HAYÂSIZLIĞI SAVUNMAK
Eski bir Diyanet mensubu olarak son yirmi yılda gelen Diyanet İşleri Başkanları içerisinde en az beğendiğim başkanın şimdiki Başkan Ali Erbaş olduğunu itiraf edeyim. Neden böyle dediğime gelince; şu yardım toplama işine hiç girmemeliydi, o konu Diyanetin konusu değildi, bu tür birkaç davranışı fevkalade canımı sıktı. Ancak son yaşanılan olayda Diyanet İşleri Başkanının okuduğu hutbeyle ilgili basın açıklaması yapıp kınayanları ben de sonuna kadar kınıyorum. Bu konu günlük siyasi konulara alet edilmeyecek kadar ciddi ve Kuran-ı Kerim'de geçen bir konudur. Lut Aleyhisselamın kavminin işlediği o büyük günahla ilgili Kuran-ı Kerim detaylı bilgi verdikten sonra Lut Aleyhisselam ve ona inananlar helak olmaktan kurtulmuş, diğer günahkâr toplum helak edilmişti. Araştırmacılardan dinlediğime göre şu anda dahi Lut Gölü’ne girip dibine kadar inip inceleme yapma imkânı yokmuş, göl çok derinmiş, kameralar göstermiyormuş, kısacası enteresan bir durum var orada.
Peki, DİB Prof. Dr. Ali Erbaş’ı eleştirenlerin amacı ne derseniz; bana göre tamamen inanç meselesi bu. Allah ve ahiret gününe inanan ve Kuran-ı Kerim’e iman etmiş hiçbir mümin bu konuda farklı düşünemez. Lut Kavmi kötülüğü işledikleri için helak olmuştur, kaldı ki Allah-u Teala’nın bunu Kuran-ı Kerim’de anlatmasının temel nedeni bizlerin de yasağı yapmamamızı emretmektir. Şayet bu haramı işlerseniz sizden öncekilerin yaşadıklarını görün, ona göre de akıbetinize razı olun denilmektedir. Bu olayı savunan insanlar ya Kuran’ı okumamışlar veya okudukları halde inanmıyorlar, yoksa bu haramı bile bile savunmaları mümkün değil. Bu olayı fikir özgürlüğü olarak değerlendirmek de mümkün değil çünkü fikir özgürlüğü inanmak veya inanmamak konusunda olabilir. İnsanlar Allah ve ahiret gününe iman etmek zorunda değiller ama toplumun kabul etmediği, kültürümüzde olmayan ve toplumun kahir ekseriyetine göre yanlış olduğu ortada olan bir konuyla ilgili fikir özgürlüğü demek doğru olmaz. O zaman terör örgütlerinin propagandalarını yapmak da fikir özgürlüğü olsun, olur mu öyle şey, elbette olmaz. Fikir özgürlüğü, faklı inançların ifade edilmesidir, yanlışların ifade edilmesi değildir.
Ben iki sene imamlık yaptım ki o dönem 1980 ihtilalinin en haşmetli dönemleri idi. Bu tür hutbelerden defalarca okumuş olmama rağmen bir Allah kulu çıkıp ne yapıyorsun demedi. Diyanet İşleri Başkanlığının görevi Kuran'ın emir ve nehiylerini topluma anlatıp dünya ve ahiret mutluluğunu temin etmektir. Bunu yapmamış olsa işini yapmamış olur, saygınlığını ve inanılırlığını yitirmiş olur. Bu konuyu uzatmanın da anlamı yok, bir an önce kapatılıp hatadan dönülmelidir diye düşünmekteyim. Bugün fazla uzatmadan sözlerimi kesiyorum. Sokağa çıkma yasağının olduğu bu günde evinizde ailenizle birlikte mutlu Ramazanlar geçirmenizi temenni ederim. Evde kalın, sağlıklı kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.