Şehir Kulübü'nün hacı garsonu
Gazeteyi kurarken ana sloganımız; güçlüden yana değil, haklıdan yana DENGE idi. Ancak uzun olur düşüncesi ile sloganın tamamını koyamadığımızdan, sadece Haber'de DENGE olarak yayın hayatına başladık. Aslında bu denge kelimesinin içerisinde o kadar çok anlam saklı ki, anlatamam. Zira bazı olayların dengeye gelebilmesi için, o kadar çok formül uygulamak gerekir ki, sormayın gitsin. Örneğin yıllar yılı güçlülerin haklı olduğu bir ortamı, haklıların hâkim olduğu ortama getirip, dengeyi sağlayabilmek için belki günlerce, belki haftalarca, belki de aylarca çalışmak gerekecekti. Haksız ama güçlü olduğu için haklı pozisyonunda olan insanları topluma tanıtmanız gerekiyor ki, toplum o insanları tanısın, güçsüz ama haklı olan insanların neler çektiğini anlayabilsin.
Her zaman söylediğim gibi biz, hangi parti iktidarda olursa olsun,toplumu mutlu azınlığın hakim olduğu bir ortamdan çıkartabilmek adına Denge Gazetesi"nin yayın hayatına girmesini istedik. Geçtiğimiz 11 aylık dönemde de bunu ispat ettiğimizden halkımız ve okurlarımız bizlere destek verdi. Destekleriniz için teşekkür ediyorum.
Bahsettiğim mutlu azınlığın bireylerinden biri de yıllardır bir odanın başkanlığını yapan, her iktidar döneminde güçlü adamların yanına yanaşıp, onlarla içli dışlı olduktan sonra, malı götüren şahıstır. Adem Yıldız milletvekili iken yanından hiç ayrılmayan, hatta makam şoförü gibi onu gezdiren, Başkanı olduğu odada yaptığı yanlışlıkları denetlemeye gelen Sanayi Bakanlığı müfettişlerinden onun sayesinde kurtulan, vekillikten düştükten sonra kıyısından, köşesinden geçmeyen şahıstır. Merhum Muzaffer Önder Başkan iken ona Baba deyip, yanından ayrılmayan, seçimde de kazanabilmesi için hayli uğraş veren, seçimi kaybedince derhal onu terk eden, bilahare araya gözlükçü arkadaşımızı koyup, Kral hazretlerine kahvaltı verip, arayı düzelttikten sonra yanından ayrılmayan şahıstır.Bir yandan da Gazi Belediyesi"nin eski başkanının danışmanı, Cemiyet başkanı ve bir muhteremle iş birliği yapıp, o dönemde Gazi Belediyesi"nin personele dağıttığı kömürü satan bir firma kurup, onun aracılığı ile malı götüren şahıstır. Şimdi ise Şehir Kulübü'nün işletmeciliğini çok düşük bir ücretle eşine kiralatıp, kendisi servis garsonluğu yapan, bir yandan da dansöz bilmem kimi getirip, gazetelere boy boy ilan veren, bu yaptıklarını da her yıl veya iki yılda bir hacca gidip, birilerini kandırmak adına örtmeye çalışan, kartvizite de Hacı bilmem kim yazdırmayı ihmal etmeyen Şehir Kulübü'nün hacı garsonudur. Bu şahıs epey bir zaman dersimizin konusu olacak gibi gözüküyor. Zira yaptığı icraatlar o kadar fazla ki anlatmakla bitmez. Bu nedenle epeyce anlatmamız gerekecek kanaatindeyim.
Birkaç gün önce bir gazetenin köşe yazarı, hacca gidip bunu şova dönüştürenlerle ilgili bir yazı yazmıştı. Yazının muhtevası güzel, ancak eleştirdikleri ile ilgili itirazım var. Nedenine gelince, eleştirilenlerin başında hacca gidip gelirken siyasetçilerin yaptıkları şovlarda vardı. Ancak belki bunu yapanlar kendi iradelerinin dışında onları seven insanların sevgi gösterisine engel olamamışlardır veya üzülmesinler diye engel olmak istememişlerdir. Benim asıl üzerinde durmak istediğim, bizim hacı bilmem kim gibi hem oda başkanlığı, hem ticaret, hem siyaset, hem de Şehir Kulübü'nde garsonluk yapan adamın neden hacca gittiğinin araştırılmasıdır? Şayet niyetleri sürekli işledikleri günahtan tövbe edip, pişman olmaksa söylenecek bir şey yok. Ancak niyetleri samimi değil, sürekli yaptıkları hezeyanları tekrarladıkları için insanlar arasında itibarları kalmadığından, itibar tazelemek adına yapıyorlarsa, işte o zaman yandı keten helvası! Tövbe samimi değilse hâşâ yüce yaratan ile dalga geçmek anlamına gelir ki; insanın akıbeti çok kötü olur. Yok samimi ise o zamanda bir daha aynı hatayı tekrar etmemek gerekir. Bir yandan Şehir Kulübü'nde dansözlü, alkollü ziyafetler çekip, diğer taraftan her yıl hacca gitmek samimi midir, değil midir? Sizlerin takdirine bırakıyorum.
Mutlu azınlıkların bilmesi gereken şu ki; Mutsuz çoğunluklar da artık sesini çıkarmaya başladı. Onların da basını var, iş adamı var, yazıp çizeni var. Enteli, danteli var. Sizin anlayacağınız globalleşen dünyada, dünyanın neresinde olursanız olun sesinizi duyurabilme imkanınız var. Bu güne kadar yasal, gayri yasal demeden istediğini yapıp, yasaları peşinden koşturanların artık ortalıkta cirit atamayacaklarını görmeleri gerekir. Bu noktada örnek istiyorsanız Kredi ve Yurtlar Kurumu ile ilgili yaptığımız haber ve sonuçları yeter de artar bile.Yanlış yapan hangi partili olursa olsun, biz gereğini yaparız. Öyle 25 kuruşa şoför mahalli dönemi bitmiştir.
Mutlu haftalar..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.