HİÇ YAKIŞMADI
Bugünkü yazımız daha önce yazdığım ‘Bu işleri beceremiyoruz’ başlıklı yazımızın devamı niteliğinde olacak. Yazının üzerinden bir hafta geçmeden ne kadar haklı olduğum bir kez daha ortaya çıktı. Keşke haklı çıkmasaydım, keşke bunlar yaşanmasaydı, bu toplum bunları hak etmiyor. Kolektif çalışma ahlakımız maalesef yok, herkes bir koltuğa oturunca koltuk mülküm mantığıyla hareket ediyor, kalkması gerektiğinde kalkamıyor, rezalet çıkarmadan işin sonucuna varamıyor. Nedir konumuz derseniz; geçtiğimiz cuma günü kısa adı SİMDER olan Samsun İnşaatçılar ve Müteahhitler Derneğinin ikinci olağan genel kurul toplantısı vardı, toplantıda öyle enteresan olaylar yaşandı ki bu kadarı da olmaz dedirtti. Bunlara hiç gerek yoktu, o camiaya hiç yakışmadı. Çevik kuvvet çağrılarak kongre yapmak nerede görülmüş? Aklı başında şehrin müteahhitleri, emlakçıları, inşaat malzemesi satıcıları bir kongreyi becerip yapamamışlarsa yazıklar olsun demekten başka ne diyebilirim.
Olayın başlangıcı nedir derseniz; daha önceki köşe yazımda da belirttiğim gibi iddiaya göre dernek yönetimi 15 Mayıs’ta bir toplantı yapıyor, toplantıda aidat borcu olanların seçme ve seçilme hakkının olmayacağı karara bağlanıyor. Ancak daha da enteresan bir iddiaya göre dernek yönetimi kendine yakın gördüğü üyeleri arayıp aidat borçlarını ödettikten sonra böyle bir karar aldığı söyleniyor. Bu doğruysa gerçekten hiç yakışmamış. Alınan bu karar sonrasında üyelerin 67’si oy kullanma hakkına sahip oluyor, kalan üyelerin oy kullanma hakkı ortadan kalkmış oluyor. Olay önce il dernekler masasına iletiliyor, il dernekler masası olayı incelemek istiyor ama yine iddiaya göre dernek başkanı olan arkadaşın buna müsaade etmediği söyleniyor. Olay bu noktaya gelince bazı üyeler dernekler masasına verdikleri dilekçeyle birlikte mahkemeye de müracaat edip iki talepte bulunuyorlar. Taleplerden biri üyelerin tamamının oy kullanma hakkının verilmesi yönünde, ikincisi ise 31 Mayıs’ta yapılmasına karar alınan kongrenin ileri bir tarihe ertelenmesine karar verilmesi yönünde. Mahkeme taleplerden üyelerin oy kullanma haklarının verilmesine karar veriyor, kongrenin ertelenme talebini ise reddederek 31 Mayıs’ta kongrenin yapılmasına karar veriyor.
Olaylar bundan sonra çok daha vahim bir noktaya geliyor. Dernek yönetimi 31 Mayıs’ta ellerindeki 67 üyenin salt çoğunluğu temin ederek kongreyi başlattığı daha sonra diğer oy kullanma hakkına sahip olmayıp mahkeme kararıyla oy kullanma hakkına sahip olanlar gelip kongre divan heyetini oluşturuyorlar. Dernek yönetiminin iddiasına göre salt çoğunluk sağlanamadığı için kongreyi ertelediklerini söylüyorlar ama her iki durumda da yapılması gereken şey olayı tutanağa bağlayıp dernekler masasına bildirdikten sonra kararı dernekler masasına bırakmaktı. Yapılan uygulamada ise dernek yöneticileri kavga çıkarıyor, önce normal iki polis çağrılıyor, olaylar büyüyünce çevik kuvvet çağrılıyor. Bu kargaşada seviyeli insanlara yakışmayacak ifadeler kullanılıyor. Sonunda kongre yapılıyor, tutanaklar dernekler masasına sunuluyor ve Sezgin Aydın başkanlığa seçiliyor. Yine iddia o ki dernek başkanı ve yönetiminin kongreyi tanımadıklarını, mahkemeye gideceklerini, yeniden kongre talep edeceklerini, kongreyi iptal ettireceklerini söyleyip devir teslim yapmadıkları söylenmekte.
Aklı başında insanların yaptıklarına bakar mısınız? Alt tarafı basit bir meslek derneği, başkanı olsanız ne olur, olmasanız ne olur. Yönetiminde olsanız ne olur, olmasanız ne olur. Oradan kişilik alacak noktaya gelmenin alemi var mı? Bırakın kim isterse yönetsin. Siz kurmuşsanız önce kendinizi sevdirip saygın olmayı başaracaktınız. Kendi kurduğunuz dernekte istenmeyen adam pozisyonuna düşmüşseniz anında orayı terk edip işinize gücünüze bakmanız gerekmez mi? Yönetimdeki bazı insanların burayı size yedirmeyiz yönündeki ifadeleri doğruysa neyi kime yedirmiyorsunuz onu da söyleyin de bu millet bilsin. Ortada ciddi iddialar var, kurulan şirketinden seçim döneminde yapılan yanlışlara dek pek çok iddia var. Burada dile getirmek istemiyorum ama gelinen nokta gerçekten içler acısı bir durum. Kendi kurduğunuz ve üyelerini kendinizin yaptığı bir dernekte istenmeyen adam pozisyonuna düşüyorsanız başınızı iki elinizin ortasına koyup acaba nerede hata yaptım diye düşünmekten başka yapacak tek şeyiniz derhal orayı terk etmektir. Kibir insanı ne hallere düşürüyor, yazık günah. Bunca insanı üzmenin ve topluma karşı bu durumlara düşmenin ne alemi var ki? Bundan sonraki süreç nasıl işleyecek önümüzdeki günler gösterecek ancak ne olursa olsun dernek dağılma noktasına gelmiştir, yazık günah oldu. Bir iki kişinin egosu, kibri ve yanlış işleri yüzünden bu noktaya gelmek üzücü bir durum diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.