HEM İÇİM YANIYOR HEM ÖFKELENİYORUM!
Önceki akşam Ankara'da meydana gelen patlamada, Rahmet-i Rahman'a intikal eden kardeşlerimize Rabbimden Rahmet, kederli ailelerine baş sağlığı dileyerek, sözlerime başlamak istiyorum. Yapılan bu saldırılarla masum insanlarımızın hunharca şehit edilmeleri içimizi yakmıştır. Gerçekten çok acı bir durum, o insanları evlerinde bekleyen çoluk çocuklarının durumunu biraz düşününce insanın içi paramparça oluyor. Bu olay ne ilk ne de sondur, bu ehli küffar ile inancın mücadelesidir. Tâ Haçlı seferlerinden başlayan İslam dülmanlığının bir parçası olduğunu unutmayalım. Bu işin görünen tarafında PYD, PKK, DEAŞ terör örgütleri olsa da arkalarındaki güçler aynı güç odakları olduğunu unutmayalım. Dün sabah TRT Haber'de eski Emniyet mensubu Bülent Orakoğlu'nu dinlerken aynı bu söylediklerimi söylediğini duyunca ne kadar doğru düşündüğümü daha iyi idrak ettim. Tüm ulusal kanallardaki konuşmacılar aynı konuda birleşmekte, tamamına yakını Küresel güçlerin güçlenen Türkiye'den duydukları rahatsızlık nedeni ile bu olayları planladıklarını, görünüşte dost gözüken bir çok ülkenin de bu işin içerisinde olduğunu hatta ABD'nin Rusya'yı teşvik ederek Ortadoğuya soktuğunu söylüyorlardı ki tamamen bu doğru bir tespit.
Bülent Orakoğlu iyi bir Devlet adamı ve iyi bir istihbaratçıdır. Konuşmasında enteresan şeylere değindi. Burada asıl hedefin güçlenen Türkiyenin izlediği Ortadoğu politikaları ve hiç bir dönemde olmayan dik duruş nedeniyle duyulan rahatsızlık sonucunda bu planların yapıldığını söyledi. Hatta 7 Haziran seçimlerinde istedikleri sonucu alan Küresel güçlerin 1Kasım seçimlerinde beklediklerinin tam aksini almaları sonrasında, adeta çılgına döndüklerini ifade eden Orakoğlu, Cumhurbaşkanının dik duruşu ve söylemleri sonucunda daha önce yazılı olup da kağıt üzerinde kalan pek çok kuralın şimdi uygulamaya konulduğunu, Uluslararası anlaşmalar gereği daha önce yapılmayan pek çok şeyin şimdi yapılmaya başlandığını hatta ve hatta daha önce ülkemizden özür dilenmesi gereken konularda özür dilemeyen ülkelerin şimdi özür dilemeye başladığını ifade etti. Bu, ülke adına, siyaset üzeri takdire şayan bir duruştur. Bunu değil Erdoğan; Baykal, Bahçeli veya başka birisi de yapsa ayakta alkışlamak durumundayız. O nedenle bu günler birlik olma ve kenetlenme zamanıdır. İç siyasi çekişmeler bir yana bırakılarak kenetlenmek zorundayız.
Gelelim bir diğer konuya; önceki gün paralel yapılanmayla ilgili operasyon yapıldı. Yapılan operasyonda göz altına alınan başörtülü kız çocuklarını görünce felaket sinirlerndim. Neden sinirlendin derseniz, o çocuklar olayın tabanında olan öğrenci veya abla mesafesindeki insanlar olduğu kanaatindeyim. Cumhurbaşkanı, Cemaatin tabanı ibadetle, ortası ticaretle üstü de İhanetle meşgul demiyor mu? Peki bu operasyona direk tabandan başlanması doğru mu? Nerede bu işin yurt dışına kaçan üst düzey yöneticileri, nerede orta kesim dediğimiz olayın tamamen ticari boyutuyla ilgilenenler, nerede malı götürenler, servetlerine servet katanlar. Aylardır yazıp çiziyoruz, Üniversitede Paralel yapılanma iddiası ayyuka çıkmış durumda. OMÜ Vakfı'ndan tutun da, yöneticilerin pek çoğu ile ilgili enteresan iddialar geliyor, biz de bunları yayınlıyoruz. Peki bu insanlarla ilgili ne yapıldı? Neymiş efendim gerisi de gelecekmiş! İyi güzel de, gücümüz garibana mı yetiyor, yurtlarda nasıl bir terör yapılanması olur çok merak ediyorum. Orada olsa olsa Hocaefendi'nin kitapları okunur, daha düne kadar Devletin En üst Bürokratlarından en alt kademesindeki insanlar bu kitapları okuyup ilham almak için sıraya girmiyorlar mıydı? Cemaat bizi sevmese de biz doğruları söylemek zorundayız.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi ile ilgili o kadar enteresan iddialar var ki aklım şaşıyor! Başarı Üniversitesi Rektörü'nün daha üç-dört ay öncesine kadar kadrosunun OMÜ'de olduğu, Hükümetin bunu yasaklayan genelgesinin ardından, Başarı Üniversitesi'ne alındığı
söyleniyor. Bu doğru ise buna izin veren idarecilerle ilgili birşey yapmayan Savcılar, yurtlardaki gariban öğrencilerle ilgili operasyon yapmalarına nasıl bir anlam vermek lazım anlamakta güçlük çekiyorum.
Cemaatin üst svil toplum kuruluşları niteliğindeki KASİAD, KASİF ve benzeri derneklerle ilgili ne yapıldı da, sıra en alttaki yurtlara geldi çok merak ediyorum. Bu şehirde Cemaatle özdeşleşen bazı isimler var. İsimlerini burada vermeye gerek görmüyorum zira onları herkes benden çok daha iyi bilir, onlarla ilgili ne yapıldı da sıra cemaatin en alt basamağı olan Yurtlara geldi. Şehrin Batı yakasının girişinde bulunan otelin arsa ihalesinden tutun da binaya verilen yüksek katların daha sonra Cumhurbaşkanı'nın talimatları doğrultusunda düşürülmesi ve Otelin yapım aşamasından işletme aşamasına dek her şeyi ile ilgilenen
Cemaatin önde gelen isimlerinden Eczacı arkadaştan tutun, Otelin Sahibine hatta otelle ilgili Milli Emlak'a talimatlar yağdıran Eski Bakan'la ilgili ne yapıldı da sıra Gariban Yurt öğrencilerine geldi. Hem çok merak ediyorum hem de çok öfkeleniyorum. Güçlüyseniz paralel-maralel hikaye, zavallı iseniz yandım Allah yandım! Öyle mi? Bu işin ahireti olduğunu da unutmayalım beyler. Adalet önce güçlüye karşı tesis edilirse adalettir, garibana karşı adaleti tesis etmek ne inancımızda ne de kültürümüzde olmadığını da unutmayalım. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.