ORGANİZE İŞLER BUNLAR
Bugün başka detaya dalmadan direk konumuza girmek istiyorum, zira yazılacak o kadar çok şey var ki belki de bize ayrılan yer yetmeyecek yazının kalanını başka bir yazıya bırakacağız. Konumuz önceki gün manşetten verdiğimiz “Bu vebali Nasıl Taşıyacaksınız?” haberi ve köşe yazımda ele aldığım platformla ilgili olacak. Hayatımın yaklaşık yirmi yıllık kısmı İmam Hatip okullarında geçti, yedi yıllık eğitimin ardından on bir yıllık da okul aile birliği başkanlığı, dernek başkanlığı ve İlim Yayma ve Eğitim Vakfı yöneticiliğim var. 1988-2000 yılları arasında işimden çok İmam Hatip Okulu ile ilgilendim, en büyük oğlumun on yılı küçük yaşlarda inşaatlardaki bürolarda gelen gidene benim nerede olduğumu anlatmakla geçti. Hatta çocuk o kadar bunalmış ki kardeşlerine o yılları anlatırken ne kadar sıkıldığını, benim İmam Hatip okulunda adeta kadrolu birisi gibi çalıştığımı, daire almaya gelen müşterileri dahi okula çağırdığımı anlatırken ben de gülmekten kırıldım, gerçekten çocuğun dedikleri aynen doğru.
1988 yılında ben Of’a merhum anneannemle dedemi ziyarete gittiğim bir dönemde o günkü okul müdürü Beşir Toprak’ın gıyabımda beni okul aile birliğine seçmesi ile başlayan İmam Hatip okuluna hizmet serüvenimiz ardından okulun dernek başkanlığı ve İlim Yayma ve Eğitim Vakfı’ndaki Başkan Yardımcılığım ile tam on iki yıl sürdü. O yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı okula ne müstahdem verebiliyordu ne de yukarıdaki İlim Yayma ve Eğitim Vakfı’nın binalarına yakıt verebiliyordu. Bu da yetmezmiş gibi okula her yıl müracaat eden bin civarındaki öğrencinin ancak yarısını okula alabiliyorduk, gerisini başka okullara göndermemek için yukarıdaki binalara tam altmış derslik ilavesi yaptık. Bunları devletten tek bir kuruş yardım almadan yaptık, binaların tuğlalarını İş Müfettişleri olan arkadaşlarımızı Çorum’a fabrikalara göndererek bedava aldık, demir, çimento, işçilik v.s. için esnaftan para topladık ve hamdolsun benim dernek başkanlığım dönemimde tam altmış derslik kazandırdık okula.
Bir yandan bu işlerle uğraşırken bir yandan da Milli Eğitim’in müfettişleriyle uğraşıyorduk. Okul müdürünü şikayet edenlerle ilgili gelen müfettişlerden tutun da okul müdürünün Kastamonu’ya tayin edilmesini tam 24 saatte bu fakir ANAYOL hükümetinin Turhan Tayan gibi liberal bir Bakanının olduğu dönemde durdurdu. Ama bizim müdür efendi bize hiç sorma gereği dahi duymadan dönem sonunda emekliye ayrıldı. İşin garip yanı bu zatı muhteremle çalıştığım 11 yıllık süreçte bir kez dahi kavga etmemiş olmama ve bir gün dahi dargın duracak bir tartışmamız olmamasına rağmen geçenlerde tartıştığı bir arkadaşa sen de Adnan Bahadır gibi her şeye muhalefet ediyorsun demiş. Buradan o arkadaşa sormak istediğim bir şey var, kendisiyle çalıştığım on bir yıllık süreçte bir kez olsun darılacağı bir iş yapmış mıyım veya tek bir gün bile küs olmuş muyuz? İnsanoğlu çok enteresandır, ne yaparsan yap memnun edemezsin.
Bu detayı neden verdin derseniz geçmişte İmam Hatip Liselerinde bu kadar hizmeti geçmiş birisi olarak önceki gün yaptığımız haberle ilgili gelen yorumları görünce şaşırıp kaldım. Biz İmam Hatip Okullarına bir öğrenci alabilmek için ötemizi berimizi yırtarken, Ahmet Yeni Kız İmam Hatip Lisesi’ne müdire olarak 2014 yılında atanan bacımızın göreve başladığı süreden bugüne dek tam 234 tane öğrenci okuldan ayrılmış. Bu rakam küçük bir okulun toplam öğrenci sayısına denk gelir. Örneğin Sosyal Bilimler Lisesi’nin iki yüz küsur öğrencisi var. Bir okuldan yılda en fazla on, on beş öğrenci ayrılır; o da ya ailesi şehir değiştirir de ondan ayrılır veya disiplin cezası alır da okuldan ayrılmak zorunda kalır… İki yılda 234 öğrencinin okuldan ayrılması demek okulun yönetiminde bir sorunun olduğunu açıkça ortaya koyar. Diyeceksiniz ki bu konuya nasıl vakıf oldun, izin verin onu da anlatayım. Bir iki aydan beri bu okuldan şikâyetler geliyor, kimi öğrenci velisi idarenin baskısından şikâyetçi, kimisi diğer liselerle kıyaslandığında eğitimdeki kalitesinden şikâyetçi, kimisi de Müdire Hanım’ın bu yıl dayattığı yeşil renkli kıyafetten dertli.
Olayı kişiselleştirmeden bir araştırma yapayım da bakalım durum nedir diye yola çıktım. Milli Eğitim camiasında çok eski dostlarım olduğundan onlardan bu okuldan ayrılan öğrencilerle ilgili bana kesin bir rakam vermelerini istedim. Arkadaşların bir haftalık çalışmalarının ardından önüme koydukları rakam maalesef 234 öğrenci olunca adeta çılgına döndüm. Daha önce kıyafetle ilgili ortaya çıkan sıkıntıları çözebilmek için araya girip ortayı bulmaya çalışmıştık, müdire hanımın araya koyduğu çok sevdiğim bir arkadaşla ortak bir çözüm bulmuştuk, müdire hanım bırakın o çözümü yapmayı tam aksine uygulamayı önümüzdeki yıl da devam ettirebilmek adına öğrenci velilerini organize edip anket çalışması yapmış. İşin garibi nedir bilir misiniz, ömrümün yüzde sekseni siyasette ve derneklerde geçmiş birisi olarak Müdire Hanım’ın okul aile birliğinin kararı bu ben ne yapayım demesi yok mu inanın bu muhatabını ahmak yerine koyan bir tavırdır. Ben tam on bir yıl okul aile birliği başkanlığı ve dernek başkanlığı yaptım okul müdürünün dediğinin aksine tek bir şey yapmış isem gidin sorun Muslukçubaşı’na, ne derse kabulümdür. Haa bu arada Muslukçubaşı’nın da bu uygulamadan yana olduğunu hatırlatmakta yara görüyorum.
Yaptığımız haber ve yazdığım köşe yazısı ile ilgili önceki gün gündüz saatlerinde tek bir yorum dahi gelemezken akşam adeta yorum yağmuruna tutuldum. Gelen yorumlar üç dört farklı IP’den ama her IP’den dört beş yorum yazılmış; yani özetleyecek olursak tamamen organize edilmiş yorumlar. Bir örnek verecek olursak yaklaşık on yıl oldu ben bu gazeteyi açalı bu güne dek değil yorum yazmak görüşme fırsatı dahi bulamadığım Mustafa Öner kardeşimizin, hem habere hem de köşe yazısına yorum yapmış olması olayın açık ve net boyutunu ortaya koymaktadır. Ben Mustafa Öneri’ severim, insan olarak iyi bir insandır. Eski Bakan Mustafa Demir’in de halasının oğludur ama ondan çok daha kaliteli bir insandır. Ama mensup olduğu cemaati sevmem, nedenini de zaman zaman bu köşeden sizlerle paylaşıyorum.
Ahmet Yeni Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin Müdiresi’nin eşi bu cemaatin toparlanma merkezi olarak bilinen kitabevinin sahibidir. Arkadaşımız, benimle ilgili, bu manşeti nasıl yaptı, vicdanı nasıl kabul etti, demiş, doğru demiş zira Mustafa Öner kardeşimiz bana özelden yazdığı mesajda İmam Hatip Liseleri ile diğer okulların ne farkı var ki, diye yazınca, onların olaya nasıl baktıklarını çok daha iyi anladım. O mantığa göre arkadaşlar çok haklılar. İnsanlar İmam Hatip Lisesi’nden başka okullara gitmiş iseler onlar için sorun değilse diyecek bir şey yok. Ama ben onlara merhum Ali Ulvi Kurucu’nun üç ciltlik hatıralarını okumalarını tavsiye ediyorum. Adamlar Cumhuriyet’in ilk yıllarında sırf inandıklarını yaşayamadıkları için ülkelerini terk edip neden hicret etmişler, Konya’daki Veyiszadeler’in İmam Hatip Okulları için verdikleri mücadeleler ve daha sonraki dönemde kapatılan medreselerin ardından cenaze namazı kıldıracak imam dahi bulunamayınca İmam Hatip Okullarının nasıl açıldığını ve daha sonraki süreci iyice okusunlar da ondan sonra kim haklı kim haksız konuşalım onlarla. Öyle altlarında Mercedes arabaları, bir yandan devlet memurluğu, bir yandan ticaret, makam mevkiler onlarda iken konuşmak çok rahat. Haa birde Müdire Hanım ve eşi bu işe ihtiyaçlarının olmadığını, Allah rızası için yaptıklarını söylüyorlarmış; onlara tavsiyem madem ihtiyaçları yok bunca genç insan okumuş ama atanma bekliyorlar, bir an evvel istifa etsinler de gençler iş bulsunlar. Mesela ben öyle yaptım, imamlığı bırakıp ticarete başladım, onlar da öyle yapsınlar. Konumuz şimdi platforma geldi ama çok uzattığımın farkındayım, platformun icraatlarını ve Müdire Hanım’ın okuldan gönderdiği bazı insanların anlattıklarını belgeleriyle birlikte bir sonraki yazıda anlatacağım. Şimdilik hoşçakalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.