SANTRALCİLERE BEN DE ÇOK KIZIYORUM
Bu mesleğe başlayalı tam on iki yıl olmuş, zaman ne kadar da çabuk geçiyor. Bana kalsaydı beş yıl gazetecilik yaptıktan sonra bu işi bırakacaktım ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Biz işimizi düzgün yaptıkça bizi yok etmek için mücadele edenler çoğalınca biz de bu işi yapmaya devam kararı aldık. Şayet üzerimize gelmeyip kendi halimize bıraksalardı çoktaan bu işi bırakmıştık ama şehrin kaymağını yiyip de yaptıklarını doğruymuş gibi göstermeye çalışanlar oldukça biz bu işi asla bırakmayız. Geçenlerde iki gazeteci arkadaş ziyaretime geldiler. Bazı önemli konuları konuştuktan sonra dediler ki, ‘Ağabey şehri yönetenler Denge Gazetesi’nin nasıl ayakta durduğunu merak ediyorlarmış, hatta hangi kurumun destek verdiğini de araştırıyorlarmış haberin olsun.’ Onlara dedim ki siz rahat olun, Biz bu gazeteyi kurduğumuz günden beri onu sürekli yapıyorlar hatta bir tanesi ismini vermeden bizi MASAK’a şikâyet etmiş, gazeteyi nasıl ayakta tuttuğumuzu sorgulamış, MASAK da araştırmış ve ‘BALİNA’ adlı bir operasyon yapmış ama her şey tertemiz çıkınca şikayeti yapan şerefli(!) Türk vatandaşına sonucunu da yollamış, biz de olay bittikten sonra haberdar olduk, raporu da bir şekilde bulduk.
İnsan herkesi kendisi gibi zanneder. Hani şu körün dolma yeme hikâyesi var ya… İki kör dolma yerken biri diğerine, ‘Neden dolmaları ikişer ikişer yiyorsun?’ diye sorunca diğeri, ‘Nereden biliyorsun’ diye sorulu cevap verince o da, ‘Ben öyle yiyorum da ondan sordum’ demiş. Bizim işimiz de öyle maalesef. Yıllarca Belediyeler basına milyonları akıtırken sesleri çıkmayanlar şimdi Denge Gazetesi nasıl ayakta duruyor diye merak ediyorlar. Aslında onlar da haklı, Belediyeler milyonlarca lirayı basına öderken bunu bilmelerine rağmen, o basın kuruluşlarının en güçlüleri dahi piyasadan çekilmek zorunda kalınca bizim gibi kendi imkanları ile ayakta durmaya çalışan bir gazetenin nasıl ayakta durduğunu merak etmeleri gayet doğal bir durum. Ama unuttukları bir şey var, biz kurulduğumuz günden bu güne dek hep bu şekilde ayakta durduk. Bize bir Allah kulu destek olmadı, kimseye güvenerek de bu mesleğe girmedik, sadece ve sadece Allah’a güvenerek bu işe girdik. Hamdolsun Rabbimiz bizi mahcup etmedi.
Hayatları boyunca gazetecilik mesleğinden başka iş yapmayan ve her kurdukları gazeteyi daha sonra bırakıp gitmelerine vesile olan bazı ‘gazatacılar’ şimdi biyokütle santralinin düşmanı kesilmişler. Doğrusunu ararsanız ben de santralcilere kızmaya başladım, insan bunlara istediklerini verir de susturur bunları. Örneğin Atakum’un göbeğinde kurulan alışveriş merkezi henüz ruhsat ve iskân almadan ve kaçak kısımları yıkılmadan açılış yapıyor. Bu gazatacı arkadaşlarımız ise cayır cayır reklamlarını yapıp aleyhlerinde en ufak bir haber yapma cesaretini gösteremediler. Gösterseydiler işte ben o zaman onlara delikanlı derdim. Bu dürüst, ilkeli ve şehri düşünen(!) gazatacılarda şayet bir gram adamlık varsa önce geçtiğimiz yaz ayında kimlerle ne görüşmüşler, ne talep etmişler, nerede nasıl buluşmuşlar onu bir anlatsınlar da ondan sonra çıkıp konuşsunlar. Yine söylüyorum bütün kabahat santralcilerde, insan Vahap Çelik’i örnek alır. Bakın adam önce imarı olmayan bir arsayı alıyor, ardından bir şekilde(!) imara açıyor, sonra oraya ofis ve dükkan ruhsatı alıyor ama aldığı ruhsata aykırı bina yapıyor. 2017 yılında ilgili belediye binayı mühürleyip durduruyor ve ardından birileri devreye girip(!) binaya 900 metrekarelik mütevazı(!) bir yoğunluk artışı alınıyor. Vahap Çelik bu yoğunluk artışına da uymuyor ve ilave 3200 metrekare daha kaçak ilave inşaat yapıyor ve bu şekilde binayı bitiriyor. Tüm bu olup bitenleri Mimarlar Odası mahkemeye taşıyor ve mahkeme Mimarlar Odasını haklı buluyor. Ancak bizim dürüst, ilkeli ve vatansever(!) gazatacı arkadaşlar bununla ilgili tek bir haber dahi yapma gereği duymazlar. Nasıl ama, yeme de yanında yat değil mi? Burada amacın üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi olduğu da açık ve net ortada.
Önceki gün yayınlanan bilirkişi raporu, aylardan beri biyokütle santrali ile ilgili yapılan yayınların tamamının yukarıda arz ettiğim minvalde olduğunu bir kez daha ortaya koymakta. Beş kişilik uzman bilirkişi heyeti önce on bir tane kurumdan görüş almışlar, ardından kendi ilmi çalışmalarını ortaya koyarak santralle ilgili ÇED raporunun gerekmediği yönündeki raporlarını oy birliği ile alıp mahkemeye göndermişler. Ama her ne hikmetse daha önceleri raporu dört gözle bekliyoruz diye yayın yapanlar bu kez raporu beğenmeyip ‘Hayır bu bizim istediğimiz gibi olmadı’ demeye başladılar. Olur beyler, siz hiç merak etmeyin, ben şirketin yetkililerini arar bulur sizin istediklerinizi vermeleri için ikna ederim, olur mu? Santralcilere niye kızdığımı anladınız değil mi? Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.