SİYASETİ SEVEN BİR TOPLUMUZ
Köşe yazılarımın okunma oranlarına baktığımda siyaseti ne kadar çok seven bir toplum olduğumuzu rahatlıkla görebiliyorum, kültürel konularda veya Tarihi konularda yazdığım köşe yazılarına olan ilgiyle siyasi yazılara olan ilgili arasında adeta uçurum farkı var. Bu da toplum olarak okumadığımız için siyasi ve magazinsel olaylara önem verdiğimizi ortaya koymakta, oysa ki Tarihini, kültürünü, inançlarını bilmeyen bir toplumdan hiçbir şey olmaz. Sokakta yürürken, çay ocağında otururken veya iki kişi bir araya geldiğinde konuşulan tek şey siyaset, yok efendim falanca lider ne dedi, feşmanca siyasetçi ne yaptı, hangi Artist hangi filmi çevirdi konularının dışında konuşulan bir şey yok. Bir şey yok derken futbolu da unutmamak kazım toplum olarak futbola da çok meraklıyız, fanatik takım tutanlar o işi öyle kanıksamışlar ki aklınız şaşar, Futbol takımının herşeyi adamların hayat felsefesi haline gelmiş. Bugün toplumdaki takım sevgisinin %10’u Tarih, Coğrafya veya inançlarına olsa inanın toplum olarak çok daha farklı yerlerde olurduk. Öyle sığ, öyle bilinçsiz düşüncede olan insanımız var ki aklınız şaşar, bazen sosyal medyadan takip ediyorum, koca koca sanatçılar, sporcular, tanınmış insanlar Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanını soran gazetecilere cevap veremiyorlar, ama onlara bir spor takımının oyuncularının isimlerini sorsanız yedi sülalesini anında sayarlar size.
Birde fanatik siyasi düşüncesi olanlar var, ne pahasına olursa olsun tuttuğu partinin liderine taparcasına inanan, her yaptığını doğru kabul eden bir zümre var ki bu insanlar topluma yarardan çok zaraları olan insanlardır. Bir siyasetçi bir şey yaptığında kendi tuttuğumuz partiye mensup siyasetçisiyse yanlış yapsa da eyvallah deyip farklı siyasi partiye mensup insanlar doğru yaptıklarında dahi onları acımasızca eleştiren insanlar akıllarını kiraya vermiş insanlardır. İnsan önce birey olmasını bilecek, bir düşüncesi, fikri, ideolu, inancı ve duruşu olacak aksi halde ya siyasi liderine göre kendi hayatına yön verir ya bağlı olduğu Cemaatine göre kendisine yön verir ya da ot gibi gününü gün ederek hayatını idame ettirmeye bakar. Oysa ki Allahü Teâlâ Kur’an-ı Kerimde Ya ululelban yani ey akıl sahipleri diye bizlere hitap ederek mesajını direk bizlere iletmekte. Çok değil günde sadece ve sadece yarım saat zaman ayırıp bir kitap okusak inanın Dünyaya bakışınız çok daha farklı olur, İmamı Azam Ebu Hanife Hazretleri okudukça cehaletimi anladım buyurmakta. Okuyan, düşünen, konuşan insandan asla korkmayın, okumayan, düşünmeyen, aklını kiraya veren insanlardan korkun, zira o insanlar sizinle ilgili mensup oldukları cemaat veya siyasi parti mensuplarının onlara beyan ettiği kanaate göre sizi değerlendirirler, siz ağzınızla kuş tutsanız asla size inanmazlar, onlara sizinle ilgili birilerinin verdiği referans neyse ona inanırlar.
İşte bu yüzdendir ki benim toplumun gönlünü almak diye bir derdim yok, benim için toplum değil Allah ölçüdür, biri beni öve, öve göklere çıkarsa asla sevinmem, aynı şekilde yere, yere yerden yere vursa asla üzülmem. Yaptığım işin Allahın rızasına ne kadar uygun olduğuna ve işimin gereğinin ne olduğuna bakarak işlerimi yaparım, Ahmed öyle demiş, Mehmet böyle demiş, o darılmış, bu gücenmiş, şunun gönlünü yapayım, bunun rızasını alayım diye bir derdim yok. Elime bilgisayarı aldığımda oturup yarım saatte köşe yazımı yazmamın da tek nedeni budur, yazı yazarken yok onu incitmeyeyim, yok bunu üzmeyeyim, şehrin şu dengesini gözeteyim, bu adamı üzmeyeyim diye bir derdim olmadı bu güne kadar. Kim doğru yapmış ise onun yanında oldum, kimde yanlış yapmış ise onun da karşısında oldum, geçmişte siyaset yaptığım partimde siyaset yapanlarla daha yüzlerce kez mahkemelik oldum, hiç de pişman değilim. Bir insan yanlış insan ise değil sizin partiliniz, akrabanız dahi olsa ona karşı durmaz, gerçekleri yazmaz iseniz dilsiz şeytan olursunuz bizim inancımız bunu emrediyor.
Ben çok takva bir insan değilim ancak Kur’an da Allahın Müminun suresinde tarif ettiği Müminlerin vasıflarına uyma noktasında çok hassas davranmaya çalışırım. Nedir o özellikler derseniz müminun suresini açın bakın ne diyor; ‘’O müminler ki felaha erdiler; Huşu içinde namazlarını kılarlar, boş işlerden ve sözlerden yüz çevirirler, zekat verirler, zina yapmazlar, emanete hıyanet etmezler. Birde müslüman verdiği söze riayet edendir.’’ Merhum Akif arkadaşıyla buluşmak için verdiği söz üzerine tam üç gün üst üste kararlaştırdıkları yere gidiyor arkadaşı unutuyor, üçüncü gün arkadaşı hatırlayıp gelince merhum Akif onu üçüncü gün sözleştikleri yerde buluyor ve Akif ona Müminin asla sözünden dönmeyeceğini anlatıyor. Siyaset yapan arkadaşlardan ricam söz verdikleri vakit ve saatlerde söz verdikleri yerde olsunlar ben şahsen sözünde durmayanları asla beklemem, hatta bu yüzden bana küsenlerde var. Bu haftaki Siyasi gündemi Samsunhaberler.tv’de değerlendireceğim oradan takip edebilirsiniz kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.