SOKAĞIN GÜNDEMİ EKONOMİ
Yeni yılın ilk pazartesi gününden hepinize hayırlı haftalar, hayırlı yıllar ve hayırlı işler dileyerek yazıma başlamak istiyorum.
Konuştuğum, herkesin konusu ekonomi. Hele de yılın ilk günü gecenin erken saatlerinde yapılan akaryakıtından elektriğine, doğalgazından diğer ürünlere dek zamlar vatandaşın ciddi anlamda canını sıkmış durumdadır.
“Sadece vatandaşın mı canı acıyor?” derseniz; hepimiz vatandaş olduğumuza göre hepimizin canı acımış durumda, gerçekten zamlar çok yüklü oldu. Doğrusunu ararsanız ben bunu bekliyordum… Cumhurbaşkanının bir önceki konuşmasını dinlediğimde; “Dünyadaki elektrik ve doğalgaz fiyatları ile bizde ki fiyatları kıyasladığımızda maliyetinin çok altında vatandaşa yansıtmaktayız.” İfadesi ile yapılan zamları açık ve net olarak ortaya koymuştu. Yıllık enflasyon verileri yüksek çıkmasın diye de ocak ayının ilk günü beklendi ve henüz sabahın aydınlığı beklenmeden zamlar ardı ardına yapıldı. Böyle olmasının nedeni de ortada, 2021 yılı enflasyon oranının düşük çıkıp; Bağ-Kur’luya, emekliye ve memura yapılacak zamların enflasyonun üzerinde olması hedeflenmektedir. Ancak şu bir gerçek ki geçtiğimiz yıl ocak ayının ilk gününde akaryakıtından elektriğine, doğalgazından dövize… Her şey bugün ki fiyatların yarısından daha düşük olduğu da bir gerçektir.
1 Ocak 2021 Doların kuru 7.43 iken bugün itibarı ile Doların kuru 13.40’lar seviyesine gelmiş ise arada %90 üzerinde bir artışın olduğu aşikardır. Diğer ürünler de bundan çok farklı değil, temel tüketim maddeleri ise %100’den %200’e kadar zamlanmış durumdadır. Asgari ücrete yapılan %50 oranındaki zam, çalışan kesimi sevindirmiş olsa da işveren açısından ciddi bir yük getirdiği açık ve net ortada görülmektedir.
Bazı Belediye Başkanları ile yaptığım özel sohbetlerde İller Bankasından gelen payın personel giderlerini karşılama imkanı kalmadığını, vatandaş başına alınan payın mutlaka artırılması gerektiğini belirtmektedirler. Aynı şekil de özellikle yazılı basının en önemli gelir kalemi olan resmi ilanların %50 oranında artırılması gerektiğini, aksi taktirde gazetelerin çıkamaz hale geleceği de ortadadır. Olayları değerlendirirken siyasi düşüncemizi bir yana bırakıp sokaktaki vatandaşın durumuna ve mutfağımıza bakarak konuşmak zorundayız. Azıcık eleştiri yapanlara “FETÖ” ağızıyla konuşuyor demek çözüm değil. Doğruları çekinmeden ve dürüstçe söylemek zorundayız. Evet dünyada ciddi bir ekonomik kriz var bunu görmezlikten gelemeyiz ama ülkenin gerçekleri de ortada...
“Dolar 18 liraya çıkıp sonra bir gecede 12 liraya indiğinde, bunu indirenler çıkarken neredeydi?” diye soranlara “Fetöcü ağızıyla konuşma” şeklinde cevap verenleri çok duyduk ama bu insafsızca bir eleştiridir. Neden derseniz; döviz tırmanırken her şeye misliyle zam uygulandı, ama inerken gıdım gıdım dahi inmedi. Bunu söylemek kadar doğal ne olabilir ki. Bankalarda milyonları olan insanlar dahi gelecek endişesi yaşıyorsa ortada gerçekten bir sıkıntı var demektir. Ama “bu ülke battı, bitti ne olacak halimiz” demek de değildir. Bu ülke ne badirelerden geçti, hepsini atlattı da bunu mu atlatamayacak, elbette atlatacak ama olan orta direğe olacak. Zenginin malı kıymetlenecek, daha da zengin olacak. Fakirin ise alım gücü azalacak, daha da fakirleşecek. Orta direk diye bir şey kalmayacak, ya zengin olacaksınız ya da fakir…
Ülkemizde 13 milyon emekli var, bunların 3 milyonu; 2 bin civarında emekli maaşı alıyor, kalanı da 3 bin lira civarında maaş alıyor. Bu miktar asgari ücret seviyesine çekilmeli veya en azından asgari ücrete yapılan zam kadar yüzde elli oranında zam yapılmalı ki bu kesim hayatını idame ettirebilsin. Aksi halde ciddi anlamda ekonomik sıkıntı yaşayan bir kesimle karşı karşıya kalacağımız bir gerçektir. Olaylara bakar iken mutlak surette bu minval de bakıp bu minvalde değerlendirmek zorundayız. Zira ülkemizin ekonomik gerçekleri bunlardır. Bizi yönetenler lütfen bu sese kulak versinler diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.