MESLEKTAŞLARIMIZIN BİR KISMI...

 

MESLEKTAŞLARIMIZIN BİR KISMI SOFİ OLMUŞ!

Tasavvuf gerçek anlamda insan nefsinin terakkisinde, imanının tekamüle ermesi noktasında gerçek anlamda bir yoldur. Abdülkadir Geylani, Şahı Nakşibendi Hazretlerinden başlayan bu yol İmamı Rabbani, İmam Gazali, hatta İmam Ebu Hanife ve Mevlana Hazretlerinin devam ederek takip ettikleri bir yoldur. Allah Resulü döneminde sadece ilim tahsil eden, ilimden ve ibadetten başka hiçbir Dünya işiyle ilgilenmeyip, Efendimizin Hane-i Saadetlerinin(Evlerinin) bitişiğinde kendilerine yapılan baraka evde barınan erbabı ilime Ashabı Suffe denilirdi. Ashab-ı Suffe Allah Resülünden ilim tahsil eder, Allah Resulünün kontrolünde Dünyevi maişetleri temin edilirdi. Efendimiz kendisine iyi bir yemek geldiğinde Ashab-ı Suffesiz yemez, mutlaka yemeğin bir kısmını onlara gönderirdi.

Allah Resulünün irtihalinden sonra Ashab-ı Suffe Hulefa-i Raşidin döneminde de ilim irfanla uğraşmaya devam etti, daha sonraki dönemlerde bu ekol Abdülkadir Geylani ve Şahı Nakşibendi Hazretlerinin önderliğinde devam etti. Abdülkadir Geylani Hazretleri zikirlerini cerhi(sesli) yapmayı tercih etmiş, Şahı Nakşibendi Hazretleri ise sessiz yapmayı tercih etmiş, ibadeti sessiz yaparak kalbe nakşetme yolunu tercih ettiğinden Nakşibendi unvanını almıştır. Daha sonra İmam-ı Rabbani Hazretleri yazdığı Mektubat adlı eseri ile hem ilim erbabına, hem tasavvuf erbabına yol göstermiştir. Mevlana Hazretleri ise ömrünün ilk bölümünde sadece ilimle meşgul olmuş ancak Şemsi Tebriz'i Hazretleri ile tanıştıktan sonra tasavvufla hemhal olmuş, Hazreti Şems onu gerçek anlamda manen pişirmiş, nihayetinde vuslat gecesi ile biten icazetine ulaşmıştır.

Bu mübarek zatlardan sonra tasavvuf ekolü devam ede gelmiş, ancak gün geçtikçe belli yozlaşmalara uğramış, samimi olmayan bazı insanların tarikatlara sirayet ederek kendi çıkarları doğrultusunda toplumu yönlendirdikleri olmuş olsa da samimi Müslümanlar bu tür insanlara alet olmamışlardır. Tasavvufu kullanıp siyaset yapmak isteyenlerden, ticaret yapmak isteyenlere varıncaya dek çok sahtekarı tanıma fırsatım oldu, bu tür sahtekarlara hiç pirim vermedim, tasavvufa olan saygımı hiç yitirmeden bu tür insanları topluma tanıtmaya çalıştım. Allah'a hamdü senalar olsun ki bu konuda da beni hiç yanıltmadı. Konuşurken mangalda kül bırakmayan hatta tarikatlarda belli noktalara kadar çıkmayı başarmış bazı sahtekarları tanıdıkça üzerlerine gittim, ben gittikçe onlar benden kaçtılar, bir kısmı benim için tarikat düşmanı dese de aldırış etmeden üzerlerine gittim. Bir kısmı bürokraside belli noktalara geldiler, geldikleri yerde malı götürdüler, ama onlara da pirim vermeyince adeta çıldırdılar. Bu tür sahtekarlar konuşurken mangalda kül bırakmazlar, adamlığı kimseye bırakmazlar, ne zaman ki gerçekler ortaya çıkıp, foyalarını millet öğrenir işte o zaman başlarlar biz sofiyiz elbette hata da yapacağız, bize mütevazilik düşer deyip işin içerisinden çıkmak için mütevazilik numaraları çekmeye. İyi güzel de arkadaş sen elinde azıcık etki ve yetki olduğunda Ali kıran Baş kesen idin ya şimdi ne oldu? da sofilik aklına geldi dediğinizde boyunlarını büküp sessiz kalmayı tercih ederler. Son günlerde bazı meslektaşlarımızın da sofiliğe özendiğini gördüm, zira daha önce mangalda kül bırakmayanlar, şehrin en düzgün adamı olduklarını söyleyenler, hatta siyasette ticarette, sporda tezgah peşinde koşanlarla ilgili yapılan operasyonda kimsenin ağzını bıçak açmıyor, konuşmak istemiyor deyip milleti tahrik etmeye çalışanların daha sonra gerçek kimlikleri ortaya çıkınca anında sofi oluverdiler ve işi mütevaziliğe döktüler. Hele, hele her gün bizim tutuklanacağımızı yazıp çizenler, şu kadar günü kaldı, bu kadar zamanı kaldı diye köşelerde bucaklarda havlayanlar son günlerde tam anlamı ile sofilik rolüne bürünüp, sanki geçmişte hiçbir şey olmamış gibi davranmaları var ya o kadar enteresan ki anlatmak mümkün değil. İnsan bir şeyi yaparken biraz düşünüp taşınacak ve kendi geçmişine, yaptıklarına, etrafına bakıp ondan sonra yapacak. Karga bile bir kemiği yutmadan önce kıçından çıkıp çıkmayacağına bakıp yutarken, bu kuş beyinliler bu kadar rezillikle ortaya çıkıp konuşmaları ne kadar beyinsiz olduklarının delilidir. Bu arkadaşlara tavsiyem toplum balık hafızalı olmadığı gibi belgeli, evraklı konuşmak varken İşkembe-İ Kübralarından atmalarının bedeli olduğunu unutmasınlar. Gazeteyi kurarken yirmibeş kuruşa şoför mahalli yok ifadesini çok kullanırdık, şimdi kullanmaya çok gerek kalmadı zira artık toplum her şeyi görmeye başladı, herkesin gerçek yüzü ortaya çıktı. Bu duygu ve düşüncelerle yazıma son veriyorum. kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR