Müslüman dinozorlar çetesi ne iş yapar?
Hayat felsefemde insanın yiyip, içip ihtiyacını görmekten ibaret bir yaratık olmadığını düşündüğümden, işimden artan zamanımı sosyal faaliyetlerde değerlendirmekten mutlu olmuşumdur. Bu bağlamda kendisini sevdiğim, saydığım, ilmine ve şahsiyetine değer verdiğim insanlarla istişarelerde bulunarak; vakıf, dernek ve parti gibi kurumlarda herhangi bir beklentim olmaksızın zaman zaman görev aldım.
1984 yılında ilk vakıf deneyimimi, kendisini sevip saydığım Salih Barlak Hoca"nın öncülüğü ile merkezi Trabzon"da bulunan Yavuz Selim Vakfı"nın Samsun temsilciliğini kurarak yaşadım. Henüz 21 yaşında olduğum o günlerde, çok heyecanlı bir şekilde girdiğim vakıf çalışmasını sukut-u hayale uğrayarak bırakmak zorunda kaldım.
Nedenine gelince de; "ben nereden bilebilirdim bu şehirde Allah rızası için hizmet etmek isteseniz bile belli başlı otoriteler baş etmek zorunda kalınacağını ya da iddia eden dinozorlardan izin almak gerekeceğini" diyebilirim.
Zira benim hedefim, okuyan öğrencilere destek olacak bir vakıf kurup ihtiyaç sahibi olan gençlere her türlü desteği vermekti. Ancak vakfı kurup yola çıktığımda bir de ne göreyim: bizim dinozorlar çetesi, işbaşı yapıp bizim vakfı yıkabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar!..Yardım almak için gittiğimiz her kapı, bizden önce tembih edilmişti.
Hatta kendisini sevdiğim ve şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi"nde Genel Sekreter Yardımcısı olan Hüseyin Eren Bey"le ziyaretine gittiğimiz eski kulağı kesik, sonra dönüş yapmış ama hareketleri halen değişmemiş hacı ağabeyimizden yardım talep ettiğimizde; Hüseyin Bey"e dönerek, Hüseyin abi ne var ne yok (göz ucuyla da dinozor, bu işe ne diyor? dercesine işaret etti) deyince zavallı Hüseyin Bey ne diyeceğini bilememişti.
İyi dese, onayı var anlamına geliyor, böyle bir şey yok Kötü dese, yardım alamayacak. Adamcağız iki arada bir derede kaldı. Tek çaresi vardı, sessiz kalmak. O da öyle yaptı ve yardım yerine hava alarak ayrıldık oradan.
Buna rağmen bıkmadık, usanmadık Site Camisi civarında yer tuttuk. Ramazan ayında iftar yemekleri düzenledik. Hasan Nail Canat"a Sultan Abdülhamit Han adlı bir piyes oynattık. Kurban Bayramı"nda deri bağışı aldık. Topladığımız paralarla iki tane ev tutup, 10 öğrenci yerleştirerek faaliyetlerimize başladık.
Bilahare, merkezimizi Mecidiye"de bir binanın ikinci katına taşıdık. Bizim dinozor hazretleri, bu işin tutacağını görünce vakıf yönetimi üzerinde öyle yoğun bir baskı uyguladı ki, arkadaşlarımızın takati tükendi.
Bana ha bire haber gönderip, gelsin görüşelim, vakıf yönetimi ile ilgili konuşmamız gerekiyor deyince hiç unutmuyorum; 55 EK 672 plakalı 1982 model Audi 80 arabamla bir akşamüzeri dükkanının önüne giderek arabama çağırdım: Gel konuşalım derdin nedir dedim.
Arabaya geldi, yaklaşık 1 saat konuştuk. Bana vakıf yönetimini değiştirip sadece benim kalmamı, geriye kalan arkadaşları çıkararak onun vereceği isimleri yönetime koymamı istedi. Aksi halde vakfa hayat hakkı tanımayacağını söyleyince ben kendisine, Senin emrinde vakıf yöneticiliği yapmaktansa kapatmak benim için onurdur diyerek yanından ayrıldım.
Olaylar böyle gelişince baktım ki, bu dinozor, bizim vakfa hayat hakkı tanımayacak. Çünkü ben henüz ticarette ve sosyal hayatta yeniyim; o ise, feleğin çemberinden geçmiş, dinozorlar cemiyetini kurmuş, körlerle sağırlar birbirini ağırlıyor. Şehirdeki herkes de halinden memnun.
Vakfın faaliyetine son vermek zorunda kaldım. Salih Barlak Hoca da sırf bu dinozorların şerrinden emin olmak için şehri terk edip İstanbul"a nakl-i mekan eyledi.
Peki sizce ben bu mücadeleden vaz mı geçtim? Elbette ki hayır dostlar İşte 1984 yılında başlayıp bugün devam eden mücadelemin başlangıç noktasını sizlerle paylaştım. Bundan sonraki yazılarımda, aradan geçen yaklaşık 25 yıl içerisinde hangi mücadelelerle neler yapıp nasıl başarılı olduğumu, bu dinozorlarla nasıl baş ettiğimi zamanı geldikçe sizlerle paylaşacağım.
Şimdilik hoşça kalınız efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.