muhalefet ilan edilirsiniz. Bundan dört beş sene önce ta seksenli yıllardan arkadaşım olan ve Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde bir yıl birlikte okuduğum bir arkadaşım çocuğunu Samsun’a Üniversiteye yerleştirmeye geldiğinde beni aradı. Ancak ziyaretime gelmedi, daha sonra neden gelmediğini araştırınca burada görüştüğü kişiler ona ‘‘Adnan Bahadır muhalif gazetecidir sakın ona uğrama, seni onunla görenler seni de muhalefet ilan ederler ve memuriyette sıkıntı yaşarsın’’ demişler. O garibim de denilenleri yapmış olacak ki Düzce’den basit bir İl müdürlüğünden terfi ederek Trabzon’a başka bir İl Müdürlüğüne atanmış.
Bu detayı neden verdiğime gelince son zamanlarda bazı Belediye Başkanları ile ilgili aleyhte yazılar yazmadığım için beni AK Parti’nin gazetecisi olarak ilan edenler oldu. Oysaki ben işimi yapıyorum, yanlış olan ne varsa onu yazıp doğru olanları da kamuoyuyla paylaşıyorum. Bu insanların benden bekledikleri kendi tuttukları Belediye Başkan adaylarına destek olmaktı, bunu yapmayınca da bize düşman kesildiler. Dün gazetemizde manşetten bir haber verdik, haberde Samsun’da eski stadın yerine yapılacak millet bahçesiyle ilgili kamuoyunda sürekli konuşulan bir konuyu haber yaptık ve sadece ihaleyi kimin aldığını sorguladık. Bu habercilik adına tarafsız ve hüküm vermeden belgeli yapılan bir haberdir. Haberde ihalenin sonuçlanmadığını ancak Çiğdem Karaaslan’ın eşinin şirketiyle ilgili kamuoyunda konuşulan konularla ilgili ihaleyi kimin aldığını sorguladık. Bu gayet normal ve olması gereken bir haberdir. Çiğdem hanımın verdiği cevabı da gazetemizde bugün yayınladık. Amaç ihale konusunda kamuoyunda merak edilenleri sormaktı ki matlup da hâsıl oldu. Çiğdem hanımın ‘bize iftira ediyorlar’ şeklindeki açıklamasını hiç doğru bulmadım. Bir haberin iftira olabilmesi için ihaleyi kendilerinin aldığını net olarak yazmak gerekirdi. Oysaki biz ‘ihaleyi kim aldı?’ diye manşet yaptık ki, bu hukuken en ufak bir problemi olmayan bir haberdir. Kaldı ki, Çiğdem hanımın eşinin şirketiyle ilgili daha önce ulusal basında çıkan haberlere Gençlik ve spor Bakanlığı verdiği cevapta 11 tane proje alındığını açıklamış. Demekki bu şirket bu tür işleri yapmış ve Gençlik ve Spor Bakanlığı da bunu resmen açıklamıştır. O projeleri yapan firmanın bu projeyi de alması ihtimal dâhilinde.
Çiğdem hanımın yaptığı açıklamaya balıklama dalıp anında haber yapan bazı arkadaşlara da şunu sormadan edemeyeceğim; bu arkadaşların gazetelerinin ekonomik olarak nasıl dönüştüklerini kamuoyuna bir açıklasalar da biz de bilsek nasıl olur acaba? Zira biz kuruşu kuruşuna her şeyin hesabını vermeye hazırız. Onlar da bizim gibi şeffaf iseler çıksınlar açıklasınlar. Biz bu şehirde hangi restorantlarda kimlerin kimlerle yemekler yediklerinden tutun da kimlerin nereleri nasıl söğüşlediklerini çok iyi biliyoruz. Ayrıca hangi gazetelerin hangi belediyeler tarafından nasıl finanse edildiklerini de çok iyi biliyoruz. Öyle palavralara da karnımız tok. Gazetecilik birilerine yalamalık yapmak değil. Gazeteciler her partiliye belli mesafede uzak durması gereken ve hiç bir siyasetçinin memnun olmadığı ama toplumun memnun olması gereken insanlardır. Dün Tekkeköy’e gittik. İnsanların teveccühünü görseniz dersiniz ki bir siyasetçi geldi ilçeye. Allah’a binlerce kez şükürler olsun ki, biz siyasetçileri veya para babalarını değil, önce Allah’ı ardından da toplumu memnun etmeye çalışan insanlarız. Hani bazı siyasetçiler ‘yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır’ diyorlar ya, biz de aynen öyle diyoruz. Geçmiş on yılda yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Muhatabımız kim olursa olsun, toplumun merak ettiği konuları sorup cevaplarını almaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ne mutlu doğruların peşinden gidenlere! Ne mutlu güce değil Allah’a tapanlara! Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.