KILAVUZU KARGA OLANLAR
KILAVUZU KARGA OLANLAR
Acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bırakmış bulunmaktayız, her geçen yıl insanın ömründen alıyor, geçmişle ilgili ne yaparsak yapalım geriye getirme imkanımız olmadığına göre önümüze bakmamız gerekiyor. Yılbaşı kutlamalarının sevap mı günah mı tartışmalarının yoğun olduğu bir yıl sonu geçirdik. Yılbaşı ister Hazreti İsa'nın doğum günü olsun, isterse olmasın bizim için çok önemli değil, netice itibarı ile Hazreti İsa da hak peygamberdir ancak yılbaşında işlenen günahları kimsenin savunma imkanı olmadığı açıkça ortada. Keşke Hazreti İsa'ya inananlar adam gibi iman etmiş olsalardı, Hazreti İsa'nın şeriatına göre yasak olan her türlü menhiyatı işleyip ona mal edenler unutmasınlar ki Hazreti İsa onları huzuruna kabul etmeyecektir. Bizim için son günlerin en güzel gelişmesi daha önce Yılbaşı, milli piyango, Şans oyunları ile ilgili ağızlarını bıçak açmayan Diyanet yetkilileri varken şimdi teşkilatının tepesinde bulunan Diyanet İşleri Başkanının bizzat çıkıp Milli Piyango haramdır demiş olması sevindirici bir gelişmedir.
Şans oyunlarının tamamı inancımız gereği haramdır, Milli Piyango, toto, loto gibi emek harcanmadan kazanılan para Dinimizce haram sayılmıştır.Bu işlerin başında bulunan görevlilere gelince onlarla ilgili fetva vermek benim işim değil ancak şu kadarını söylemekte yarar görüyorum, Allah Resül'ü içkiyi alan, satan, sunan haram işler buyurmaktadır. Bu Hadis-i Şeriften yola çıkıldığında şans oyunlarının başında bulunan kamu görevlilerinin durumu ne olur ona siz karar verin. İnsanları çalışmadan kazanmaya teşvik eden her şey inancımız gereği yasak kılınmış ise bu tür alışkanlıkları teşvik edenlerin durumu ne olur Allah bilir. Kanaatimce bu olaylara da dur demenin zamanı yaklaşmaktadır, umarım yetkililer gereğini yaparlar. Batıl Dinlere inananlar kendi inançlarının gereğini yapıyor da Hak Dine inananlar doğru işler mi yapıyor? Bazı siyasetçilerin son zamanlarda birkaç meczubun peşine düşüp onları Devletin en etkili ve yetkili şahsiyetleri ile görüştürmeye kalkmaları akıllara ziyan bir durum.
Daha önceleri yazdığım köşe yazılarında bir çok cemaate girdiğimi ve hepsinden istifade etmek üzere samimi biri olarak girmeme rağmen gördüğüm eksiklikler nedeniyle cemaat mensubu olamadığımı yazmıştım. Cemaatlerde gerçekten samimi insanlar da var, ancak bu tür insanlar genellikle Cemaatin alt kademelerinde bulunurlar, yönetim kadrolarına yanaşmak istemezler. Toplumda kendilerine yer bulamayan, birikimi olmayan, özgüvensiz insanların çoğu kendilerine cemaatlerde yer bulmaya çalışırlar. Bu demek değildir ki tüm cemaat yöneticileri bu tür insanlardan oluşuyor, aralarında çok saygıdeğer insanlar olduğu muhakkak ancak bu tür insanların azınlıkta hatta çok az olduğu bir gerçektir.
Yaklaşık otuz yıldan beri tanıdığım bazı kişiler var, bunların özel hayatlarına baktığınızda tam bir felaket, ailelerinden ayrılmışlar, ayrıldıktan sonra onların ekonomik sıkıntıları ile ilgilenmezler, çoluk, çocukları perişan bu adamlar bir de bakmışsınız giymişler cübbeyi, salmışlar sakalı olmuşlar dervişi azam, bir de cemaatin yetkili makamına gelmiş iseler seyredin onlardaki havayı. Bu tür adamlar ne zaman ki biraz itibarlı hale gelirler ilk işleri sakalları kısaltıp cübbeyi çıkarmak olur, çünkü artık o giysilerin itibarına ihtiyaçları kalmaz. Piyasaya kendilerini o kadar güzel reklam yaparlar ki bir de bakmışsınız adam olmuş bölgenin en büyük maneviyat lideri de sizin haberiniz yok. Siyasetçiler, bürokratlar, ahmaklar, ne kadar aklı evvel var ise onların peşinde. Hatta sadece kendileri peşinde olmakla kalmazlar liderlerini onların ayaklarına kadar getirirler, onları alıp Devletin en etkili ve yetkili kişileri ile görüştürürler, meczuplar olurlar kariyerli adamlar. Gel de Atatürk'e hak verme, bu ülke meczupların, dervişlerin yönettiği ülke olamaz ifadesini durup dururken söylemedi, bu tür rezillikleri bizzat gördü, yaşadı da ondan sonra söyledi. Bu meczuplara hiç kızmıyorum, çünkü onlar kendi işlerini yapıyorlar ancak onların peşine düşüp, onların eteklerine sarılıp, onları Devletin en yetkili insanları ile görüştüren siyasetçilere ne demeli aklım ermiyor. Evliya mezarlarını bulmak, Gönül Sultanlarının temsilciliğini yapmak, manevi işlerin öncüleri olmak bu tür insanlara kalmış ise vay geldi başımıza. Bu tür insanların tamamına yakınını çok ama çok yakından tanıma fırsatım oldu, onların aile hayatlarından, özel işlerine varıncaya dek neler yaptıklarını çok iyi bilirim. Bu insanları kendilerine kılavuz edenlere ne denir bilemiyorum ancak şu kadarını söyleyerek sözlerime son vermek istiyorum,'' havada ne kadar sinek varsa yerde o kadar inek var.'' Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.