GÖKSEL, DEMİRCAN VE SARRAF

 

 

İşlerimizin yoğunluğundan ötürü her gün yazı yazmaya fırsat bulamıyoruz. İşlere bir de ‘Şeytan’ taşlama işi eklenince yazı yazmak için zaman bulmak çok daha zor oluyor. Bu nedenle de yazı yazınca birkaç konuyu ele almak zorunda kalıyoruz. Bugün de üç konuya değinmek istiyorum.

 

Keşke biz de bazı meslektaşlarımız gibi herkesi memnun edecek politikalar üzerinden gazetecilik yapabilseydik. Onlar gibi hafta ortalarında yazmaya konu bulamayıp hikâyeler yazardık. Hikâye yazmak bizim için o kadar zevkli bir konu ki anlatamam. Bilgisayarın başına oturup yarım saatte birkaç sayfa hikâye yazmak işten bile değil. Ama gerçekleri yazmak gerçekten yürek isteyen bir konu olduğundan her babayiğide de nasip olmaz.

 

Bugünkü konularımızdan ilki AK Parti il Başkanı Muharrem Göksel’in pazartesi günü acil koduyla Ankara’ya çağrılışı… O Ankara yolculuğu ‘istifası alınacak’ şeklinde yorumlanmıştı. Daha doğrusu bir kısım gazeteler bu konuya hiç girmeyip, sonuçlara göre vaziyet almayı yeğlediler. Biz ise her zamanki duruşumuzdan en ufak bir sapma göstermeden görevden alınması gerektiği yazmıştık, hâlâ aynı düşüncedeyiz.

 

Muharrem Göksel’in, Ankara’ya çağrılıp dönmesinin ardından bazı ‘yağdanlık’ siteler, anında ‘görevine devam ediyor’ şeklinde haber yaptılar. Bazı gazeteler de farklı yorumlar yaptı.

 

Benim bu konudaki kanaatim şudur; şayet Muharrem Göksel Samsun’a dönüşte bir basın toplantısı düzenleyip, göreve devam etmesi yönünde bir talimat almadığını açıklarsa ve ilçe kongreleriyle ilgili takvimi genel merkezin açıklamaması durumunda, sıkıntının devam ettiği ortaya çıkacaktır.

 

Kaldı ki, 2019 yılındaki seçimlerde AK Parti Muharrem Göksel’in il başkanlığında devam ederse bu şehirden kimse başarı beklemesin. Onun il başkanlığında yapılacak üç seçimde AK Parti’nin işi çok zor. Bu benim şahsi kanaatim. Çok değil bir buçuk yıllık bir zaman diliminde bu dediğimde ne kadar haklı olduğumu rahatlıkla göreceksiniz.

 

Umarım ve dilerim ki AK Parti Genel Merkezi Muharrem Göksel’i görevden alır da böyle bir sıkıntıyla karşılaşmaz. Muharrem Göksel çok kısa zamanda çok düşman edindi. Karşısına çok insanı aldı. Hakemlik yapamadı, taraf oldu. Bu da kendisine olan düşmanlığın partiye yansımasına neden oldu. Muharrem Göksel’e en büyük desteği Vezir Hazretleri verdi. Önce BMC’lerle kendini kurtardı, ardından da geçtiğimiz yıl aleyhinde yayın yapan yaygın ve de ‘Havuz medyası’ olan gazetenin tüm yazar kadrosunu Samsun’a getirip onları güzelce bir ağırladı, kiralarını da verdi! Ardından da en büyük desteği, Muharrem’e verdirdi.

 

İkinci konumuz, Sağlık Bakanı Ahmet Demircan hakkında sosyal medyada çıkan istifa iddiaları. Bu iddiaların doğruluğu ya da yanlışlığı beni zerre ilgilendirmiyor. Ancak benim tanıdığım ve uzun yıllar arkadaşlık yaptığım Ahmet Demircan’ın akçeli işlerle asla işi olmaz. Bu konuda kim baskı yaparsa yapsın asla taviz vermez. Sağlık Bakanlığı gibi ülkenin en büyük bakanlıklarından biri olan bir kurumda, ihalelerin büyüklüğü üç aşağı, beş yukarı bellidir. Bu ihaleler AK Parti iktidarlarında birilerine verilmişse ve Ahmet Demircan’a bu yönde bir telkin yapılmış ise bir saat dahi o makamda durmadan koltuğu bırakacak yapıya sahip bir insan olduğunu çok iyi biliyorum.

 

Sağlık Bakanlığı’ndaki ihalelerle ilgili nelerin döndüğünü de biraz bilen birisi olarak, Bakan Demircan’ın bu tür işlere izin vermeyeceğini, hak ve hukuku üstün tutacağını bildiğimden işi çok zor. Belki şimdi istifa etmez ama ilk kabine değişikliğinde görevden affını isterse şaşmam. Bu konuyu da burada bitirip son konumuza geçelim.

 

Dünya görüşümüz, siyasi düşüncemiz ne olursa olsun doğruların yanında durmak zorundayız. Daha önce de dediğim gibi Sarraf mıdır, zıkkım mıdır nedir bilemem, ama bildiğim tek şey adamın ahlaksız ve kişiliksiz bir adam olduğu. Belli olmasına rağmen bu adamla iş tutan kim olursa olsun ondan aşağıya kalır bir yönünün olmadığıdır. Adam bu kadar geniş çaplı bir iş yapmış, işin içerisinde bakanından, genel müdürüne dek devletin en yetkili insanları var ama bugüne kadar kimse bu adamlara en ufak bir sual sormadı. Sarraf ABD’ye gidene kadar ‘Vatan kurtaran Şaban’dı şimdi oldu ‘Vatan haini, dönek, işbirlikçi.’ Bunu siz gelin benim külahıma anlatın emi?

 

Adamın rüşvet verdiklerine bakınca AK Parti’nin kimlerin eline düştüğünü görüp hayıflanmaktan başka yapacak bir şey bulamıyorum. Adam, Allah’ın ayetleriyle dalga geçecek kadar alçalmış ise ona anında müdahale edip gereği yapılmaz ise şimdi alemi cihana rezil olursunuz. Şimdi eski üç bakana yurt dışına çıkış yasağı getirmişler. İyi güzel de aynı yasağı ABD’ye giden Zıkkıma veya genel müdür yardımcısına neden koymadınız, diye adama sormazlar mı? Bu iş çok su kaldırır söyleyeyim size. Öyle sanıldığı veya söylenildiği gibi basit bir olay değil haberiniz ola. Rabbim kötülerin şerrinden emin eylesin diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR