HÜSEYİN AKAN NEDEN DENGE GAZETESİNi ÇAĞIRAMADI
Yazdığım köşe yazılarının sadece internetteki okunma sayıları ortalama 2500-3000 civarındadır. Kültürel amaçlı yazılar yazınca bu sayı neredeyse yarısına kadar düşer. Önemli siyasi konuları yazınca bu sayı biraz daha yükselir ama en son Vali Bey'le ilgili yazdığım yazıyı tam 9250 kişi okumuş. Bu neyin göstergesidir derseniz, demek ki toplum bu konuda çok duyarlı ve devleti temsil eden valinin sürekli, özellikle bir kişinin kafesine gidip tavla oynamasından ciddi anlamda rahatsızlık duyulmuş ki yazı adeta okuma patlaması yaşamış. Hatta onaylanmasını istemedikleri için onaylamadığım bazı yorumlarda o kadar enteresan şeyler yazılmış ki aklınız durur. Biz Vali Bey'in düşmanı değiliz, bize de bir şey yapmış değil. Ama O, devletin bu şehirdeki en üst düzeydeki temsilcisi. Ailesini Samsun'a getirmediği için akşamları canı sıkılıp dışarıya çıkmak isteyebilir ama bunu sürekli sadece bir kafeye gidip orada tavla oynamakla meşgul olarak değerlendirdiği zaman ciddi anlamda sıkıntılar orta çıkar. Birinci sıkıntı devletin ciddiyetine halel gelir, ikinci sıkıntı Vali Bey o kafeye gittiği için oraya gitmek isteyen bazı yalamalar sürekli oraya gidip Vali’ye hoş görünmeye çalışırlar; bu arada kafe sahibi de malı götürür. İşte bu nedenle biz bu konunun ciddi anlamda üzerinde duracağız; umarım Vali Bey de gereğini yapıp bir daha o kafeye gitmez.
Gelelim konumuza. Malumunuz geçtiğimiz hafta Rektör Akan basın mensuplarını çağırıp sekiz yıllık Rektörlük dönemini değerlendirmiş ama Denge gazetesini çağırma cesaretini gösterememişti. Diyeceksiniz ki çağırsaydı gidecek miydiniz, orası ayrı bir konu… O çağırsaydı da biz gidip gitmeme konusunda yapmamız gerekenin ne olduğuna baksaydık ama maalesef çağıramadı. Belki de kendince haklıydı. Adamcağıza tam elli tane soru sorduk hiç birisine cevap veremedi; ne doğru diyebildi, ne de hayır yanlış doğrusu şu diyebildi. Çünkü sorularımızın doğru olduğunu kendisi de biliyordu. Şayet doğru dese, yapılanların yanlış olduğu ortada. Yanlış dese neresi yanlış, zaten doğru; o nedenle sorularımızın tek bir tanesine dahi cevap veremedi. Kamuoyu neyin ne olduğunu anladı ve cevap vermesine de gerek kalmadı zaten. Ama basın toplantısına bizden bir muhabir çağırma cesaretini kendisinde bulsaydı derdik bak adam yine de cesur davranmış onca soruya cevap veremese de muhabir çağırma cesareti gösterebildi ama ne yazık ki onu da yapamadı.
Peki, yaptığı basın açıklamasında nelerden bahsetti derseniz bana göre lâf-ı güzaftan başka bir şey değil. Zira sekiz yıl önce devraldığı Üniversite’yi bugün getirdiği nokta ortada. Üniversite’nin göz bebeği ve bölgenin en önemli araştırma hastanelerinden birisi olan OMÜ Araştırma Hastanesi’nin durumu içler acısı. Ortalık perişan. Hastaneye yatan da perişan, hasta yakınları da perişan, hocalar da rahatsız. Yoğun bakım ünitesine veya önemli bir servise hasta yatırabilmek için mutlak surette bir aracı bulup araya koyacaksınız ki hastanız yatabilsin. Bizzat yaşadığım olayı geçen yazımda nakletmiştim. Komşum yoğun bakıma yatmak için doktor olan damadı Rektör Yardımcısı’nı bulup araya sokmuş, ondan sonra yoğun bakım ünitesine yatabilmiş.
Ferit Bernay döneminde hastane bundan çok daha iyi durumdaydı. İki dönem Rektörlük yapan Akan Hoca ve yine iki dönem Başhekimlik yapan en yakın arkadaşı Mustafa Bekir Selçuk döneminde hastane olduğundan çok daha geriye gitti dersek abartmış olmak bir yana, belki de az söylemiş oluruz. Bu insanlar şimdi de çıkıp Rektör adayı olabiliyor iseler onların bu cesaretine hayran olmak lâzım. İnsan bunca yıl Başhekimlik koltuğuna oturup geriye bıraktığı hastaneye birazcık bakmaz mı?
Hüseyin Akan’ı eleştirirken inanın nefsi olarak değerlendirmiyorum. O’na dargınlığım falan da yok. Ama Allah için Ferit Bernay dönemi ile Hüseyin Akan dönemini kıyaslamaya kalkacak olur isek Ferit Bernay’ın Müslümanlara yaptığı zulümler dışındaki tüm icraatları Hüseyin Akan’dan çok daha başarılı oldukları açık ve net ortada. Ferit Bernay ikinci döneminde hükümetten en ufak bir destek alamamış olmasına rağmen bundan çok daha fazla işler yaptı. Hüseyin Akan sadece şuna baksa O’na yeter. Ferit Bernay Rektörlük görevine başlayıp bitirdikten sonra kaç tane dostu ile küsmüş, Hüseyin Akan Rektölük görevi bitince yanında kaç tane eski dostu kalacak? Kanaatim odur ki yanında iki tane dost bulamayacak durumdadır. Çünkü herkesi üzdü, çok kötü bir idare şekli sergiledi, yanında hiç kimse kalmadı.
En son yaptığı basın açıklamasında dahi yanına kimseyi bulamadığından Üniversite’de Paralelciler başı olduğu iddia edilen kişiyi yanına alarak açıklamalarda bulunması beni şaşırtmadı. Vali İbrahim Şahin, Binali Yıldırım başbakan olunca Ankara’daki ailesinin yanına gidebilmek için bir hayli uğraştı, bazı gazatacıları da istediği gibi yazdırdı, çizdirdi ama gidemeyince en azından tavla oynayacak arkadaşları var. Peki Hüseyin Akan Rektörlük’ten ayrılınca ne yapacak derseniz Radyoloji bölümünde eski kankasıyla baş başa eski günlerini yad etmekten başka yapacak hiç bir şeyi olmadığı kanaatindeyim. Keşke Rektör olmasaydı da eski dostlarını kaybetmeseydi. Rektörlük geldi geçti ama dostlar bâki kalmalıydı. Akan Hoca’ya bundan sonraki hayatında başarılar diliyorum. Çok yalnız kalırsa O’nu şeyhim Ali Duranı’n dergâh-ı izzetine getirir, O’na şeyhimden ders verdirir, maneviyatına takviye olurum. Başka da yapabileceğim bir şey olmadığını ifade ederek sözlerime son veriyorum.
Hayırlı haftalar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.