NEREDE KALMIŞTIK?
Yaklaşık bir haftalık aradan sonra yeniden şehrimize gelmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ankara'da bulunduğum süre içerisinde fiziki olarak yorulsam da ruhen dinlenme fırsatı bulduğum için kendimi bir hayli dinç hissediyorum. Bedeni yorgunluk insanı yormuyor, ruhi yorgunluğun ise insanı ciddi anlamda yorduğunu, insan kafası boşalıp, ruhen rahatladığında fark ediyor. Geçtiğimiz Salı gününden itibaren yaklaşık bir hafta Ankara'da hastanede yoğun bir tempo geçirmiş olmama rağmen zihnen ne kadar dinlendiğimi ancak fark ettim. Sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar hasta yanında bulunmamıza rağmen zihnimizin bu kadar dinlenmiş olması gerçekten çok enteresan bir durum. Demek ki iş yoğunluğu bizi ciddi anlamda yoruyormuş da biz farkında değilmişiz. Ankara'da bulunduğum süre içerisinde arayan dostlara teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Ankara'da iken yazdığım köşe yazısında siyasi kulislerde konuşulanları, istikbalde olabilecek gelişmeleri sizlerle paylaşacağımı belirtmiştim. Ankara ziyaretinde en az ayda bir kez Ankara'ya gitmem gerektiğini anladım. Zira Ankara'da o kadar geniş bir çevremiz var ki bunu oraya gidince anlayabildim. Siyasi çevreden, bürokratik çevreye, iş çevresinden sosyal çevreye kadar geniş bir yelpazede arkadaşlarımız var ki anlatamam. Bizim ciddiye almayıp, işe yaramaz dediğimiz insanların geldikleri noktaları görünce benim ne işim var Samsun'da demekten kendimi alamadım. Zira o insanlar geçmişte bizim çömezlerimiz iken şimdi siyasetin zirvesinde olmaları onların çok başarılı olduklarını değil, siyasetteki insanların genel yapısını ortaya koymakta olduğu muhakkaktır. Birde Ak Parti iktidar oluncaya kadar önleri açılmayıp Ak Parti iktidarında önleri açılan muhafazakar insanlar var ki onların bileklerinin hakkıyla bir yerlere geldikleri açıkça ortada.Bu sözlerimden Ankara'ya gideceğim veya siyasete niyetlendiğim anlaşılmasın sadece durum tespiti yapıyorum o kadar.
Bir haftalık gözlemimi tek bir yazıda anlatmam mümkün değil, çünkü yüzün üzerinde insanla görüşme imkanım oldu, bunların içerisinde üst düzey siyasetçiden iş adamına, Bürokrattan özel sektör yöneticisine varıncaya dek çok değişik insan profilleri var, hepsinin farklı düşünceleri, farklı bakış açıları var. Bir de Ak Parti iktidarında üst düzey görev almış olup, yine Ak Parti iktidarında Bakanların değişmesi veya yaptıkları düzgün icraatlar sonucu havuzlara çekilmiş bürokratlar var ki onların durumu çok daha farklı. Bizim buradan seçip gönderdiğimiz Vekillerin eskileri, yenileri, gelecekte olmak isteyen bürokratlar veya durumunu korumaya çalışanlar biri birilerinin ayağını kaydırabilmek için ellerinden geleni yaptıklarından en ufak endişeniz olmasın. Peki bu insanlar sadece bu işlerle mi meşgul oluyorlar derseniz elbette ki hayır, çoluk çocuklarını, akraba ve eş dostlarını kamu kurumlarına yerleştirmek veya ceplerini doldurmak için verdikleri mücadeleyi görseniz aklınız şaşar.
Eski ve yeni Vekillerimizin büyük bir kısmı o kadar çok çalışıyorlar ki bunu size anlatamam, kimisi çocuklarını Aselsan'a, Telekom'a koymuş, kimisi eşini üst kurullara yerleştirmiş, kimisi çocuklarını ve akrabalarını Toki'ye koymuş, kimisi kayınçosundan çocuklarına, eniştelerine varıncaya dek tüm akraba_i taallukatını kamu kurumlarında üst düzey yönetici yapmış, kimisi iş bağlayıp komisyon alma peşinde, kimisi zamparalık yaptığı bayanlara iş bulma sevdasında, kimisi başında bulunduğu kurumdan yakınlarına, perde arkası ortaklarına iş verip oradan sebeplenme peşinde, kimisi sessiz sedasız karnından konuşmayı tercih ederek lokal ırkçılık yaparak hemşerilerine yardımcı olmak peşinde, kimisi ise eski siyasi görüşündeki insanlara menfaat sağlamak için kendisine verilen görevleri yapma peşinde. Sizin anlayacağınız herkes oturduğu koltuktan nasıl yararlanırız sevdasına düşmüş, vatandaşın derdiymiş, ülke menfaatiymiş, Başbakan'ın sıkıntılarıymış böyle bir sıkıntısı olanını duymadım.
Devlet Planlama teşkilatında üst düzey bir yönetici ile görüştüm. Bir Bakanın Devleti en az beşyüz milyon dolar zarara uğrattığı için Başbakanlık Teftiş Kurulu'na şikayet ettiğini söylüyor, bir başka özel şirketin CEO'su ile görüştüm Milletvekillerinin bir kısmının Bakan olabilmek için sürekli olarak Bakanların aleyhinde Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamlarına şikayet dilekçeleri gönderttiğini anlatıyor. Ankara'nın siyasi nabzını elinde tutan bazı siyasetçilerle görüştüm bazı Bakanların kendi atadıkları Genel Müdürler, Bakan Yardımcıları ve üst düzey tüm yöneticilerle kavgalı olduklarını, ellerindeki imkanların tamamını kendilerinin de ortak oldukları şirketlere verdiklerini, bunu Başbakan'ın çok iyi bildiğini ve ilk kabine değişikliğinde bu Bakanları Kabine dışında bırakacağını ifade ettiler. Bazı bakanlar atanırken cemaatin desteğini aldıkları için Bakan olduklarını, hükümetin cemaatle yollarını ayırması nedeniyle bu Bakanların kabinede olmasının mümkün olmadığı da gelen bilgiler arasında. Bu arada bir hususun altını çizmek istiyorum Bakanlar kurulundan alınacak olan bazı siyasetçilerin bunu fırsata çevirip Belediye Başkanlığı adaylığı noktasında böyle bir gelişmenin yaşandığını ifade edebilirler ancak bu doğru değil. Bir siyasetçi arkadaş bana aynen şunu söyledi:'' seni ben ve siyasetle ilgili yüzlerce kişi her gün takip ediyor, siyaseten uğraştıklarınla artık uğraşma, zira onların siyasi hayatları bitti, kendini yormana gerek yok.'' dedi.
Aslında benim uğraştığım kişilerin siyasi hayatları bitsin gibi bir amacım yok, benim derdim yanlış yapmasınlar, yanlış yapar iseler bizi karşılarında bulacaklarını bilmeleridir ama yaptıkları hatalar sonucu bedel öder iseler bunun nedeni kendileri olduğunu da unutmasınlar. Sözlerimi Niyazi Çubukçu Hocanın sözü ile bitirmek istiyorum. Niyazi hoca der ki Deniz kenarındaki yuvarlak taşlar ilk zamanlarda sivri idiler, Deniz dalgası vura, vura onları yuvarlak hale getirir. Hayat da böyledir, insan yaptığı hataların bedelini ödeye ödeye olgunlaşır bugünlük de bu kadar kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.