OMÜ’DE İŞLER DÜZELMEYE BAŞLADI
Sürekli olumsuzlukları yazınca adımız çıktı muhalif gazeteciye… Bundan rahatsız mısın derseniz elbette değilim. Biz şunun veya bunun rahatsızlığından değil Rabbimizin rahatsızlığından korkar ve üzülürüz. Olaylara meşrebimiz, siyasi görüşümüz veya dostlarımız, düşmanlarımız baz alınarak değil sadece ve sadece kamu vicdanı ve Rabbimizin rızası ölçü alınarak bakmaya çalışırız. Nefsimiz hiç karışmaz mı derseniz elbette ki karışır ama onun için de Rabbimizin affına sığınırız. Zaman buldukça sosyal medyada kimlerin ne yazdıklarına bakmaya çalışırım ki olup biten her şeyi anında takip etme fırsatım olsun. Sosyal medyada en çok dikkatimi çeken konuların başında ne var biliyor musunuz, bazı insanların kendi siyasi düşüncesinde olanlara evliya, diğerlerine ise çok kötü insan gözü ile bakmaları. Buna şaşırıp kalıyorum. Bu konuda benim ölçüm nedir derseniz, muhatabım kim olursa olsun ister Müslüman ister gayri müslim, ister sağcı ister solcu, isterse de en yakınımdaki kişi olsun önce dürüstlüğüne bakarım, ardından da karakterine bakarım. Bu iki hasleti taşıyan insanlar benİm için makbul insanlardır. İşyerimde ateist insanlar çalıştırdım, diğer personelden hiç ayırt etmedim. Sağcısına solcusuna bakmaksızın hepsine aynı mesafede davrandım ama karşılığında hiç bir şey beklemediğim gibi birçoğu bana ihanet etti, yine de umursamadım.
Bu detayı neden verdiğime gelince, bugünkü konumuz OMÜ olduğundan bu detayı vermek istedim. Zira Sait Bilgiç Hoca, benim dünya görüşümün farklı olduğu bir insan; geçmişte bazı uygulamalarını da eleştirmiştim. O eleştirilerimin hâlâ daha arkasındayım. Ancak son Rektörlük seçim sürecindeki tavrı ve özellikle Rektör olarak atanmasının ardından yaptığı uygulamalar konusunda hakkını teslim etmemiz gerekiyor. Herkesin beklentisi son on altı yıllık Ferit Bernay ve Hüseyin Akan döneminde milliyetçi kesimin yaşadığı sıkıntıların rövanşını alacak sert ve radikal uygulamalar yapmasıydı, bundan endişe ediliyordu. Ama o bu konuda herkesi ters köşeye yatırdı dersem abartmış olmam. Göreve atandığı günden bu güne dek yaptığı icraatlara bakacak olur isek ilk yaptığı atamalar Rektör ve Genel Sekreter atamalarıydı; bu konudaki görüşlerimi daha önce yazmıştım, bugüne kadar da yazdıklarımda haklı olduğum ortaya çıktı.
Gerek OMÜ camiası ile yaptığım ikili görüşmeler gerek şehirdeki insanlarla yaptığım görüşmeler, gerekse personel seviyesindeki görüşmelerim, tamamında şu ana dek yapılan uygulamalarda idareden herkes memnun ve mutlu. Zaten önlerinde o kadar kötü bir OMÜ buldular ki anlatmak mümkün değil. Nereye tutsanız elinizde kalıyor. Gerek öğretim üyeleri, gerek personel, gerekse idarecilerin tamamına yakını liyakatsiz insanlardan oluşturulmuş, konulara ve olaylara vakıf olmayan liyakatsiz insanlara sırf el pençe dursunlar diye görev verilmiş… Ama bunları bir anda değiştirip yerlerine liyakatli insanları atamak hem yasal olarak hem de zaman bakımından çok zor bir durum olduğu ortada. Gördüğüm kadarı ile yeni yönetim göreve geldiği iki aylık süre zarfında 24 saatin neredeyse 18 saatini çalışarak geçirdiklerini çok iyi biliyorum.
Bu süreçte önce FETÖ yapılanması konusunda çok titiz bir çalışma yaparak daha önce açığa alınanlara ilave olarak yetmişin üzerinde öğretim üyesi tespit edilerek gerekli işlemlerin yapılması için gerekli yerlere liste verildi. Bu çalışma kolay bir çalışma değildi. Yaptığım istihbaratta bu konuda çok ince eleyip sık dokumuşlar. Olaya hem devlet adamlığını, hem devletin menfaatini, hem kamu vicdanını, hem de insanların hukukunu gözeterek şekil verdiklerini çok iyi biliyorum. Ancak OMü’de iş henüz bitmiş değil, daha geride OMÜ Vakfı’ndaki paralel yapıya girilmedi. Onu da hallederseler, o zaman OMÜ temizlenmiş olacak. Ancak bu arada sadece bu işle de uğraşmadılar; bir yandan da idari atamalara devam ettiler. OMÜ’nün kalbi durumundaki Hastane’nin içler acısı halini çözebilecek ek bir ekibe yetki verdiler. O insanların orayı çok güzel bir konuma getireceklerine olan inancım tamdır. Tıp Fakültesi’ne atanan Hoca da hoş bir insan; acemi ama işini sonuna kadar yapmaya çalışan düzgün biri. Hastane’nin Başhekimi de değişince oranın ekibinin on numara bir ekip olacağı kanaatindeyim.
Peki, bu iş sadece Hastane’yle bitiyor mu derseniz, şehrin kalbi hastanedir. Toplumun neredeyse tamamının Tıp Fakültesi Hastanesi ile işi var; orayı çözerlerse işin büyük bir kısmını halletmiş olurlar. Zira hastanenin hali içler acısı. Mikrop kaptığı için ölenlerin sayısını yazmaya elim varmıyor. Çünkü orası bu şehrin bir kurumu, duyulması beni mutlu etmez. Eski yönetim orayı perişan etmiş ama bu ekibin çözeceğinden şüphem yok. Geçtiğimiz hafta OMÜ Vakfı’nın genel kurulu yapıldı umarım orası da düzelir. Orası çok önemli bir yer, OMÜ’nün can damarı dersem abartmış olmam. O yüzden oranın da acilen çözüme ihtiyacı olduğu bir gerçek. Hâsılı şu an itibarı ile OMü’de işler iyi gidiyor; inşallah bu tempo ve bu çalışmalar devam eder de şehrimizin gözbebeği olan kurum hepimizin istediği düzeye gelir. Zira bizim derdimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.