KIZILAYCILARIN YENİ PLANLARI
Volkan Konak türküsünde herkesin bir derdi var durur içerisinde dediği gibi bizim kızılay yöneticilerinin de içlerindeki derdin ne olduğu ağır, ağır ortaya çıkmaya başladı. Önceki gün beni telefonla arayan genel Başkan yardımcısı benimle görüşmek istediğini, kendileri ile ilgili yazmış olduğum yazılarla ilgili beni bilgilendirmek istediğini söyleyerek benden randevu talep etti. Ben de kendisini öğlen yemeğine davet ettim, öğlen yemeğinde dolu olduğunu söyleyince saat 14.00 de bana ziyarete geleceğini söyleyerek randevulaştık.
Öğleden sonraki tüm randevularımı iptal edip, Kızılay Genel Başkan Yardımcısını beklemeye başladım, saat 14.00 de kimse gelmediği gibi o gün akşama kadar kızılaycılardan en ufak bir haber çıkmadı. Akşam üzeri Anadolu ajansından gelen haberlere bakınca birde ne göreyim bizim kızılaycılar hapiste olan arkadaşlarının suçsuz olduklarına inandıkları yönünde beyanatları geldi. Bu arkadaşlara sormak istediğim bir kaç sualim olacak birincisi siz kendi gönderdiğiniz müfettişlerin tuttuğu teftiş raporuna inanmıyorsanız kendinize inancınız yok demektir, kendisine inancı olmayan insanların ülkemizin en güzide kurumlarından birisi olan Kızlay derneğini sevk ve idare etmeleri doğru bir davranış biçimi midir?
İkinci sualim ise Tekin Küçükali'nin istifasının ardından Genel Merkez Teftiş kurulu Başkanının görevden almak istedikleri doğru mu? Şayet doğru ise nedeni nedir? Üçüncü sualim bu arkadaşlarımız Cumhuriyet Savcılığının hazırladığı iddianamede içeride bulunan tutukluların derhal yönetimden el çektirilmesi gerektiğini talep etmesine rağmen hala daha onları görevden almamış olmaları doğru bir davranış mıdır? Son sualim ise 17 Eylül'de yapılacak olan olağanüstü Kongrede aday olan Ahmet Lütfi Akar ilk toplantısını Samsun'da yapmış olmasının nedeni nedir? Arkadaşlarına destek olmak mı, yoksa Genel Başkan adayı olduğundan Samsun delegasyonunun desteğini almak mı?
Üzülerek ifade etmek gerekirse ülkemizin kanayan yaralarından birisi olan Kızılay Derneğinin biraz olsun düzelmeye başlamasının ardından şer güçlerin hemen devreye girip olayı eski boyutuna taşımaya kalkmaları gerçekten insanı üzüyor. Bundan sekiz, on yıl önce Kızılay'da yaşanan yolsuzluk olaylarını hep birlikte görmüştük, bilahare olaya müdahale eden sağ duyulu yöneticiler Kızılay'ı güvenilir bir kurum haline getirebilmek için her türlü özveride bulunmuşlar ve deyim yerindeyse kurumu ayağa kaldırmak üzereyken şer güçlerin büyük bir organizasyonu sonucu kurum tekrar eski günlere dönmek üzere bir yol haritası izlemeye başladı. Bunları söylerken kimsenin adına söylemediğimden emin olabilirsiniz, ben ne eski genel Başkanın adamı, ne de yeni yönetimin düşmanıyım. Ben doğruların dostu, yanlışların düşmanıyım. Yanlışı kim yaparsa yapsın karşısında ilk bulacağı kişi ben olduğumu unutmasın.
Cumhuriyet Savcılarının hazırladıkları iddianameler sanıkların suçlu olduğu anlamını taşımadığı muhakkak ancak Kızlay konusunda yayınladığımız belgeler, Kızılay Genel Merkezinin gönderdiği müfettişlerin yaptıkları teftiş sonucu tuttukları raporlar ortada olmasına rağmen sırf makam beklentisi için bunları yok saymak hiç ama hiç kimseye yakışmaz, bırakın yakışmayı ayıbın daniskasıdır. Düşünebiliyor musunuz biz Samsunspor kulübüne yardım toplamışız ve tek bir kuruşu cebimize girmediği halde adamlar topladığımız paraları zorla topladık gerekçesi ile hakkımızda cebri irtikap yani makam ve mevkimiz kullanarak insanlardan zorla para topladık diye dava açıyorlar, bize bu parayı toplatan Vezir Hazretleri bize değil sahip çıkmak, adam bize gönderdiği adamlara paraları kendimizin kimseden talimat almadan sadece samsunspor kulübünü düşündüğümüz için topladığımızı söylememizi istiyor ve biz de adamlığımız gereği aynen öyle diyoruz adam ise kendisine bu konuda sorulan sorulara arkadaşlar kendilerini savunurlar deyip işin içerisinden çıkıyor, öte yandan kızılaycılar şube yöneticilerinin onca yolsuz işlere imza atmış olmalarına rağmen onlara sahip çıkıyorlar. Bizimkisi bize sahip çıkmış olsa idi şimdi atını düzen kovboylar gibi tek başına kalmazdı, onun asaleti ne ise gereğini yaptı ondan başkası da beklenmezdi ancak kızılaycıların sırf makamlarını korumak adına yaptıkları da çok ayıp. Merhum İnönü işte bu yüzden namussuzlar kadar namuslular da cesur olmadıkça bu ülke kalkınamaz ifadesini kullanmıştır. Namusluların namussuzlar kadar cesur olduğu günlerin hasretiyle kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.