İNSANLARIN DURDUKLARI YERE DEĞİL İNANDIKLARINA BAKMAK LAZIM
İNSANLARIN DURDUKLARI YERE DEĞİL İNANDIKLARINA BAKMAK LAZIM
Geçtiğimiz hafta siyasetle ilgili yazdığımız yazı bu konuda yazacak olduğumuz yazıların başlangıç yazısı mahiyetinde idi. Gelen yorumlara bakıldığında toplumumuzun ciddi anlamda siyasetle ilgili olduğu ortaya çıkmaktadır. Kimilerine göre siyaset uzak durulması gereken bir meslek iken kimilerine göre ise Peygamberlik mesleği kabul edilerek ondan uzak durulmamaya çalışılmaktadır.
Bir dostumun siyasetle ilgili tarifi benim hayat felsefeme çok uygundu. Dostum siyaseti tarif ederken, siyaset dosta tavsiye edilmeyecek kadar kötü, düşmana bırakılmayacak kadar gerekli bir sanattır derdi. Bu tarif benim siyasete bakış açımla örtüşmekle birlikte siyaset insanı çok yıpratan, çok yoran karşılığında ise topluma hizmetin dışında bir kazanımın olmadığı bir sanat olduğunu düşünmekteyim. Siyasetin olmadığı toplumlarda totaliter yönetimlerin olduğunu düşünecek olursak siyasetin ne kadar lüzumlu bir sanat olduğunu daha iyi idrak etmiş oluruz.
Siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından olan partilerin dünya görüşlerine göre şekillenen alt yapıları ve insan kaynakları ülke yönetiminde de bu doğrultuda başarılı olur. Muhafazakar partilerin gerek yönetim kadrosu gerekse potansiyel tabanı bu doğrultuda oluşur. Sosyal demokrat bir partinin de alt yapısı da o doğrultuda oluşur. Milliyetçi partilerin de aynı şekilde bu kriter baz alınarak alt yapıları oluşur. Bazen bu alışılagelmiş durum farklılık göstererek her kesimden insanların içerisinde barındırıldığı siyasi partiler ortaya çıkarlar. Buna en güzel örnek merhum Özal'ın kurduğu Anavatan Partisidir. AK Parti de kuruluş aşamasında bu modeli benimsemiştir ve belli bir noktaya kadar başarılı da olmuştur.
İktidardaki uygulamalardan rahatsızlık duyanlar kendi dünya görüşleri doğrultusunda eleştiriler yapmaktan geri kalmamışlardır. Bugün AK Parti içerisinde olup partinin dünya görüşüne inanmayan nice siyasetçiler olduğu muhakkaktır. Bu insanların AK Parti'de siyaset yapmalarının nedeni partiye veya Başbakan'a gönül vermeleri AK Parti sayesinde seçilmeleridir.
Dilerseniz konuyu biraz daha örnekleyerek açalım; Bürokratik hayatına SHP'ye bağlı bir Bakanlıkta Bölge Müdürü olarak başlayan bugünkü Büyükşehir Belediye Başkanının dünya görüşünün Sosyal demokrat çizgide olduğu herkesçe bilinmektedir. 1989 mahalli seçimlerinde merhum Muzaffer Önder'in CHP'den seçilmiş olması ve başkanlığa devam etmesi nedeni ile bürokratlıktan istifa eden Başkan, kendisine Anavatan partisinde yer bulmuş, o günkü egemen güçlerin büyük emekleri ve ekonomik destekleri sonucunda beklenmedik bir başarı sağlayarak başkanlık koltuğuna oturmuştu.
AK Parti'nin kurulması ve 2002 yılında iktidar olması sonrası bitme noktasına gelen ANAP'tan tekrar seçilemeyeceğini anlayan Başkan, gerek Ankara'daki gerekse Samsun'daki güçlerini devreye sokarak AK Parti'den aday olabilmek için bir hayli uğraş vermişti. Teşkilat parti içi yoklanmada bunu reddetmiş daha sonra Başkan'a yakın çevrelerin girişimi ile bu oylama yeniden yapılarak partiden aday olmasına vize çıkmıştı.
2004 yılında yapılan yerel seçimlerde AK Parti'den seçilen mevcut başkan kendi özündeki dünya görüşünden hiçbir zaman en ufak bir taviz vermemiş, daha önce kendisine dost seçtiği Lions, Rotaryan kulüpleri ile olan dostluğuna devam etmişti. Hatta bu konuda o kadar enteresan bir hatıramız var ki anlatamam.
Malumunuz 2005 yılında Cumhuriyet Resepsiyonu'nda bazı il genel meclisi üyeleri baş örtülü eşleri ile birlikte Cumhuriyet resepsiyonuna katılmışlardı. Kapalı bayanların resepsiyonda olduğunu gören Garnizon Komutanı, Vali'ye kapalı bayanları törenden göndermesini aksi halde resepsiyonu terk edeceğini söylemiş, Vali bu konuda yapabileceği bir şey olmadığını söyleyince Garnizon komutanı resepsiyonu terk etmişti. Bu gelişme üzerine şehirdeki bazı sol partilerle Rotaryan kulüpleri birlikte yerel gazetelere ilanlar vermek sureti ile başörtüsüne karşı ciddi bir tavır sergilemişlerdi.
Bu gelişme üzerine o günkü AK Parti İl Başkanına gittim ve konuyla ilgili bir heyet kurarak Belediye Başkanı'na gelmesini ve Rotaryanların yaptıkları bu davranıştan sonra Belediye Başkanı'nın bir daha onların hiçbir törenine katılmamasını talep etmelerini istedim. Sağ olsun o günkü İl Başkanı dediklerimin doğru olduğunu söyleyerek Belediye başkanından randevu talep etti. Randevu esnasında benim de orada olmamı istedi. Ben de riyaset makamında hazır bulundum ve İl Başkanı beraberindeki heyetle birlikte konuyu Başkan'a açarak konudan duyduğumuz rahatsızlığı dile getirdik.
Belediye Başkanı eleştirilere hak verir gibi bir davranış içerisine girse de ciddi anlamda rahatsız olduğu da belliydi. İl Başkanı, Belediye Başkanından artık bundan sonra Rotaryanların ve benzeri kuruluşların hiçbir faaliyetine katılmamasını talep etti. Belediye başkanı da kabul etti. Ancak aradan henüz bir hafta geçmeden Rotaryanların yaptıkları törenlerde bizim başkan ev sahibi idi. Büyükşehir Belediyesi'nde baş örtülü bir tane bayan personel gören var mı? Ben dört yıl çalıştım göremedim varsa gören Allah rızası için söylesin.
İşte size AK Parti içerisinde olup da onun dünya görüşlerine gönül vermeyen seçilmişlerden bir tanesi. Bu örnekler o kadar çok ki anlatamam. Ayrıca bana Sen belediyede olduğun dönem islam adına ne yaptın diye soran arkadaşlara bu örnek yaptıklarımdan küçücük bir detaydır. Konuyu anlatma nedenim bu değilse de AK Parti içersinde bazı seçilmişlerin durumunu anlatmaktı. Gezi parkı olayının yaşandığı son günlerde AK Parti Genel Merkezi ve Başbakan bu ayrıntıları dikkate alacağını umuyorum. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.