KRAVAT TAKMA TÖRENİ YAPACAĞIM, VALİ BEY GELİR Mİ ?

Dün Dünya Çalışan Gazeteciler günüydü. Biz gazeteci olmadığımız için pek ilgilenmedik. Diyeceksiniz ki "o da ne demek, bu şehrin en çok okunan köşe yazarı olarak nasıl gazeteci olmuyorsun?". Bana göre gazeteci, özellikle toplumun aksaklıklarını,eksikliklerini ve haksızlıklarını tespit edip yazan kişidir. Bu tür sıkıntıları yok sayarak, sanki herşey güllük gülistanlıkmış gibi yazmaya, gazetecilik değil yalakalık derim ben. Ancak dünya tersine döndüğünden, şu anda geçerli olan gazetecilik bizim anladığımız türden olmadığından, biz o tür gazetecilik yapamadığımızdan bizim günümüz değil, onların günü... 
Dilerseniz bir kaç örnekle ne demek istediğimi açıklayayım. Malumunuz Canik Belediyesi gazetecilikle ilgili bir program yaptı, biz ilgilenmedik. Neden ilgilenmediğimize gelince, davet edilen isimlerle program yöneticisini görünce, tam anlamıyla 'dam üstünde saksağan' misali bir program olacağını anladığımızdan ilgimizi çekmedi. 
Gerçekten de dediğimiz gibi oldu ve Savcı Sayan'la paneli yöneten arkadaş arasında ciddi bir tartışma geçti ve iş çığırından çıktı. Savcı Sayan'ın dünya görüşü, siyasi düşüncesi ve yaptığı konuşmalar belli, böyle bir konuşmacının katılacağı programa O'nun dünya görüşleri ile uzaktan yakından ilgisi olmayı bir kenara bırakın, tam anlamı ile karşısında olan ve bunu her fırsatta dile getirmekten de geri kalmayan kişiyi bir araya getirip program yapanlara ne demeli, bilemiyorum.
Olayın bir yönü böyle iken bir başka ve meslek adına utanç verici olan boyutu bazı gazetecilerin olayı görmezden gelerek köşelerinde sanki çok güzel bir program olmuş gibi yazmaları tam anlamı ile onlara yakışacak bir uslüp. Yukarıda belirttiğim konuya tam anlamıyla örnek teşkil eden bir durum, hani dünya yuvarlak mı düz mü tartışmaları vardı ya, bu arkadaşlar hâlâ o dönemde kalmışlar ve onlara göre dünya dümdüz. İçerisinde en ufak bir problem olmayan, güçlülerin haklı, güçsüzlerin haklı olsalar bile haksız olduğu ve bunların da sürekli güçlülerden yana yalakalık yaptıkları bir dünya... 
Dünyaları onlara mübarek olsun! Biz dün de bugün de Allah'ın izniyle yarın da doğrulardan yana olmaya devam edeceğiz.
Gelellim konu başlığımıza... Şehri yöneten insanların en önemli konuları şehirdeki sorunları çözmektir. Hazreti Ömer'in dediği gibi, Fırat'ın kenarında kaybolan koyundan dahi sorumlu olan idareciler işlerini yapmaz iseler o şehir yaşanmaz hale gelir. Üzülerek ifade etmek gerekirse son dönemlerde şehrimize atanan valilerin, protokollere katılmak, ıvır, zıvır açılışlarda boy göstermek dışında en ufak bir şey yapmadıkları açık ve net bir biçimde ortada. Konuşmaya sıra geldiğinde mangalda kül bırakmayanlar, icraata sıra geldiğinde sessiz kalıyor iseler ortada ciddi sıkıntılar var demektir. 
Şehrin valisi, öncelikli olarak şehrin ekonomisinden eğitimine, ticaretinden sağlığına varıncaya dek her şeyle ilgilenmek zorundadır. Şehrimizde üretim yapan ve ulusal düzeydeki ekonomik şirketlerin ilk 500'üne girmeyi başaran Samsun Makina Sanayii bu şehri terk edip, Adana'ya gitme kararı aldı. Peki neden böyle bir karar aldı derseniz, adamlar büyümek istiyorlar ama önleri açılmadığı gibi özellikle tıkanmış. Vezir Hazretleri bu konuda bırakın bir şey yapmayı, özellikle adamların önünü açmamak için elinden geleni yapmış ve adamlar bu şehri terk etme kararı almışlar. Peki kaç kişi çalışıyor bu işletmede biliyor musunuz? Sadece işletmede maaşlı sayısı 500 kişinin üzerinde, bir de onlardan dolaylı ekmek yiyen nakliyecisi, malzemecisi, gümrükçüsü vesairesi ile en az bin kişinin ekmek yediği bu işletme bu şehirden Adana'ya taşınıyor ama ne şehrin Valisi'nde ses soluk var, ne gazetecisinde, ne de siyasetçisinde...
Vali Bey bir yandan, eften püften çok basit internet sitelerinin güncellemelerinde boy gösteriyor, diğer yandan şu kadar tıklandık, bu kadar tıklandık palavralarına inanıp ödül alma törenlerine katılıp oralarda boy gösterirken, Vezir Hazretleri ile beraber çiçek böcek sevip, hayvan cennetlerinde dolaşıyorlar. Şimdi ben de yakında bir kravat takma töreni düzenleyeceğim, Vali Beyi de çağıracağım, umarım gelir, törenimizi teşrif buyururlar. Zira uzun zamandır kravat takma fırsatım olmadı; sanırım kravat takınca bir tören hakederim! 
İnsanlar bir yalan uyduruyorlar, herkes de o yalana inanıp tuzu alıp koşuyor. İster inanın, ister inanamayın, hatta google'dan bakabilirsiniz, bu şehirde internet ortamında en çok okunan gazete Denge gazetesidir. En çok okunan köşe yazarı da bu fakirdir. Her gün farklı IP den 2500 tıklanma 70.000 sayfalanma oranımız var. Bunu isteyen gelip görebilir ama henüz bir merasim yapma gereği duymadık, öyle bir niyetimiz de yok.
Allah aşkına sorarım sizlere, bu şehir nasıl bir şehir, hiç sahibi yok mu? Şehirde üç beş büyük firma vardı, kimisi ekonomik sıkıntı nedeniyle zor günler geçiriyor, kimisi ayaklarının üzerinde zar zor duruyor ama kimse destek olmuyor... Ayaklarının üzerinde durup, önümü açın, diyenler de şehirden gönderiliyor ama şehri yönetenler çiçek böcek sevmekle ve uyduruk programlarda ödül alıp bir de hiç çekinmeden "Bu programlar ülke genelinde ses getirdi" diyecek kadar da rahatlar. Diğer yandan, gazetecilerin tek dertleri, nasıl üç beş kuruş alıp her şeyi güllük gülistanlık gösteririz veya muhataplarımızla samimi olup onlara işlerimizi yaptırırırız meselesi... 
Ben bu şehre sonradan geldim ama inanın üzülüyorum, zira bu şehrin ekmeğini yiyip susyunu içiyoruz, yazıktır günatır, bırakın kuş sevmeyi, çiçekle böcekle uğraşıp onun bunun peşinde dolaşmayı, hakikatleri konuşalım. Gerçek neyse onun peşinde olalım, şehre sahip çıkalım. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR