Olduğumuz gibi görünmek ...
Olduğumuz gibi görünmek veya göründüğümüz gibi olmak
Hazreti Mevlana"ya ait olan bu söz, özünde yüce kitabımızın emridir. İnsan ya olduğu gibi görünmeli veya göründüğü gibi olmalıdır. Aksi halde samimiyetten uzak, özü ile sözü bir olmayan bir insan olur ki, Allah muhafaza, münafığın ta kendisi de budur zaten.
Son yazımda belirttiğim gibi geçenlerde arkadaşlarla otururken, iki ayrı kanalda iki ayrı Büyükşehir belediye başkan adayı konuşmaktaydı. Birisi ile ilgili kanaatimi ve yorumumu yazmıştım. Diğeri olan şu andaki mevcut Büyükşehir Belediye Başkanı ve Ak Parti Büyükşehir Belediye Başkan adayı Yusuf Ziya Yılmaz"ın konuşmasını dinlerken sanki karşımda tanıdığım, bildiğim, birlikte 4 yıl mesai yaptığım birisi gitmiş, yerine tanımadığım, bilmediğim, başka bir deyişle Reenkarnasyona uğramış bir Yusuf Ziya Yılmaz gelmiş konuşuyor. Konuşması o kadar hoş, o kadar samimi ve bir o kadar da can alıcı ki sormayın gitsin. Benim tanıdığım başkan gitmiş, yerine duygusal, müşfik, beşeri münasebetlerde gayet samimi, insanlığı her şeyin önüne almış, önce insan diyen bir Başkan gelmiş. Keşke öyle olsa da bizde inanabilsek!
Bizim Başkanın konuşmasının bir bölümündeki anlattıklarını aynen aktarıp, daha sonra kendi yorumunu yapacağım; Kalabalık bir toplantı anında vatandaşın biri yanına yaklaşıp, bir şey söylemek istemiş, Başkan çok yoğun olduğundan, bir dakika şu konuyu halledeyim, ondan sonra görüşürüz deyince, vatandaş beklemeden yanından ayrılmış. Aradan bir yıl gibi uzun bir süre geçmiş, başka bir toplantı esnasında aynı vatandaşı görünce aklına bir yıl önceki olay gelmiş ve vatandaşın yanına giderek, kusura bakmayın bir yıl önce bana bir şey söylemek istemiştiniz, ben yoğun olduğumdan az bekle demiştim, siz beklemeden yanımdan ayrıldınız, görüşemedik, acaba sorun neydi söyler misiniz deyince, vatandaş: sorma Başkanım o gün bu gün geçen bir yıllık süre benin hayatımın en kötü günleri oldu, ben kahrettim, nasıl sizinle görüşemedim, sizinle iki kelam etmek bana yeter de artar bile demiş!
Sizlerle ismini paylaşamayacağım, hepinizin yakından tanıdığı meşhur bir hatip arkadaşla konuşurken, kendisine dedim ki; arkadaş bu anlattıklarının büyük bölümü efsane, bunlar aklına nereden geliyor? Deyince dedi ki; bak arkadaş ben ilk önce kafamdan bir senaryo kurup, geçerim evin ıssız bir odasına, orada birkaç kez karşımda insan varmış gibi konuşur, ondan sonra da kalabalık insan topluluklarına anlatırım.
Demek ki, bizim başkan da bu konularda hayli ders almış olmalı ki, gerçekle uzaktan, yakından ilgisi olmayan şeyleri bu kadar rahat konuşabiliyor. Bırakınız bir yıl önce olmuş bir olayı veya bir insanı hatırlamasını, bugün konuştuklarını yarın rahatlıkla unutabilen veya kendisine göre önem arz etmeyen insanları elli kez görse bile hatırlamakta güçlük çeken bir insanın, bir yıl önce hiç tanımadığı bir insanla bir kez karşılaşıp, bir yıl sonra tek görmede hatırlaması olağanüstü bir olay! Başkanın kişiliğine göre hiç mümkün olmayan bir olay olmasına rağmen, senaryoyu kafasından gayet güzel kurmuş, geçmiş TV karşısına anlatıyor. Anlatırken vermek istediği birkaç mesaj var, birincisi toplumun kendisinden şefkat beklediği, ikincisi bir yıl önce bir kez gördüğünü dahi bir yıl sonra rahatlıkla tanıyabileceği, üçüncüsü ona rağmen bu şehirde kuşun dahi uçamayacağı! Sizin anlayacağınız, tam bir hazreti Ömer adaleti ile şehreminlik yapabilecek kişi olduğunun altını çiziyor.
Muhtemelen seçimi kazanacak olan Başkan"ın, geçmişte yapmış olduğu birkaç uygulamaya bakacak olur isek, söyledikleri ile ne kadar uyum içerisinde olduğunu daha rahat görebiliriz. Karayolları Bölge müdürlüğü döneminde, şu anda 7. Bölge"nin, yani şehrimizdeki Karayolları Bölge müdürlüğünün misafirhane olarak kullandığı sosyal tesislerin inşaatı yapılır iken, o günkü hükümetin çıkarttığı tasarruf tedbirleri genelgesi doğrultusunda, durdurması gereken misafirhane inşaatını durdurmayıp, başka bir inşaata yapacağı harcamayı buraya kaydırmak isteyince, gerek işi yapan Müteahhit gerekse Kontrol mühendisleri olmaz, yarın bunun hesabı bizden sorulur dedikleri zaman, siz merak etmeyin, ben sizin arkanızdayım, bir şey olursa yanıma gelin dedi ve onlara güvence vererek misafirhane inşaatını yaptırttı. İnşaat bitince de olay teftiş kurulu tarafından incelemeye alınıp, neden yapıldığı sorulunca; benim haberim yoktu diyecek kadar samimi! Ve dik! Durabilen bir adam olduğundan, konuyla ilgili kontrol mühendisleri ve müteahhit"i iki yıl mahkemelerde süründürmüş, işi yapan müteahhit kendisi ile görüşmek istediğinde ise adamı makamına kabul etmemiş ve adam sonunda da iflas etmiştir. Diğer mühendislerden bir kısmının bu nedenle yuvası dağılmış, bir kısmı da beraat etmiştir.
En büyük vefa örneğini ise bizim A Takımı davasında gösteren Sayın Başkan, kendisine Samsunspor için para toplamayalım dediğimizde, çocuklar ben sizin arkanızdayım, merak etmeyin, biz bir ekibiz, birimiz hepimiz için deyip, biz 95 gün hapis yatarken de bir kez olsun yanımıza gelmeyecek kadar vefalı! Bir dost! Ve yine biz hapisten çıktıktan sonra da ben ve Kenan Bey"i Belediyeden sepetletleyebilmek için her türlü çabayı sarf edecek kadar vefakâr bir dost!
Sizin anlayacağınız, göründüğü gibi olup, olduğu gibi görünen bir Başkan! Hani o anlattığı vatandaş onunla görüşemediği bir yıl kahrolmuş ya! Siz birde bana sorun, bende bir yılı aşkın bir süredir görüşemiyorum, üzüntümden eridim, gittim. Tamı tamına 10 kilo verdim, geceleri onun aşkından uyku uyuyamıyorum. Üstelik birde makam arabamı, makam şoförümü aldı. Yaya kaldım, evsiz, yurtsuz, arabasız, şoförsüz kaldım! Benim halim nice ola! Şu görüşüp, dertleştiği, onun için yanıp tutuşan vatandaşla beni bir görüştürse de onunla dertleşsem nasıl olur diye düşünüyorum!
İşte dostlar size samimi, duygusal, merhametli ve vefakâr bir başkandan kesitler, takdir siz değerli okurların. Mutlu pazarlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.