KARARSIZ SEÇMEN VE MERKEZ SAĞ
Son yıllarda Türkiye’de seçim araştırmalarında kararsız seçmen oranının yüzde 30’a yaklaşması, siyaset sahnesinde önemli bir sorunun göstergesi olarak yorumlanabilir.
Bu yüksek oran, mevcut siyasi partilerin geniş bir kesimin ihtiyaçlarına yanıt veremediğini ve toplumun siyasal temsil noktasında bir boşluk hissettiğini işaret etmektedir.
Özellikle merkez sağ geleneğine sahip olan seçmen kitlesinin bu boşlukta önemli bir yer tuttuğu söylenebilir.
Türkiye siyasetinde merkez sağ, uzun yıllar boyunca toplumsal uzlaşı ve kalkınma projeleriyle geniş kitlelere hitap eden bir zemin olmuştur.
Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi gibi partiler, Türkiye’nin ekonomik büyümesinde ve sosyal kalkınmasında kritik roller üstlenmiştir.
Bu partilerin ortak özelliği; hem geleneksel muhafazakâr değerlere, hem de modernleşme ve liberal ekonomik politikalara aynı anda yer vermeleriydi.
Bu dengeli duruş, kırsal kesimden kentli seçmene kadar geniş bir tabanı etkileyebilmiştir.
Ancak bu partilerin zayıflaması ve siyasetten çekilmelerinden sonra Türkiye’de merkez sağ çizgi boşlukta kalmıştır.
Bugün bu rolü doldurmaya çalışan mevcut partiler ya aşırı kutuplaştırıcı politikalar benimsemekte ya da yeterince etkili bir toplumsal kapsayıcılık sağlayamamaktadır.
Yüzde 30’a yaklaşan kararsız seçmen, ne mevcut iktidar partilerine ne de muhalefet partilerine güven duyabilen bir kitleyi temsil etmektedir. Bu kitleye baktığımızda;
Geleneksel değerlerine bağlı ama modern ekonomik politikalar isteyen,
Popülist söylemlerden ziyade istikrar ve güven arayışında olan,
Kutuplaşmadan rahatsız olan ve ortak akıl arayan seçmenler öne çıkmaktadır.
Merkez sağ çizgiye sahip bir parti, bu seçmen kitlesine hitap edebilecek potansiyele sahiptir. Geçmişte ANAP’ın dört eğilimi birleştiren yapısı ve Turgut Özal liderliğinde hem ekonomik reformlarla hem de toplumsal uzlaşıyla geniş bir kitleye ulaşabilmesi buna örnek olarak gösterilebilir.
Benzer şekilde Adalet Partisi ve devamında DYP’nin döneminde kırsal kesimden iş dünyasına kadar uzanan bir geniş seçmen tabanına hitap edebilmesi de unutulmamalıdır.
Bugünkü siyasi tabloda merkez sağ çizgiyi doldurabilecek bir parti olmaması, kararsız seçmen oranının yükselmesinin en büyük nedenlerinden biridir.
Mevcut partiler, ya ideolojik olarak uçlarda konumlanmış ya da toplumun geniş kesimlerini birleştirecek kapsayıcı politikalar geliştirememiştir.
Bu durumda; Yeni bir merkez sağ parti doğabilir.
Eğer ANAP ve DYP gibi hem muhafazakâr değerlere saygılı hem de demokratik ve liberal ekonomi politikalarına bağlı bir parti kurulursa, bu, kararsız seçmenin adresi olabilir.
Ancak böyle bir partinin liderlik, vizyon ve güven unsurlarını topluma güçlü bir şekilde sunması gerekmektedir.
Muhalefet veya iktidar partilerinden birinin daha dengeli bir çizgiye kayarak merkez sağ seçmene hitap etmesi mümkün görünse de bu, mevcut yapılar ve söylemler göz önüne alındığında zorlu bir ihtimaldir.
Kutuplaştırıcı dilin hakim olduğu bir siyasi atmosferde bu değişim zor olacaktır.
Türkiye’de merkez sağ boşluğu, siyasetin bugün karşılaştığı en büyük temsil sorunlarından biridir.
Eğer geçmişte olduğu gibi, toplumsal uzlaşıyı önceleyen, ekonomik istikrarı sağlayan ve toplumun geniş kesimlerine hitap eden bir merkez sağ parti ortaya çıkarsa, kararsız seçmenlerin önemli bir kısmını kendisine çekebilir.
Bu da yalnızca o partinin değil, Türkiye siyasetinin yeniden dengelenmesini sağlayacak kritik bir adım olacaktır.
Ancak bu dönüşüm, liderlik, güven ve kapsayıcı bir vizyon gerektirir.
Toplumun siyasal temsil beklentileri değişirken, Türkiye’de siyasetin bu ihtiyaca yanıt verip veremeyeceği ise zamanla netleşecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.