SENEDE BİR GÜN MÜ?

Konumuza girmeden yine bir hususa değinmek istiyorum. Bazı meraklı okurlarımın Tarihi Amisos Hikayeleri’nden Göklerin Kahramanı ve Küçük İskender’le ilgili köşe yazımı merakla beklediklerini biliyorum. Bu konuda biraz daha sabretmenizde yarar görüyorum. Tarihi dokümanlarımın tamamını değerlendirdikten sonra yazacağım. Bu iş normal köşe yazısı yazmaya benzemez, çok düşünüp az yazmak zorundasınız, aksi halde roman olmaz. Bugün sadece birkaç ipucu vererek asıl konumuza girmek istiyorum. Konumuzun esası Tarihi Amisos kentinde Tababeti Sıhhiye alanında yaşanmış olup, konu kahramanlarımız Tavil adamın Hizbinin Amisos temsilcisi olan 'bila lihye' lakaplı kişinin Tababeti Sıhhiye konusunda yetkili kıldığı Göklerin Kahramanı lakaplı kişinin yediği naneler ile kendisini Büyük İskender’e benzetmeye çalışan uğursuz işler yapmakla ön plana çıkması nedeniyle toplumun büyük tepkisine mazhar olmuş Küçük İskender lakaplı kişinin birlikte çevirdikleri dolaplar, konuştukları yalanlar ve çift kişilikli icraatları olacak. Konuyla ilgili detaylı bir hikayemiz olacak ancak şimdilik bu kadarı ile yetinip asıl konumuza geçmek istiyorum.

Dün anneler günüydü. Herkes facebook adresinde bir şeyler paylaşmış, yılda bir kez annesini hatırlamaya çalışmış. Benim bu konudaki tavrım; annelerin babaların senede bir gün değil, her gün hatırlanması gereken ve Yüce Kitabımızda “Ve la tekul lehuma üffin” ayetine mazhar olmuş, “Onlara öf bile demeyin, yaşlandıklarında onlar size çocukken nasıl merhamet ettilerse siz de onlara merhamet edin” emri ilahisinin gereğini yapmaktır. Senede bir gün yapılan kutlamalar bana göre gösterişten başka bir şey değildir. Yapılan paylaşımlardan dikkatimi çeken bir tanesini sizlerle paylaşarak sözlerime son veriyorum.

Eskiden…

“Banyo taburesine oturmadan önce su döken nesiliz biz. Annemizin sinirlenince kafamıza ‘dannk’ diye ses çıkartan taslarla yıkandık, Banyodan sonra havluya sarılıp sobanın yanına geçtik.. Saçlarımızdan düşen suları sobaya düşürür cısss sesini dinlerdik. En güzel mahalle maçlarını annemizin zamansız banyo yaptırmaları yüzünden kaçırdık. Cumadan verilen ödevi pazar akşamı yapan nesiliz. Aynı simidi 2-3 kişi yiyip aynı şişeden gazoz içtik. Arkadaşın bisküvisinden alınca içi yanan değil mutlu olan nesildik. Anne terliğinin tadına doyumsuz bakmış, pazar banyosunu genelde leğende ülfet sabunu ve maşrapayı kafasına yiye yiye yıkanmış tertemiz çocuklardık. Her sabun kokusunda çocukluğum aklıma gelir bu yüzden.. Bizler kardan adam yapıp erimesin diye dua eden çocuklardık. Sokak oyunundan vazgeçemeyip, Salça ekmek yiyip doyan çocuklardık. Yere düşen ekmeği öpüp başımıza koyardık, Tuvaleti geldiğinde annesi eve alır korkusuyla sokağa çiş yapan çocuklardık. O günler çok çok güzeldi hele hele bugünlerle karşılaştırıldığında.” Çocuk gibi çocuktuk biz!. Huzur ve saygı da vardı, mutluyduk küçücük dünyamızda. Sabahtan aksama kadar oyun oynardık. Karnımızın acıktığını unuturduk oyun oynarken. Gazoz kapaklarıyla oynayan çocuklardık, Çelik çomak oynardık, çember çevirirdik, çomaktan bez bebekler yapardık, ekmeğimize toz seker atıp yerdik Yaprakları içine pirinç diye kum koyar sarardık Ölen bir kuş görürsek gömer mezar yapar dua okurduk mutluyduk. Çam ağacının kabuğundan araba traktör yapardık, yaramazlık yapardık annemizden dayak yememek için saklardık, ilkokulda soba ile ısınırdık. Biz küçükken çok büyüktük. Mesela kollarımızı bir açardık, dünyayı kucaklardık. Güzeldik biz küçükken. Kaşlarımızı almayı bilmezdik, makyaj çok büyüklerin işiydi sevmezdik. Arkadaşlarımızla beraber bir gece uyuyabilirsek eğer velinimetti bizim için, çok lükstü, hayaldi belki de. Bizler bahçeli evlerimizde çevremizdeki insanlara güvenerek büyüdük. Annelerimizin dizlerinin dibinde sokakların, bahçelerin, ağaçların, tozun toprağın kokusunu içimize çekerek büyüdük. Kapı önlerine paspas serip evcilik oynardık, kapı önünde çizgili oynardık, kaldırım taşına oturur saatlerce oyalanırdık. Oyuncaklarımız mutfak eşyalarımız yoktu. Ekmeğin arkasındaki kağıdı sökmek için uğraşırdık, hep kağıt kalırdı. Bizim hiçbir şeyimiz yoktu ama yine de mutluyduk. O günleri yine doya doya yaşamak için neler vermezdim ki! Biz çocuk gibi çocuktuk…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR