HER ŞEYİN BAŞI AİLE
Zannedersem birkaç ay önce bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım, son günlerde gündemde olan cinsiyet değiştirme konusu kamuoyunun gündemine gelince tekrar yazma zarureti hâsıl oldu. Normal şartlarda bu konuya hiç girme niyetim yoktu ama konu gündemde çok fazla kalınca birkaç kelam etmek gerekti. Yazı başlığımda da belirttiğim gibi her şeyin başı ailedir. Çocuk, ailesinde gerekli eğitimi alırsa bu tür sorunlar çıkmaz, çıksa da çok az çıkar. Cinsiyet değiştirme konusu fevkalade sıkıntılı bir konudur. Olayın yasal boyutu var, tıp boyutu var, dini boyutu var, sosyal boyutu var, sizin anlayacağınız var da var. Bu kadar karmaşık bir konuya girmek gerçekten zor ve manevi bakımdan vebali olan bir konudur. Amaç üzüm yemekse olaya farklı bakılır, amaç bağcıyı dövmekse olaya farklı bakılır. Hele hele olay basının diline düşmüş iste yandı keten helva demektir. Kamu kuruluşu bir açıklama yapar, siz o açıklamanın bir kenarından işinize gelen kısmını alır istediğiniz gibi manşet yaparsınız. Açıklama yapan kurum da bunun içerisinden bir türlü çıkamayınca defalarca basın açıklaması yapar. Yine de olmazsa kurumun başında bulunan yöneticiler olayla ilgili haber yapanları ararlar, durumu anlatırlar ama iş içerisinden kimsenin çıkamadığı bir hal alır.
Olayları değerlendirirken Allah için doğru olan neyse onu yapmak gerekir. Hazır haber elime geçmişken gereğini yapayım mantığı bizim karakterimizde hiçbir zaman olmamıştır, olamaz da. OMÜ’ye rektör ataması yapılacağı dönemde benim tavrımın açık ve net Yavuz Ünal Hoca’nın devamından yana olduğunu hiçbir zaman inkâr etmedim, etmem de. Bugün de duruşumda en ufak bir değişiklik olmadığını açık ve net ifade etmekten asla geri durmam. Bunu yaparken de atanan rektörle en ufak bir problemim olmadığı gibi ne tanırım ne de bilirim ama edindiğim izlenim OMÜ’yü Yavuz Hoca’dan daha kötü yöneteceği yönünde olduğundan duruşum bu yönde olmuştur. Yaptığı bazı atamalardan ne kadar haklı olduğum da ortaya çıktı zaten. En önemli rektör yardımcılığı makamına atadığı hanımefendi ile ilgili başladığı günden itibaren o kadar ciddi tepkiler geldi ki anlatamam. Daha sonraki süreçte bazı akademisyenlerin özlük hakları ile ilgili rektör hanıma müracaat ettiklerinde onları bu rektör yardımcısına havale ettiği ve onun da koskoca bölüm başkanlarını, hocaları, profesörleri bir çay içmeden geriye çevirdiği yönünde pek çok şikâyet geldi. Bunları toparlayıp zamanı gelince gereğini yapacağım.
Ancak son günlerde kamuoyunun gündeminde olan cinsiyet değiştirme konusuyla ilgili OMÜ’nün yaptığı açıklamayı okumadan önce hastane başhekimini arayıp konuyla ilgili aldığım bilgi beni tatmin etti. Başhekim bey diyor ki olayın bir idari boyutu var bir de tıp boyutu var. Tıp boyutu ilgili hocaların konusudur, bizim konumuz değil. İdari boyutunda ise şu ana kadar hastanemizde böyle bir ameliyat olmamış, konuyla ilgili de basın açıklaması yaptık. Böyle bir ameliyatın yapılması için ilgili mahkemenin karar vermesi gerekmekte. Önce psikoloğun vereceği raporun ardından ilgili kamu hastanesinin heyet raporu doğrultusunda mahkeme karar verecek, bundan sonra da olayın tıbbi müdahalesi yapılacak. Burada OMÜ’yü veya Tıp Fakültesini suçlamanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Meseleye bakarken olayların tüm yönlerini değerlendirip ondan sonra karar verilmesi gerekir. Suçlamak kolay, töhmet altında bırakmak da kolay ama olayı bütünüyle ele alıp değerlendirmek farklı bir durumdur.
Burada başta görev aileye düşüyor. Aile, çocuğunu yetiştirirken gerekli şahsiyet şuurunu ve İslam ahlakını verememiş ise buna psikoloğun veya endokrincinin yapacağı hiçbir şey yok. Şayet psikolog hastanın cinsiyetini değiştirmek için mücadele veriyorsa o zaman onunla ilgili hepimiz elimizden gelen ne varsa sonuna kadar yaparız. Yok hasta gerçekten kendisini karşı cinstenmiş gibi hissediyor ise burada durum çok farklıdır, bununla ilgili yapılabilecek çok fazla bir şey de yok. Bu konuda yaşanmış bir olaya şahit oldum. Çok yakından tanıdığım bir arkadaşım kızını İmam Hatip Lisesinde okuttu, o dönemde ben de okulun dernek başkanıydım. Çocukla elimden geldiği kadar ilgilendim. Sevecen bir kız çocuğuydu, okuldan mezun oldu. Daha sonra babası bunu evlendirmek istedi ama kızcağız istemedi. Aile, ev ocak olsun diye ısrar edince çocuk mecburen razı oldu. Düğün dernek yapıldı ardından bir hafta sonra eşinden ayrıldı. Nedir ne değildir diye sorup soruşturduğumuzda ve yakın bir arkadaşımızla kız çocuğunu konuşturunca ‘Ben kendimi erkek gibi hissediyorum, yapamadım ayrıldım.’ demiş. Hala daha tek başına bir ev tutup başka bir şehirde yaşamaya devam ediyor. Ben bu olaya bizatihi şahit olduktan sonra kimseyi kınamamaya karar verdim ama yine sözümün başında dediğime geliyorum. Her şeyin başı ailedir. İslam’ın emri ortada. Cinsiyet değiştirmek hem Nisa Suresi’nin 4/119 Ayet-i Kerimesi hem de efendimizin “Kadına benzemeye çalışan erkeklere ve erkeğe benzemeye çalışan kadınlara lanet olsun.” Hadis-i Şerifi ile yasaklanmakta. Bunu çocuklara aile öğretecek. Psikoloğun, çevrenin veya şunun bunun etkisi ikinci plandadır. Hayatın bu gerçeklerini bilerek tavır almaz isek vebal altına gireriz diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.