Kim, Kimi, Nerede Bulur?
Atalarımız ne demiş; İt, iti bilmem nerede bulur. Bu değerli sözün ne kadar doğru bir söz olduğunu insan hayatta bazı gerçeklerle ve insanlarla karşılaştıkça anlıyor ve inancını pekiştiriyor. İnsanların inancı, dini, dili, ırkı ne olursa olsun aynı karakterdeki insanlar kısa sürede birbirlerini bulup, eşleşiyorlar.
Oğlumun yemin merasimine katılmak üzere Muğla'ya gittiğimde, yemin töreni yapılıp, ailelere kokteyl verilen resepsiyon salonuna gittiğimde bu gerçekle bir kez daha karşılaşmanın mutluluğunu yaşadım. 90 kişiden oluşan kısa dönem Er Eğitim Alayı'ndaki Er'lerin hepsi farklı illerden gelmişlerdi, ancak aynı ilden gelen üç, beş kişilik gruplar da vardı. Resepsiyon salonunda, Alay Komutanı, her askerin ailesi ile tanışıp, sohbet ederken, askerler de aileleri ile arkadaşlarını tanıştırıp, onların aileleri ile kaynaştırıyordu. Samsun'dan 5 asker, aynı yerde, silah altında olmalarına rağmen, oğlumun İstanbullu bir ailenin oğlu ile arkadaş olması dikkatimi çekti. İstanbullu ailenin oğlu yanımıza gelip, bizimle tanıştığında biraz sohbet ettik. Sohbet esnasında çocuğun; şahsiyeti oturmuş, kendine özgüveni olan birisi olduğunu gözlemledim ve işletme tahsili yapmış, yabancı dil bilen, askerden sonra yüksek lisans yapmaya niyetlenmiş bir genç olduğunu öğrendim.
Resepsiyon bitip, dışarıya çıkacağımız sırada, yanımıza Samsun'lu iki aile geldi ve tanıştık. Çocukları ile biraz sohbet edince, bizim Mustafa'nın neden onlarla arkadaşlık yapmadığını anladım. Cenab-ı Hak Yüce kitabımızda "İyiler, iyilerle beraber olur, kötüler, kötülerle beraber olur" buyurmaktadır. Sosyal hayatta; insanları aileleri, çalışanları tahlil edecek olur isek, insanların karakter itibarı ile uyuştukları insanlarla arkadaşlık yaptıklarını rahatlıkla görebiliriz. Aynı düşünce dünyasında olan insanlar birbiri ile anlaşamaz iken, farklı düşünceden olan iki insan karakterleri uyuşmuşsa rahatlıkla beraber olabiliyorlar.
Gerek ticaret hayatımda, gerekse meslek hayatımda yanımda çalışan insanların dillerine, dinlerine, ırklarına bakmaksızın, düzgün şahsiyetli insanlarla çalışma gayretinde oldum. Yurt işletmeciliği yaptım, barınan öğrenciler kişiliğimi, kimliğimi görüp, tanıdıktan sonra yurtta kalıp, kalmama konusunda karar verdiler. Şayet beni araştırmadan yurda giriş yapan art niyetli öğrenciler olmuşsa, diğer öğrenciler arasında sırıtıp, kısa sürede yurdu terk etmişlerdir.
İnşaat yaptığım dönemlerde gerek alış-veriş edip mal aldığım, gerekse daire sattığım insanları, seçerken kişiliğime uygun insanlarla çalışmaya gayret ettim. Aygaz Bayiliği yaptığım dönemlerde 10.000 civarında müşteri portföyüm vardı, tamamına yakını ile güzel ilişkilerde ve seviyeli alış-verişte bulundum. Gazetecilik mesleğinde ise, henüz 15 aylık bir gazete olmamıza rağmen çok güzel bir okuyucu kitlesine ulaşmanın mutluluğunu yaşıyorum, ancak çalışan personel açısından çok farklı bir sektör olduğunu her zaman söyledim ve söylemeye de devam edeceğim. Onurlu, şahsiyetli, menfaati karşılığında kalemini satmayacak meslektaşlarımı bulana dek, mücadele edip, bu şehirde; dürüst, ilkeli, onun, bunun arkasında dolanıp, yağcılık yapmadan gazetecilik onuruna yakışan bir biçimde işini yapan insanları buluncaya kadar mücadelemi devam ettireceğim. Şayet bulamazsam, kendim yetiştireceğim. Maalesef, insanlar inandıkları gibi yaşamayınca, yaşadıklarının doğru olduğuna inanıp, herkesi de bu noktada ikna etmeye çalıştıkları bir sektörde olmanın zorluğunu bilerek işimizi yapıyoruz. Ancak hiç problem değil, adam onurlu, haysiyetli, alnı ak, başı dik, iş yapmak istemeyip, kendisine şahsiyetsizliği seçip, onun, bunun etrafında dolanıp, üç, beş kuruş almanın mücadelesini yapıyor ise, bizim yapacağımız bir şey yok. Hani derler ya it, iti bilmem nerede bulur, adamın tercihi buysa, ona bir şey demek bize düşmez.
Hiç unutmuyorum eskiden; babama, hırsızın neden sürekli hırsızlık yaptığını sorduğumuzda derdi ki; "Oğlum köpeğe demişler ki, sen necaset yemezsen sana her gün taze et vereceğiz", köpek de demiş ki, "Olur ama, taze necaset bulursam yerim." Adamların işi, gücü necasetin, tazesini ayırmadan yemekse, yapacak bir şey yok! "Afiyet olsun" deyip, onlar yapmaları gerekeni yaparken, biz işimizi yapacağız.
İşin şakası bir yana; amacımız, vicdanımıza danışarak, toplumun doğruları tüm ayrıntıları ile birlikte bilmesini temin etmeye çalışmaktır. Kim yalancı, kim hangi tezgahı yapıyor, kim kendi yapamadıklarını başkalarını kullanarak yapmaya çalışıyor, kim çalıştığı yere neden ihanet etti, kim, kiminle neden gezip, dolaşıyor bunları tüm detayları ile birlikte siz değerli okurlarımızla paylaşacağız. Gözünüz bizde, kulağınız dedikoducularda olsun. Hoşçakalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.