KELELUM HATUN KİŞİLERUN...

KELELUM HATUN KİŞİLERUN UZERİNE

Eskiden Camilerin bir kısmında Osmanlı dönemindeki medreselerden yetişen hoca efendiler görev yapardı. Köylerdeki Camilerin büyük bir kısmı kadrosuz olduğundan bu hoca efendilerin maaşını da köylüler verirdi. Vaazlarından pek bir şey anlaşılmazdı nedenine gelince, ellerindeki Arapça, Osmanlıca karışımı kitaplardan vaaz ettiklerinden yeni nesil ne dediklerini anlamakta güçlük çekerdi. Onlar da yeni neslin dediğini anlamazlardı iletişim biraz tahminle, biraz da el kol hareketleri ile sağlanırdı dersek çok abartmış olmayız.

Bundan yaklaşık yirmi yıl öncesine kadar Köyümüzde bulunan camilerden sadece birisinde kadrolu İmam vardı, diğer Camilerdeki görevliler köylü tarafından maaşları ödenen hoca efendilerdi. Bizim mahalle Camisi de kadrosu olmayan camilerdendi. Camide görev yapan merhum Osmanoğlu lakaplı Hüseyin hoca efendi idi. Bir çoğumuzun anne, babası Kuranı Kerimi ondan öğrenmişti. Bizim oralarda Bayanlar Ramzanda Camiye namaza geldikleri gibi Bayramlarda da Camiye namaza gelirlerdi. Demek ki biz çok önceden modernleşmişiz!...

Bir Bayram sabahı merhum Osmanoğlu dayı vaazu nasihatinde Namaz menasikini anlatıyordu, (yani namazın kılınış şeklinden farzlarına, vacibine, sünnetine) varıncaya kadar dili döndüğünce anlatmaya çalışıyordu. Önce erkeklerin namaz kılma şeklini anlattı. Kıyamda, kıraatte, rukû ve secdede nasıl durmaları gerektiğini, niyet ederken ellerini nasıl kaldıracaklarını anlattıktan sonra bayanlarla ilgili bölüme geçmek için bir ara taksimine ihtiyacı olduğunu düşünerek “Hatun kişiler kelelum sizun uzerunuze” deyince cemaat kahkahayı patlattı.

Nihayetinde merhum Hoca efendi vaazına sıkılarak devam etti ancak o günden sonra söylediği kelelum hatun kişilerun uzerine ifadesi cemaat arasında darbı misal olarak kullanılmaya başlandı. Bugünkü yazı başlığına bu ifadeyi koyma nedenim merhum Hüseyin Hocanın darbı misalini kendime örnek alarak “Kelelum çete operasyonu” na diyesim geldiğinden bu başlığı kullanma gereği duydum.

Önceki gün yapılan çete operasyonu ciddi bir operasyon olup bu konuda Savcılık makamını tebrik etmek istiyorum. Zira yaptığımız haberleri suç duyurusu olarak kabul edip, operasyonlara başladıkları açıkça ortada. Bu konuda bir hayli isim, bir hayli işlem olduğunu tahmin ediyorum, ancak bana göre en kapsamlı ve en zekice yapılan iş Vahap Çelik'e verilen arsadır. Bu olay nasıl başladı derseniz, kanaatimce benim hapishane arkadaşım, koğuş ağam ve Vezir Hazretlerinin kayığını çeken Kayıkçıbaşı bu işin baş mimarıdır. Çünkü bu kadar zekice, bu kadar organize bir biçimde işi kılıfına uydurmak ancak onun işidir.

Vahap Çelik kendi çapında iyi iş beceren bir iş adamıdır. Kiminle oturup kalkacağını menfaatlerine göre ayarlar. Kimin arabası gıcırdarsa anında onun arabasına biner. Kayıkçıbaşı ile çok ilişkisi yoktu. Bu ilişkiyi Vezir Hazretlerinin Fino köpeği olan gözlükçü kardeşimiz ayarladı. Ardından bu fino köpeğini de aradan çıkartıp kafa kafaya vererek bir organizasyona başlıyorlar. Bunların bütün sıkıntısı Hazineye ait arazileri kapatmak, gözlerine kestirdikleri en güzel arsa ise eski Yimpaş bitişiğinde bulunan arsa. Nasıl olsa Adnan Bahadır'ın gayretleri sonucu arsa çetenin elinden alındı bari burası ziyan olmasın diye!.. kafa kafaya verip plan yapmışlar.

Planın ilk ayağı, mülkiyeti Büyükşehir Belediyesine ait olan eski adliye binası ile arsa arasındaki yolu kaldırıp, iki gayrimenkulü biri birine şûyûlandırmak sureti ile arsayı ihalesiz Vahap Çelik'e vermek. Bu konuda ilk icraat Belediye Meclisinden plan tadilatını geçirmekti bunu yaptılar. Ardından ikinci icraat olarak mülkiyeti Belediyeye ait olan binayı ihaleye çıkarmaktı onu da yaptılar göstermelik iki firma ihaleye girdi işi bu firmalardan birisi olan Vahap Çelik aldı. Üçüncü operasyon İlkadım Belediyesine arsanın kat karşılığı sözleşmesini imzalatmak idi bu konuda İlkadım Belediyesi önce istekli davranmadı, hatta imar değişikliğini mahkemeye taşıma kararı aldı ancak daha sonra ikna oldu ve bana göre gerçek değerinin altında kat karşılığı sözleşme yaparak arsayı Vahap Çelik'e verdi. Vahap Çelik işi oldu bittiye getirip ruhsat almadan inşaata başladı bir yandan inşaat yapıyor diğer yandan satın aldığı binadaki kat maliklerinden olup satışı gerçekleştirmeyenlerin bağımsız bölümleri alıyordu. Bu arkadaşların bir kısmı satış işlemini gerçek rayiçte gerçekleştirmek isteyince bu kez çok uyanık ve işi sadece bu tür davalarla ilgilemek olan bir kaç avukatla anlaşıp Hazineyi (İlkadım Belediyesini) ortaklığın giderilmesi (İzale-i şuyu) davası açarak mahkemeye veriyor. Yani arsayı kendine mal etmek istiyor. Bu arada milli emlak müdürü de kendisine bir hayli yardımcı oluyor. Ardından işin uzayacağını görünce arsayı otopark olarak işletebilmek için işlemler başlatıyor, ardından ise operasyon oluyoooooooooor. Peki şimdi ne olacak veya Fatmagül'ün suçu ne derseniz benim dersim buraya kadar gerisi yargıçların işi. Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR