RÜYADAN HAKİKAT ÂLEMİNE YOLCULUK!
En uzun gördüğümüz rüya altı saniye sürüyormuş. Altı saniye içinde gördüğümüz rüyalar, günler, aylar hatta bir ömrün hikayesi de olabiliyor. Rüyayı görürken o rüyanın rüya değil gerçek hayat olduğunu sanırız. Uyandığımızda rüya olduğunu anlarız.
Âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ zamandan ve makândan münezzehtir. Zaman ve mekân mahluklara münhasırdır. Allah Teâlâ " zaman içinde zaman" yaratandır. Rüyamız bizim için bunun bir kanıtıdır.
Tıpkı rüya misali gibi ruhumuz bedenimizden ayrılıp özgürlüğüne kavuştuğuda yani vefat ettiğimizde dünya hayatının bir oyun ve eğlence yeri, bir imtihan mekanı, geçici bir durak yeri olduğunu hemen fark edeceğiz. Gerçek yurt ahiret yurdu olduğunu anlayacaktır. Bu hakikatı ayet-i kerime'de şöyle beyan edilmektedir.
Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Sakınanlar için ahiret yurdu elbetteki daha hayırlıdır. Halâ aklınızı kullanmayacak mısınız? (En'am:32)
64 - Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı. (Ankebut)
Dünya hayatı geçici, ahiret yurdu daimi olduğunu, dünyada düşünen akıllar için çokça deliller vardır. Konu ile ilgili enteresan bulduğum bir örneği burada sizlere sunmak istiyorum.
Ör/ İki ikiz kardeş ana rahminde olduklarını düşünelim. Onları orada şöyle bir konuşturalım.
Ana rahmindeki ömrünüz kısa sürecek, buradaki yaşama müddetinizden sonra dünya hayatı diye bir hayat olacaktır. Orası aydınlık ve geniş bir yerdir. İkinizden başka milyonlarca çocuk daha orada olacaktır. Vs... Ana rahmindeki ikiz kardeşler buna pek inanmak istemeyecektir. Çünkü orada rahatlar.
Bakınız sizin ayaklarınız, gözleriniz, elleriniz, kulaklarınız, sesiniz, diliniz, burnunuz, yani duyu organlarınız var. Bunların burada bir faydası yok. Önüne yeni bir dünya konulacak, ayaklarınla o yurdun topraklarında yürüyecek, ellerinle toprağinı imar edeceksin, sesinle nefesinle insanlarla iletişim kuracaksın. Bu organlar öyle bir dünya için size verildi dense doğru denmiş olmaz mı?
u karanlık ve dar ortamdan aydınlık ve geniş bir dünya denen bir hayat olacak, orada envai çeşit nimetlerle karşı karşıya kalacaksın dense bebekler bu söylemleri görmediği için hayali ürünler gibi görebilir. Ana rahmindeki gelişimini bitirip dünyaya teşrif edince bebekler, bütün söylenenlerin doğru olduğunu müşahede edeceklerdir.
Bu misal gibi şimdi biz de bu dünya hayatını yaşamaktayız. Biz ruh ve bedenden oluşan varlıklarız. Bedenimiz organik maddellerin parçacıklarıdan oluşmaktadır. Ayetin ifadesiyle; "Sizi yerden (topraktan) yarattık, yine (ölümünüzden sonra) ona döndüreceğiz. Hem de ondan sizi bir kere daha çıkaracağız." (Taha:55)
Ruhumuzun varlıği ile ilgili pek çok Ayet-i Kerime vardır. Yazımda konumla ilgili bir ayet meali paylaşmak istiyorum. "Ardından onu güzel bir insan şeklinde düzenleyip ona rûhundan üfledi. Böylece size kulaklar, gözler ve kalpler bahşetti. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!" (Secde, 32/9) buyurulmaktadır.
Ruhun varlığına batılı felsefeciler de inanıyor artık. Ruhun yapısı hakkında az bir bilgi sahibiyiz. Bu gerçeğin böyle olduğunu akıl da söylüyor nakil de...(İsra:85): "Sana ruhtan sual ederler. De ki: «Ruh Rabbimin emrindendir. Size ise ilimden ancak az birşey verilmiştir." buyurulmaktadır.
Ruhun dünyadaki aktiviteleri çoktur. İnsanoğlunun bütün manevi dünyası ruh kaynaklıdır. Ruh ölmek istemez, doyumsuzdur, aza kanaat etmez, kabuğuna sığmaz, yeryüzü genişliği ona dar gelir. Arzın ötelerinde yolculuk yapmak ister. Evrenin esrarengiz sırlarını keşfetmek arzusundadır her daim. Dünya'nın egemenliğini eline geçirme ister, kaddardır ve bencildir. Bunun yanısıra; şefkatlidir, merhametlidir, sever, sevilir, aşık olur, paylaşımcıdır...kısaca ulvi duygularla donatılmıştır. Bu ulvi duygularının hiç birisini kemalât derecesinde yaşayan ve yaşatanımız yoktur. Belli ki ruhumuzun esas yurdu ahiret yurdu olacaktır. Ana rahmindeki bebek- dünya misalinden hareketle; geçici dünya hayatından ebedi ahiret hayatına doğru bir yolculuğun içindeyiz.
Böyle bir tasarımla ahiret yurdunun varlığını; "akletmez misiniz, bakmaz mısınız, tefekkür etmez misiniz?" sorularını kullarına yönelten Allah Teâlâ aklen de ahireti tasavvur edebilecek şekilde bizi var etmiş gerçeğini unutmayalım.
Kur'an'ı Kerim özellikle üç konu üzerinde çok durur. Bu üç konu ki diğer konuların ana başlıklarıdır. Matematiksel bakış açısıyla bu üç konu ana kümeler, diğer konular ise alt kümeleri oluşturur.
Bu ana konular şünlardır: İnanç konusu, ahiret ve kıyamet.
Beş vakit namaz kılıp da ahiret hayatına şüphe ile bakanlar var. Ahirete inananmak çok önemli bir konudur. İnsanoğlu ahirete ve hesap gününe "aynel yakiin" derecesinde inansa dünyaya asla bu derece önem vermez, dünya malına tapmaz.
Selâm ve dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.