NELERLE UĞRAŞIYORUZ
Ülkemizde bazı güzel gelişmeler olurken can sıkıcı,işler de olmuyor değil, Deveyi hamuduyla getirenler el üzerinde tutulurken, çileye talip olup doğrulardan yana tavır koyanlar adeta linç edilmek istenmesi gerçekten üzücü bir durum.
Diyeceksiniz ki herkes yaptığının bedelini ödeyecek, doğru ödeyeceğinden en ufak bir şüphem yok ancak Ak Parti gibi adalet mekanizmasına çok önem verdiğini iddia eden bir partinin iktidar olduğu bir ülkede bu tür işlerle uğraşmak fevkalade üzücü bir durumdur.
İktidarda hangi parti olursa olsun işini yürütenler yürütmeye devam ediyorlar, Mustazaflar ise ezilmeye devam ediyorlar. Geçtiğimiz yıl Büyükşehir Belediyesinde yanşanan bir milyon liralık zimmet olayı ile ilgili tutuklu bulunan M.T. adlı arkadaş bundan yaklaşık bir ay kadar önce Büyükşehir Belediyesinde yapılan bazı yolsuzluklarla ilgili bazı belgeleri gömdüğünü söylemiş ve bu konuda Uğur Dündar'a hitaben yazdığı mektup Büyükşehir Belediye yetkililerinin eline geçmesi sonucu konu Cumhuriyet Savcılığına intikal etmişti.
Bunun üzerine Cezaevinde tutuklu olan M.T. Cezaevinden çıkarılarak Cumhuriyet Savcılığına gidip tanık sıfatı ile ifade vermişti. M.T. verdiği ifadede gömdüğü belgeleri Savcılık makamına teslim etmek istediğini beyan edince geçtiğimiz hafta tekrar Cezaevinden çıkartılarak Cumhuriyet Savcılığına getirildi ancak her ne hikmettir bilinmez Cumhuriyet Savcısı belgeleri gidip almaktan vazgeçmiş, bunun nedenini henüz anlamış değilim ancak M.T. nin verdiği ifade ortada olmasına rağmen hala daha bu belgelere el konulmuyor ise burada bir sıkıntı var demektir.
Ülkemizde bir yandan bu olaylar yaşanırken biz çok daha farklı olaylarla karşılaşınca insan çileden çıkıyor, geçtiğimiz yıl yaz aylarında A.A. eski Bölge Müdürü Harun Çelik beni aradı ve Ankara'da tanıdığı bir Filistinli aile ile Samsun'a gelmek istediğini, bana da ziyarete geleceğini söylemişti, ben de memnuniyetle kabul ettim.
Çatalçam'da bulunan yazlığımda misafirleri ağırladım, misafirlerin ikisi Polis akademisinde okuyan Filistinli gençlerdi ancak birisi evli idi ve bir de bebekleri vardı. Bu insanları Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi polis akademisinde okuttuğu gibi her türlü desteği de veriyordu.
T.C. vatandaşı olmadıklarından sosyal güvenceleri yoktu. Misafirler benden ayrıldıktan sonra bebekleri rahatsızlanmış, bunun üzerine Harun Bey beni arayarak Bebekle ilgili yardımcı olmamı isteyince ben de bir Hastanenin Başhekimini arayarak yardımcı olmasını istedim, hatta bebeğin sosyal güvencesi olmadığını, bu konuda da yardımcı olmasını rica ettim, sağ olsun Başhekim muayenesini yaptırmış, ücretini ise Harun Çelik'in ağabeyi Turgut ağabey cebinden ödemiş.
Buraya kadar her şey normal değil mi?..
Bunun yazılacak çizilecek nesi var şeklinde düşünenleriniz olduğunu duyar gibiyim ancak sıkı durun asıl olaylar bundan sonra başlıyor, bizim telefonları dinleyen veya dinleten zatı muhteremler anında durumdan vazife çıkarıp bizleri T.C. vatandaşı olmayan bir bebeği T.C. vatandaşı olan Turgut Çelik'in kızı Melike Çelik adına Hastanede muayene ettirdik gerekçesi ile Nitelikli Dolandırıcılık ve sahtecilik iddiasıyla Cumhuriyet Savcılığı kanalı ile dava açtılar. Ancak Turgut ağabinin adını bilerek veya bilmeyerek yanlışlıkla Fikret olarak yazmışlar, bilerek deme nedenim bizim telefonlarımızı dinleyenler bu talebin Harun Çelikten geldiğini duymuş olmalarına rağmen her ne hikmetse Harun Çelik adı hiç bir yerde zikredilmemiş olması insanın aklına çeşitli soruları getiriyor ancak burada konuyu daha fazla detaylandırmak istemiyorum zamanı gelince onun da ayrıntılarını yazacağım. Bu ülkede bir cemaat gerçeği var ve neler yaptıklarını çok iyi bildiğimden şimdilik bu konuya girmiyorum.
Bir yanda elinde kamu zararını ortaya çıkaracak belgeler olduğunu söyleyen bir kişi var ve bu belgeleri Cumhuriyet Savcığına vermek istediğini söylemesine rağmen kimsede ses soluk yok.
Diğer yandan Ecdat yadigarı Filistinli kardeşine yardımcı olmak isteyen insanlar var ve bu insanların yaptıkları yasal işlemi gayri yasal imiş gibi göstermeye çalışıp sahtekarlıkla suçlanan insanlar var.
Daha da vahim ve garip tarafı talepte bulunan kişi açıkça ortada olmasına rağmen suçlanan kişi Adnan Bahadır nasıl ama yeme de yanında yat değil mi?
Bu ülkede adalet var mı? Yok mu? Siz karar verin.
Ancak Cumhuriyet savcısı yaptığı soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiş. Benim için önemli olan kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karardan ziyade Devletin resmi kurumlarının ne ile uğraştığıdır.
İster inanın ister inanmayın durum aynen anlattığım gibi belki inanmayanlar olabilir düşüncesi ile olayın belgesini de bazı isimlerin deşifre olmaması için o kısımların üzerini silerek kalan kısmı aynen yayınlıyorum;
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.