MAGAZİN TOPLUMUYUZ VESSELAM

Toplum olarak dünyada en az kitap okuyan ülkelerin arasında olmakla birlikte nüfusa göre en az gazete, dergi gibi günlük  yayın organlarını  takip eden ülkelerin de önde gelenlerindeniz. Magazine, siyasete, dedikoduya olan merakımızın yarısı kadar da kültürlü olmaya merak edip, kendimizi bu noktada geliştirmiş olsa idik dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer alacağımızdan en ufak şüphem olmazdı.

            Televizyonların en çok seyredilen programları magazin programlarıdır. Kim kiminle yemeğe çıkmış, kim kiminle flört etmiş, kim kimin kucağında, hangi sporcu hangi sanatçıyla beraber olmuş, doğum gününde ne hediye almış, vesaire. Bu kadar ahmakça bir şey olabilir mi diye kendime sormadan edemiyorum. Hoca Nasreddin yanında arkadaşı ile birlikte yolda yürürken arkadaşı hocaya demiş ki “hocam gördün mü falanca adam elinde bir kaz gidiyor” hoca demiş ki bana ne? Bu kez adam tekrar hocaya dönüp “İyi de hocam sizin eve gidiyor görmüyor musun” deyince hoca bu kez “Sana ne” demiş.

            Peygamber efendimiz bir Hadis-i Şerifi'nde sizden önceki ümmetler üç şey yüzünden  helak oldu. Birincisi dedikodu, ikincisi çok soru sormak, üçüncüsü ise israf  buyurmuşlardır.  Dedikodu çok tatlıdır, yaptıkça yapasınız gelir, kültürsüz insanların sohbetlerinin tek kaynağı da budur. Kültürlü insanlar ise meseleleri tartışırken bazen sabah ezanı okunur da farkına varmazlar. Ciddi konular üzerinde yapılan ilmi tartışmalar bir toplumun uygarlık seviyesini belirler.

            Toplum olarak muasır medeniyet seviyesine ulaşmaktan bahsediyoruz ancak uygulamada çoktan sınıfta kaldık da haberimiz yok. Avrupa'da yeni doğan bebeğe dahi kitap hediye edilirken ülkemizde ergen insanlara kitap hediye etmek istediğinizde olmadık sıkıntılarla karşılaşmanız mümkün. Televizyonda seyrederken dikkat etmiş olanlarınız vardır herhangi bir Avrupa ülkesinde  yazın ortasında denize girenler dahi kumsalda güneşlerken kitap okumaktan geri kalmıyorlar ise veya  en büyük zevkleri buysa oturup halimizi düşünmemiz gerekmiyor mu?

            Osmanlı'yı beğenmeyenler  biraz tarih kitaplarını okuduklarında  bütün devlet adamlarının ne kadar kültürlü olduğunu, Avrupalıların dahi imrendiklerini rahatlıkla görebileceklerdir. Padişahların tamamına yakınının çok iyi şair, edebiyatçı olup, en az bir yabancı dil bildiklerini de unutmayalım. Medeni olabilmek için sadece giyim, kuşam, yaşam biçiminin belli bir standarda erişmiş olması asla ve asla yeterli değildir. Her aile bireyinin ciddi anlamda eğitim süzgecinden geçmesinin yanı sıra mutlak surette kendisini de yetiştirmesi gerekmektedir.

            Bu dediklerimi neden dediğimi merak edecek olur iseniz yazdığım köşe yazıları ile ilgili edindiğim kanaat  beni bu yazıyı yazmaya zorladı. Gazetenin okunan haberlerinden köşe yazılarına  kadar  tüm detayları incelerim, bakarım okuyucu neye rağbet ediyor. Yaptığımız işin kültürel boyutunun yanında sosyal, siyasal, ekonomik boyutları da olduğundan toplumun arz talep dengesini çok iyi bilmek gerekiyor. Aksi halde kendiniz çalar, kendiniz oynarsınız. İşte bu nedenle  gazetenin en çok okunanlarını incelediğimde bir numaraya spor oturuyor, iki numarada siyaset var, üç numarada  asayiş var, ardından diğerleri geliyor.

            Spor insanların bir anlamda aidiyet duygularını kapsadığından saygı duyuyorum ancak fanatizm doğru değil. Farklı takımları tutanlar bazen kan davalı imişler gibi biri birleri  ile düşman oluyorlar. Hafta sonları eş, dost, tanıdık arkadaşların tuttukları takımlar yenilince adamların evlerinde yas havası var. Zavallı kadınlar kocalarının tuttuğu takım yenilmesin diye Allah'a dua ediyorlar, zira yenilse bir hafta evde zulüm var. Böyle saçmalık olur mu neticede sporda yenmek de var yenilmek de, maç seyrederken kalp krizi geçirip ölenler mi ararsınız, yoksa biri birini bıçaklayanlar mı, istemediğiniz kadar çılgınlık spor adına yapılıyor ise buna spor denmez.

            Yazdığım köşe yazıları çok yüksek bir okuyucu kitlesi tarafından okunmasına rağmen arada bir kültürel bir yazı yazayım dediğimde emin olunuz ki okunma oranı tam yarıya iniyor. Halbuki normal yazılarımı 15-20 dakikada yazarken bu tür yazılara günlerce çalışarak yazarım ki hata yapmayayım. Buna rağmen insanlar siyasi yazılara rağbet ediyorsa yapacak çok fazla bir şey yok, neticede biz de ticari bir işletme olduğumuza göre ticaret arz talep dengesinden oluşuyor ise okurlarımızın isteği doğrultusunda yazmaya devam edeceğiz. İyi haftalar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR