SİYASETTE DE AK PARTİ'DE DE EKSEN KAYMASI VAR!

                               SİYASETTE DE AK PARTİ'DE DE EKSEN KAYMASI VAR!
      Bugünkü yazıma başlamadan önce dün Ankara'da yaşanan elim bomba olayında vefat eden 
vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Burada dikkatimi çeken ayrıntı yapılacak olan 
miting kendilerinin organize ettiği bir miting olmasına rağmen yine kendileri tarafından böyle 
bir eylem yapılmış olması çok düşündürü bir durum. Umarım vatandaşımız bu oyunların 
farkına varır da 1 Kasımdaki seçimlerde yanlış yapmaz, zira ülkenin içerisinde bulunduğu 
durum  hem hassas hem de ekonomi durma noktasına gelmiş durumda. Hangi şartlarda olursa 
olsun ülkenin tek parti iktidarına ihtiyacı var. 7 Haziran seçimlerinden  sonra esnaf perişan, 
tüccar perişan, sanayici perişan, diyeceksiniz ki bunda iktidarın suçu yok mu, elbette var ama 
onlarda bazı şeylerin farkına varmışlardır. Ekonominin lokomotifi inşaat ve otomobil 
sektörüdür. Bu iki sektör de sıkıntılı bir sürece girmiş  durumda. Öte yandan terör almış başını 
gidiyor. Ülkemizin her yanındaki komşuları sıkıntılı, ülke olarak biz bu konuda idealimize 
uygun siyaset yaptık ama sonuç itibarı ile bundan ülkemizin ekonomisi zarar gördü o nedenle 
birlik olma zamanı.
   Siyaset ülkenin ihtiyaçlarına göre siyasetçilerin idealleri, inançları ve dünya görüşleri  
doğrultusunda, ürettikleri fikirleri topluma anlatarak onların desteğini almak şartıyla ülkeyi 
yönetmeye talip olma sanatıdır. AK Parti ilk kurulduğunda o günkü parti kurmaylarının bir 
kısmı Milli Görüş geleneğinden, bir kısmı Liberal kanattan, bir kısmı da Cemaat 
mensuplarından oluşmaktaydı. O zamanlar AK Parti, her cemaate eşit mesafede yakın ama 
her cemaatin kendisini ifade edebildiği, toplumun her kesimini kapsayan bir partiydi. 2002 
seçimlerini hatırlayacak olursanız, hiç bir AK Parti Yöneticisi kimseye ne asgari ücretle ilgili, 
ne emeklilerle ilgili, ne de ekonomiyle ilgili vaatler vermiyordu. Üzerinde durulan en önemli üç 
konu, Yoksulluk, Yolsuzluk ve Özgürlüklerdi ve Recap Tayyip Erdoğan'ın  Başbakan olmayacağı 
herkes tarafından bilinmesine rağmen AK Parti tek başına iktidar olmuştu. Diyeceksiniz ki o 
zaman meclise sadece üç parti girebildi. Evet üç siyasi parti meclise girmişti ama şartlar 
bugünkünden çok farklı olmasına rağmen, AK Parti yeni kurulmuş bir parti olmasına rağmen iktidar olmuştu. 
    Aradan geçen onüç yıllık süreçte parti ağır ağır eksen kaymasına doğru gitti. Önce 
Abdüllatif Şener, şer güçlerin oyununa gelip partiyi terk etti. Ardından Mir Dengir Fırat gitti. 
Daha sonra Cemaatle kavga başladı. Bunun ardından Abdullah Gül, Bülent Arınç ekibi dışlandı. 
Bir ara Süleyman Efendi cemaati ile flört edilse de onlar çok fazla ön plana çıkarılmadılar. 
Adıyaman cemaatiyle de iyi geçinildi ama onların ellerindeki Bakanlıkları da alınınca onların da 
gönülleti kırıldı. Şimdi ise  Radikallerle ülkeyi yönetmeye başladılar. Kanaati acizanem şu ki; 
AK Parti'nin  bugüne kadar yanına aldığı cemaatlerin en sorunlusu en sıkıntılısı ve en az yararı 
dokunan cemaat radikal cemaattir. Neden böyle söylediğime gelince, bu adamlarla benim 
şahsi bir kavgam yok. İçlerinde sevdiğim insanlar da var ama bu cemaat mensupları kadar 
söylemleriyle eylemleri tutmayan ikinci bir cemaat görmedim. Bunlar İslamı anlatırlar ama 
yaşamazlar, ne namaz kılarlar, ne ailelerini kapatırlar ne de İslamın yasakladığı Haramlardan 
kaçınırlar. Onlara göre İslam kafaya konan fötr şapkadan farksız, sadece konuşulması gereken 
(haşa) edebiyat kitabıdır. Ona inanırlar. İçerisinde yazılanların bir kısmını savunurlar ama 
yaşamaya gelince  asla ve kat'a yaşamazlar.
    Bunlardan bir kısmı ile geçmişte sık sık görüşürdüm. Adamlara; Kur'anı açıp, işte Müslümanın 
tarifi Bak ne diyor, "Müminun suresi: 'Namaz kılacaksın, Oruç tutacaksın, Zina yapmayacaksın' 
diyor" Kitabımız deyince, 'Öyle söyler doğrudur ama yaşamayanlar da Mümindir, hatta 
şeriatçıdırlar' diyecek kadar fütursuz ve yüzsüzdürler. Şimdi iktidar partisinin bu insanları 
bürokraside ön plana alması ne anlama geliyor siz karar verin. Bazı arkadaşlar arayıp bunların 
bürokraside verdikleri zararları anlatıyorlar. Örneğin; bir Milli Eğitim müdürümüz var dillere 
destan.  Adam bu cemaatten ayrılmıyor, onlar ne derse onu yaptığını söylüyor arkadaşlar. 
Hükümet 'ha bire' İmam-Hatip okulu açıyor ama atanan öğretmenler namazla niyazla ilgisi 
olmayan insanlardan seçiliyormuş gibi bir izlenim edindim, veliler adeta isyandalar. AK Parti 
bir an önce bu cemaatten uzaklaşmalı, aksi halde eksen kayması sonucu başına geleceklere 
katlanmak zorunda kalacak. AK Parti'de eksen kayması bu minvalde olurken siyasette yok mu? 
Elbetteki var. Yukarıda söylediğim gibi eskiden seçimlerde milletten oy istenirken gönüllere 
hitap edilirdi, şimdi ise cüzdanlara hitap edilmeye başlandı. Sorarım size asgari ücret 1300 lira 
olunca çok mu iyi olacak. Kamuda çalışan işçi bunun ödülünü alacak ama özel sektör bunu 
nasıl karşılayacak hiç düşünüldü mü? Asgari ücret yükselince, SSK primi yükselecek, vergisi 
yükselecek, işveren payı yükselecek. Peki işverenin yaptığı üretim, istihdam artacak mı? 
Elbetteki hayır. Ne oldu şimdi? Üç tane oy alacağım diye bu kadar eksen kaymasının ne anlamı 
var söylesinler de biz de bilelim. Üç sektörde işveren pozisyonundayım. Bu vaatlerin bana bizzat 
aylık zararı onbin liranın üzerinde. Geliri ne derseniz kocaman bir hava dersem abartmış 
olmam. Sırf iktidar olacağım diye bu kadar eksen kaymasına değmez diyerek sözlerime son 
veriyorum. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR