İLKADIM İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ VE AHMET SEVER'İN KİTABI
İLKADIM İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ VE AHMET SEVER'İN KİTABI
Başlığı okuyunca İlkadım ilçe Müftülüğü ile Ahmet Sever’in kitabının ne alakası var diyeceğinizi biliyorum, ancak bugün de iki konuya değinmemiz gerektiğinden yazı başlığında İlkadım ilçe Müftülüğü ile Abdullah Gül’e 12 yıl danışmanlık yaptıktan sonra kitap yazan Ahmet Sever’i konuşacağız.
İlkadım İlçe Müftülüğü’nü neden konuşacağız derseniz bundan beş veya altı yıl önce Kefeli Camii’nin o günkü imamı gazetemizde haftalık dini yazılar yazmak istemişti. Biz de bunun üzerine ilçe müftülüğüne bir yazı ile müracaatta bulunarak valilik makamından olur alınmasını talep etmiştik. Ancak o günkü ilçe müftüsü valilik makamına olumsuz görüş bildirince, imam arkadaşın yazı yazmasına onay çıkmamıştı. Aynı imam, İlkadım İlçe Müftülüğü’nde yaşanan bazı olayları bize nakletmiş, ardından da bize gelen belgeleri yayınlayınca, o günkü ilçe müftüsü ile mahkemelik olmuştuk. Yayınladığımız tüm haberler belgeli olmasına rağmen, her ne hikmetse mahkemeler tarafından tazminat ödeme noktasında ısrarcı davranmaları da bir hayli ilginçti. Allah şahit, yapılan uygulamalar tamamen sıkıntılı uygulamalar olmasına rağmen, her ne hikmetse birileri tarafından korunması da akıllara soru işaretleri bırakmaktaydı. Daha sonraki süreçte neyin neden olduğunu çok iyi anladık ama yayınlama gereği duymadık.
Ramazan ayı girmeden bir gün önce arkadaşlar Ramazan sayfası konusunda ne yapmamız gerektiğini sorduklarında, bana İlkadım ilçe Müftüsü’nü bağlayın dedim. Anında bağladılar. Müftü Bey’e dedim ki, “Hocam, Ramazan ayında bir sahifeyi size ayıralım, istediğiniz gibi yazın. İlkadım İlçe Müftülüğü’nün Samsun halkına bir hizmeti olarak biz de yayınlayalım”. Müftü Bey, hiç tereddüt etmeden anında olur deyince doğrusu şaşırdım. Zira biz aynı teklifi daha önceleri yaptığımızda sürekli olumsuz cevaplar almıştık. Ramazanın ilk gününden başlamak kaydı ile tam bir ay hiç ara vermeksizin bir sahife dini içerikli yazı gönderdiler. Biz de noktasına virgülüne dokunmaksızın yayınladık. İşte sizlere iki Müftü arasındaki fark. Bizim gayemiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Toplumu dini bakımdan aydınlatacak en yetkili merciin yazı yazması kadar güzel bir şey olabilir mi? Emeği geçen, başta İlkadım Müftüsü Yahya Polat Hocamıza, ardından, yazıyı yazma zahmetinde bulunan İlkadım ilçe Müftülüğü’ne şükranlarımı sunarak bu konuyu burada kapatıyorum.
Gelelim ikinci konumuza Eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün danışmanı Ahmet Sever’in, Abdullah Gül ile 12 Yıl diye bir kitap yazdığı hepimizin malumu. Kitap çıkmadan önce tantanası çıktı. Kimisine göre kitap geleceğin siyasi yol haritasını gösterecekti, kimisine göre Abdullah Gül’ün söyleyemediklerini söyleyecekti, kimisine göre de AK Parti kurucularının yol ayırımının belgesiydi… Kitap çıktıktan sonra AK Parti camiasından gelen yoğun tepkiler üzerine Abdullah Gül, “Benim görüşlerimi ifade etmiyor” açıklamasını yaptı veya yapmak zorunda kaldı. Geçtiğimiz günlerde, Ramazan ayı içerisinde kitabı okuma fırsatım oldu. Kitap söylenenlerin hiç birisini doğrulamıyordu, zira kitabın içeriği tamamen Abdullah Gül ile yaşanmış olayların özetiydi. Ancak burada dikkatimi çeken husus, Abdullah Gül’ün Ahmet Sever gibi birisini nasıl danışman yaptığıydı, neden böyle söylediğime gelince…
Ahmet Sever’in muhafazakar camiadan gelip gelmemesi beni hiç ilgilendirmiyor. Ancak adamın kültürünün ülkemiz kültürü ile uzaktan yakından ilgisi yok. Neden yok derseniz, adam, yapmakla övündüğü iki büyük konudan birisi olan, AB sürecinde Türkiye’nin çıkarmakta olduğu zina yasasını engellemiş olmasını, sanki bir ülkeyi fethetmiş gibi ballandıra ballandıra anlatıyor. Bir ülkenin aile yapısı bozulduktan sonra, ahlaki erozyona uğradıktan sonra AB ye girmesinin ne anlamı var anlamış değilim. İkinci böbürlendiği veya hayıflandığı konu nedir derseniz, efendim Suriye’de yaşamakta olan 50 bin civarındaki Ermeniyi, gizli yoldan Türkiye’ye sokacakmış da sokamamış… Vay anasına bee… Adamcağız tarihi bir fırsatı yakalamış, onca Ermeniyi Türkiye’ye sokup Türkiye’deki Müslümanları Ermenileştirmek için mücadele etmiş de Ermeni Diasporası bunu öğrenince Ermenileri Türkiye’ye göndermemiş. Böylece Türkiye’nin Avrupa’da düzelecek olan imajını düzeltememiş. Nasıl ama? Yeme de yanında yat değil mi? Koskoca Abdullah Gül’ün, gerek Başbakanlığı, gerek Dışişleri Bakanlığı, gerekse Cumhurbaşkanlığı döneminde yanında taşıdığı Başdanışman bu adam ha? Yazık, çok ama çok yazık!.. Bu ülke, bu dava, bu inanç bu noktaya bu insanlarla mı geldi de göreve gelir gelmez bu insanlara görev veriyorsunuz? Allah bunun hesabını iki cihanda da sormaz mı insana? Avrupa’da zina serbest, peki huzur var mı? Yok. Ermenistan’da yaşayan insanlar Türkiye’den oraya gitmeye kalksa, ne kadar merhametli davranırlar onlara, onu hiç düşündünüz mü? Yok, peki siz 12 yıl boyunca İslam adına, Allah rızası için, ülke menfaatine ne yapmışsınız onu da bir anlatsaydınız ya! Ben kitabı, baştan sona dek bir solukta okudum bitirdim. Adamın yaptığı tek şey Cumhurbaşkanı’na konuşma hazırlamak, yurt dışı seyahatlerde gideceği yerlerle ilgili altyapı hazırlamak, bir de bol bol fuzuli toplantılar yapıp Cumhurbaşkanı’nı kendi düşünceleri yönünde informe etmek… Bunlar dışında hiç bir iş yaptığını görmedim. Keşke bu tür insanları toplum daha yakından tanıma fırsatı bulsa da ne olduklarını daha iyi görebilse.
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.