KORKUMDAN ÖDÜM KOPTU
Konumuza girmeden önce bir nebzecik sıcak gündem maddesi olan Kuzey Irak konusuna girmek istiyorum. Normalde iç politikadan anlarım, dış politikayı çok bilmem… Ancak konunun üstadları ile dün detaylı bir görüşme yaptım; edindiğim izlenim referandumdan ne çıkarsa çıksın şimdilik askeri bir harekatın olmayacağı yönünde ortak bir kanaat var. Bu konu ülkemizi yakından ilgilendiren ve asırlar boyu Türkiye’nin canını sıkan bir konu. O bölgede Kürt devleti kurulması halinde daha sonra bu işin nereye varacağı ortada ama görünen o ki Barzani şimdi bu referandumu yapıp evet oyunu çıkardıktan sonra ilk fırsatta kendisini tanıyacak ülke bulup bağımsızlığını ilan etme derdinde. Bu konuda şu an itibarı ile onun karşısındaymış gibi gözüken pek çok ülkenin onu tanıyacağından da şüphem yok. Bu konuda ülke olarak güzel imtihan verdik. İktidarıyla, muhalefetiyle bu konuda güzel bir imtihan verdik, umarım bu belayı da başarıyla atlatırız. Bu konuda bu kadar yeter, gelelim asıl konumuza…
Malumunuz, geçen hafta yerel mahkemenin verdiği bir karar oldu. Bu davayla ilgili şimdi yazmak istemiyorum. Zira tüm mahkeme belgelerini, savcıların son duruşmaya dek istedikleri beraatleri ve ceza verilen davalardaki şahıslarla ilgili daha önce gördüğümüz mahkemeleri ve aldığımız beraat sonuçlarını buradan sizlerle teker teker paylaşacağım. Ondan sonra bu davanın bir hukuk davası mı, yoksa kumpas mı olduğuna siz karar vereceksiniz. Bizim için önemli olan kulların verdikleri kararlar değil, Mahkeme-i Kübra’da verilecek olan kararlardır. Hukukta bir fiilin ceza alması için eylemin gerçekleşmiş olma şartı vardır. Bize isnad edilen suçlarla ilgili bizim aldığımız tek bir kuruş para olmadığı halde bu cezaların neye göre verildiğini dosyaları yayınladıkça sizler de göreceksiniz. Bu işlerin nasıl olduğunu da zamanı gelince siz değerli okurlarımla paylaşacağım.
Ancak bu işin arkasında olup her gün bir siteden yayınlayan arkadaş hiç ötesini berisini yırtmasın. Ona hakaret edip tazminat ödeyecek değilim. Zira bu konuda daha önce sürekli yazdıkları sitenin sahibi Savaş Çankaya, ağabey, aman haa onların derdi seni kızdırıp kendilerine hakaret ettirtip senden tazminat almak, sakın bu oyuna gelme diye hem aradı hem de mesaj attı. Adam onlarla yıllarca beraber çalışmış, ne yapmak istediklerini çok iyi biliyor. Buradaki sıkıntı onlar değil, adliyenin tutumunda sıkıntı var. Nasıl sıkıntı var derseniz, adamlar düpedüz bize hakaret ediyorlar, mahkemeye müracaat ediyoruz, mahkeme, bu basın özgürlüğüne girer diyor. Ama biz bir hikâye yazıyoruz, “yook olmaaz, burada falancayı kasdettin” deyip bize tazminatı yaslıyorlar.
Peki, bu durumda ne olacak derseniz, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Ben şimdiye kadar tam dört kez cezaevine girdim, sekiz aydan fazla yattım. Bir o kadar da denetimli serbestlikte imza verdim, inanın umurumda değil… Allah’a binlerce kez şükürler olsun ki yıllarca içeride kalsam dahi işlerimi yürütecek evlatlar yetiştirdim, yazılarıma her yerden devam ederim. Daha önce içeride kaldığım dönemlerde nasıl yazmış isem yine doğruları yazar gereğini yaparım. Düzgün olmanın, dik durmanın, eğilmemenin bedeli vardır, biz bu bedeli dün nasıl ödediysek bugün de ödemeye razıyız. Ama muarızlarımız şunu unutmasınlar ki biz asla yapılan haksızlıkları karşılıksız bırakmayız. Biz sabırlıyız, sabrederiz, zamanı geldiğinde de gereğini yaparız. Kaldı ki hukukun H harfiyle dahi ilgisi olmayan bu komik cezalar iki tane üst mahkemeye gidecek, gerekirse oradan da Avrupa insan Hakları mahkemesine gidecek, kimin haklı, kimin haksız olduğunu da o zaman göreceğiz.
Hadi diyelim ki o mahkemelere de etkilediler de onaylandı bu kararlar, toplamda yedi, sekiz ay yatarı olan bir ceza söz konusu. Biz geçmişte ondan daha fazlasını yattık da ne oldu? İşimiz mi aksadı, ekonomimiz mi bozuldu, yoksa adam gibi dimdik ayakta mı durduk? Biz, günde kırk defa “İyya ke nabudü ve iyya ke nestein” yani “Ya Rabbi ancak sana ibadet eder, senden yardım bekleriz” diyen insanlarız, kuldan hiç ama hiç bir şey beklemediğimiz gibi medrese-i Yusufiyyeyi de çok iyi biliriz. Muarızlarımıza teklifimiz şudur, adam gibi gelin çıkalım bir TV kanalına, siz bildiklerinizin tamamını anlatın, biz de bildiklerimizin tamamını anlatalım. Bakalım bu toplum kimi haklı buluyor. Ayrıca bu toplum kimin ne olduğunu da çok iyi bilmektedir. İt ürür kervan yürür. İşte bu nedenledir ki o verilen komik ve adaletle uzaktan yakından ilgisi olmayan cezalardan sonra korkumdan sokağa çıkamadım!.. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.