ŞEHRİMİZDE EN GEÇERLİ ...

 

ŞEHRİMİZDE EN GEÇERLİ MESLEK DANSÖZLÜK

Bugünkü yazıma başlamadan önce MHP İl Başkanlığı seçiminde ipi göğüsleyen Şaban Kılıç ve yönetimini tebrik etmek istiyorum. Gazeteci olarak siyasi partilerin kongrelerinde taraf olmak doğru olmadığı kanaatindeyim ancak benim gibi gazetecilik mesleğini hobi olarak yapanlar için durum farklı olduğunu düşündüğümden, gönlümde MHP il kongresinde Şaban Kılıç'ın veya Hasan Aslan'ın kazanması yönünde bir düşünce olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Daha önceki yazılarımda Recep Güleroğlu'nu tanımadığımı, hakkında müspet veya menfi bir kanaatimin olmadığını belirtmiştim ancak Şaban Kılıç bu davanın çilesini çekmiş, ocak kültüründen gelen bir arkadaşımız olduğundan kazanması gerektiğini düşünüyordum.

Hangi davaya inanırsanız inanın, hangi davanın adamı olursanız olun bir nebzecik o dava uğruna çile çekmemiş iseniz o davada liderliğe talip olmanız doğru olmaz. Şaban Kılıç 12 Eylül öncesi ve sonrası bu davanın çilesini çekmiş bir insan olduğunu bildiğimden İl Başkanlığı koltuğuna en layık olan isimlerden birisinin de kendisi olduğunu düşünmekteyim ancak kongrede ipi göğüsleyeceğine çok ihtimal vermiyordum, Recep Güleroğlu ile kendisi arasında bir yarış olacağını, ipi az bir farkla Recep Güleroğlu'nun alacağını düşünmekteydim, hatta kendisinin bize yaptığı ziyarette bunu söylemiştim, kendisi 300 oy ile seçimi alacağını iddia etmişti, demek ki az bir yanılma payı ile tahmini tutturdu. Kendisine ve çalışma arkadaşlarına başarılar diliyorum.

Bu kadar izahattan sonra gelelim asıl konumuza… Gazetecilik mesleğine başlarken meslek erbabı ile ilgili ne düşünüyor idiysem maalesef bugün de aynısını düşünmek zorunda kalmaktayım, nedenine gelince bunca mücadeleye rağmen bir nebze olsun bu meslek erbabının büyük bir bölümünde kalite, kişilik, onur ve şeref adına bir gram ilerleme olmaması bir hayli düşündürücü bir durum. Malumunuz geçtiğimiz Cumartesi günü bizim meslek erbabının bir seçimi vardı, yaklaşık iki, üç ay önce bir gazetenin Genel Yayın Yönetmeni beni arayarak cemiyetle ilgilenmemizi, şayet cemiyet iki büyük gazetenin içerisinde olacağı bir cemiyet haline gelmez ise o zaman yeni bir cemiyet kurmamız gerektiğini söylediğinde, kendisine dedim ki; Cemiyet Başkanı arkadaşla bir görüşeyim ona göre karar veririz, Cemiyet Başkanı ile bir akşam yemeği yedim, kendisine dedim ki bak arkadaş içerisinde iki büyük gazetenin olmadığı bir cemiyet hiç bir işe yaramaz, bu işi biraz geniş tut ve iki büyük gazetenin Genel Yayın Yönetmeni ile git görüş. Arkadaş bana bahsettiğim arkadaşla ilgili o kadar ağır şeyler söyledi ki burada anlatmam mümkün değil, ancak sadece küçük bir bölümünü anlatarak geçeceğim, arkadaşımın bana söylediği sadece şu cümle çok manidar… Kendisine bahsettiğim gazeteci arkadaşın yanına gitmesi halinde onun kucağına oturmuş olarak kabul edileceğini, o arkadaşın kucağına oturmasının mümkün olmadığı yönde bir söz söyleyince ona dedim ki bak arkadaş bu işin kucağa oturmakla ilgisi yok sen bu işi yapacaksan iki büyük gazeteyle iyi geçinmek zorundasın.

Cemiyet Başkanı ile bu görüşmeyi yaptıktan sonra diğer arkadaşı arayıp durumu anlattım, diğer arkadaş daha önce bana 'mutlaka bu işe el atmalıyız' diye ısrar ederken bu kez ben bu işlere karışmam kongreye de gidecek değilim, herkes ne hali varsa görsün deyince anladım ki bir numara çeviriyor. Bunun üzerine zaten daha önce hiç önemsemediğim ve hiç bir işe yaramayan cemiyet konusunu gündemimden çıkardım.Cemiyet Başkanı küçük olsun benim olsun hesabını yapıp cemiyeti elinde oyuncak gibi kullanmak istediğini düşünüp bu konudaki gündemimi kapattım.

Geçtiğimiz Cuma günü çok yakın bir arkadaşım beni aradı ve dedi ki “Ağabey beni falanca gazetenin Genel Yayın Yönetmeni (Yukarıda bahsettiğim) aradı, yarın yapılacak seçimde cemiyet Başkanının karşısındaki gazeteyi desteklemeni istiyor” deyince ona dedim ki arkadaşım o bahsettiğin arkadaş ben cemiyet seçimi ile ilgilenmeyeceğim, beni ilgilendirmez, ne halleri varsa görsünler, bizden oy isterken diğer yandan onunla birlikte poz veriyor. Arkadaşım o adamı biraz adam zannettiğinden şaştı kaldı, ben ise hiç şaşırmadım çünkü o adamın karakteri, kişiliği, şahsiyeti DANSÖZLÜK yapmaya çok müsait olduğunu çok iyi biliyordum.

Üzülerek ifade etmek gerekirse bu şehirde adamlık, delikanlılık, onurlu, haysiyetli duruş prim yapmıyor, rüzgara göre yelken açanlar, DANSÖZ gibi kıvırıp herkesin yüzüne gülüp, arkadan küfredenler prim yapıyor ama biz ne pahasına olursa olsun, neye mal olursa olsun nokta kadar dünya menfaati için virgül gibi eğilmeyeceğiz ve onurlu, şerefli duruşumuzdan asla bir gram taviz vermeyeceğiz. Dansözlerin revaçta olduğu bir Dünyada yüz yıl yaşamaktansa herif gibi adamların yaşadığı dünyada üç gün yaşamayı tercih ederiz. Bu duygu ve düşüncelerle mutlu haftalar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR