İYİ Kİ VARSINIZ YÜKSEK MAHKEMELER

Konumuza  girmeden önce  dikkatimi çeken bazı  gelişmeleri  sizlerle paylaşmak istiyorum. İnsanlar toplumda kabul görmek için dün söylediklerini  unutup  o söylemlerin tam aksine hareket ettiklerinde  onlar adına üzülüyor. Üzülme nedenim bu insanların  idealist  görünümlü olmaları yanında  başında bulundukları  STK ların dünya görüşü  ile uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlara verdikleri  ödüller  sonucunda içine düştükleri  tezattır.

Sivil toplum örgütleri kurulurken belli amaçlara hizmet etmek üzere kurulurlar.  Örneğin, TÜSİAD  varken MÜSİAD'ın kurulma nedeni   muhafazakar inançlı  iş adamlarını  aynı çatı altına toplamak. Daha sonra bu örgüt  üyeleri içersinde cemaat mensubu olan insanlar  cemaatlerine yakın STK ların kurulması sonucu kendi  mensubu bulundukları  cemaatin kurduğu derneklere geçtiler.

KASİAD, TÜMSİAD, ASKON  gibi kuruluşlar bunlara en bariz örneklerdir.  Müsiad  son zamanlarda eski işlevini kaybetti.  Hatta şehrimizdeki şubesi adeta piyasada yok denecek kadar az faaliyetleri olan bir örgüt pozisyonunda, diğer  saydığım STK lar çok daha aktif  faaliyet içerisindeler.

                Bu kuruluşlardan bazıları son günlerde çok enteresan faaliyetlerde bulunduklarını görünce onlar adına üzüntü duydum. Daha düne kadar mason dedikleri ve her fırsatta eleştirdikleri isimlere plaket vermeleri, onları ağırlamaları çok enteresan bir durum. Bu davranışı yapmalarındaki temel amaçları toplumda kendilerini kabul ettirme olabilir ancak bir şeyi yaparken biraz dönüp geriye bakmak gerekmez mi?

Daha düne kadar “falancanın adamı onun kayınçosunun batmaması için ondan daire  satın aldı” diye feryadı figan edip  herkesi arayıp bu durumdan şikayetçi olanlar şimdi aynı isimleri ağırlayıp onlara plaket verecek kadar ilkesiz davranabiliyor iseler onlara sadece acınır.

Bu arkadaşların bir kısmı henüz çok genç olduğundan onların bu davranışları çocukluklarına verilebilir. Ancak içlerinde aklı başında yaşını, başını almış insanlar da var bu arkadaşların olaylara alet olmaları camia adına üzücü bir durumdur. Bu yapılanı eleştirme nedenim bu insanlara karşı şahsi rahatsızlığı değil, sadece ilkeli sandığım ve değer  verdiğim insanların içersine düştükleri durumdan ötürü onlar adına üzülmemden kaynaklanıyor.

                Gelelim asıl konumuza,  malumunuz bizleri bitirmek için her yola baş vuran düşmanlarımız  en son olarak yargıya el atıp bizlere ceza verilmesi için ciddi bir çalışmanın içersine girdiklerini her fırsatta siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.

Üzülerek ifade etmem  gerekirse ülkemizde yargı son zamanların en fazla siyasi baskı altında kaldığı bir dönemi yaşamaktadır. Bazı siyasetçiler bazı yargı mensuplarını adeta bürokrat gibi kullanmak için her türlü çaba  içerisine girdikleri gözden kaçmazken, yine üzülerek ifade  etmek gerekirse  bazı yargı mensupları bu  siyasetçilerin emellerine alet olma  noktasında  olmaktan mutluluk duyuyorlar.

Oysa yargı bir ülkenin ayakta durmasının temel unsurlarının başındadır. Yargı bağımsız olmaz ise o ülkede yaşamak zulüm haline gelir. Son zamanlarda özellikle bazı adli yargı mensuplarının sohbet adı altında  veya yeme içme bahanesi  ile bir araya gelerek bazı toplantılar tertip ettiklerini ve bu toplantılarda  şehirdeki insanları masaya yatırarak değerlendirdiklerini  ve bu değerlendirmeler sonucunda  bazı insanlarla ilgili bazı kanaatlere vardıklarını öğrenmiş bulunmaktayım.

Bu durum ülkenin ve şehrimizin geleceği bakımından ciddi anlamda üzücü bir durumdur. Unutmayalım ki  geçmişte yapılan hiçbir şey gizli kalmadığı gibi bu yapılanlar da gizli kalmaz.

                Son iki yıldır şahsıma açılan tazminat davalarında dikkatimi çeken  konulardan birisi  belgeli, evraklı, yorum dahi katmaksızın  yaptığımız haberlere dahi  tazminat  hükmedilmesi  insanın aklına ister istemez bazı soruları getiriyor.

Biz bu tazminatların parasını bankaya yatırıp karşılığında teminat mektupları alıp Yargıtay'a itiraz ediyoruz. Allah'a binlerce kez şükürler olsun ki Yargıtay yerel mahkemelerden çok daha farklı kararlara imza atıp, birçok haksızlığı düzeltiyor. 

Bu ülkede “Yargıtay, Danıştay, Sayıştay gibi  mahkemeler kalkmalı “diyenlerin ne kadar yanıldıklarını ve yanlış düşündüklerini  bu olayları  yaşadıktan sonra çok daha iyi anladım. Bir ülkede kuvvetler ayrılığı dengesi  korunmaz ise o ülkede demokrasiden, haktan, hukuktan  ve özgürlükten söz etmek asla mümkün olamaz.

Demokrasiden, özgürlükten  bahseden siyasetçiler sıra kuvvetler ayrılığına gelince anında söylediklerini unutup  yargının yeniden yapılanmasından ve mahkemelerin tek çatı altında toplanmasından bahsetmeleri  hiç ama hiç doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum.

Yerelde bir yargıç  bu denli siyasi baskıda  tutulmaya çalışılıp istenilen kararlar doğrultusunda baskı  yapılmaya çalışılıyor ise bu değişiklikler olması halinde kimse yüksek yargıdan medet ummasın. Sözlerime son verirken iyi ki varsınız yüksek mahkemeler diyorum. Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR