TARİKATLAR VE DİNDEN GEÇİNENLER
Dilerseniz tasavvuf nedir, günümüzde nasıl uygulanmaktadır, var mıdır, yok mudur onu anlatarak konumuza başlayalım. Zira önüne gelen bu konuda konuşuyor; tasavvuf insanların Allah’a yaklaşmak için dinin emirlerini yapmanın yanında dinin emretmediği ama nafile ibadetler olarak adlandırılan ibadetleri de yaparak ve çok daha temkinli davranarak yaşamaya çalışmaktır. Nasıl ki dinde mezhepler var, tasavvufta da kollar var. Bu kollar kurucularının veya pirlerinin adı ile anılırlar. Örneğin Şahı Nakşibendi Hazretlerinin piri olduğu kola Nakşibendi kolu, Abdülkadiri Geylani Hazretlerinin piri olduğu kola Kadiriler kolu denir. Cerrahilik Tarikatı adını Abdullah El Rumi, El İstanbuli El Cerrahiden alır, Halvetiye Tarikatı adını Ömer Halveti’den, diğer tarikatlar da aynı şekilde isimlerini tarikatların pirlerinden alırlar. Günümüzde en yoğun olan tarikatler Nakşibendi ve Kadiri tarikatlarıdır. Tarikatların ilk çıkışında art niyet yoktur. İslami ilimleri tahsil edip tefsir, fıkıh, kelam, akaid ve siyer ilimleri okuduktan sonra ders vermeye başlayan Abdülkadiri Geylanisinden Şahı Nakşibendisine, tasavvuf banilerinin tamamı daha samimi bir İslami yaşam biçimi yaşamak için İslam’ın emrettiği namaz, zekât, hac, oruç gibi ibadetlerin dışında nafile ibadetler yaparak kendilerini daha takva İslami yaşam biçimine koymuşlar, bu minvalde de talebeleri olmuştur.
Tarikatların genel anlamı ile ritüelleri nelerdir derseniz; Nakşibendilikte hafi olarak adlandırılan gizli zikir vardır. Gece teheccüd namazına kalkılır, ardından vird olarak adlandırılan tesbihat yapılır, bu tesbihat kişinin dersine çalışmasına göre kimi tarikatte iki bin, kiminde üç bin, kiminde de beş bin vird olarak adlandırılan beş bin defa Allah tesbihini çekmekle başlar. Ardından sabah namazından sonra kuşluk vakti, işrak namazı, akşam namazından sonra evvabin namazı, ardından yatsı namazından sonra hatmei hacegan yapılıp erkenden yatılıp gece yarısı teheccüde kalkılarak devam eden bir ritüel var. Hatmei hacegan nedir derseniz; tarikata girip gereğini yaptıktan sonra ihvan veya sofi olarak adlandırılan kişilerin bir halka oluşturarak yaptıkları rabıta, ihlas ve diğer sureleri okuduktan sonra duası yapılıp sonlandırılan bir ibadet şeklidir. Bu ritüeller Nakşibendilerin yaptığı ibadetlerdir. Kadirilerinki cerhi zikirdir, yani sesli zikirdir. Onlar toplandıklarında ilahiler, kasideler ve Kuran-ı Kerim eşliğinde ayakta zikir yaparlar. Diğer tarikatlarınki de bunlara benzer ibadet şekilleridir. Buraya kadar anlattığım ibadet şekillerine Allah kulu itiraz etmez de edemez de. Kul ile Allah arasında yapılan ibadetlerdir bunlar. Tarikatın aslı da budur, bunların dışında yapılan ticaretler, kurumsallaşmalar tamamen tarikatın dışında olan çıkar ve menfaat ilişkileridir.
Hakiki mutasavvıfların hiçbir tanesi banisi olduğu tarikatlarde asla ve kata dünya işlerine girmedikleri gibi kadınlarla da en ufak bir ilişkileri olmamıştır. Kurdukları dergâhlarda ticaret, siyaset ve buna benzer işleri yasaklamışlar. Tam aksine fakir fukaraya yardım etmişler, somuncu baba gibi ekmek yapıp halka dağıtmışlar ve devlet adamlarına da uzak durmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu, tarikatları fethettikleri yerleri İslamlaştırmak için kullanmışlar ama nihayetinde art niyetli kişiler işin içerisine girdiğinde tarikatların pek çoğu ticari ve siyasi müessesler haline gelmiş. Bunun sonucu olarak da İslam’ın yozlaşmasına neden olmuş. Cumhuriyet döneminde de bu nedenlerden ötürü tekke ve zaviyeler kanunu ile birlikte kapatılmışlardır. Gerçek mutasavvıflarla sahtekârları ayırt etmez isek vebal altında kalırız. Gelelim günümüz tarikatlarına; burada öncelikli olarak tarikatlarla cemaatleri ayırmamız lazım. Tarikat yukarıda bahsettiğim İslami ritüellerin yapıldığı, içinde siyasetin, ticaretin, kadının ve başka dünya meşgalelerinin olmadığı kurumdur. Cemaat ise içinde her türlü dünya işinin olduğu, ticaretinden siyasetine, basınından okuluna her türlü işin olduğu ve kurumsallaşan bir müessesedir.
Peki, günümüzdeki tarikatların durumu nedir derseniz; üzülerek ifade etmek gerekirse pek çoğu cemaatleşmiş tarikatler haline gelmişler. Tarikatları kullanarak hem ticaret, hem siyaset hem de nefislerini tatmin eden pek çok sahtekârın içinde olduğu tarikatlarin olduğu bir gerçek. Sadece tarikat olan yok mu derseniz elbette tek tük var ama sayıları parmakla gösterilecek kadar az. Günümüzdeki tarikatçilerin pek çoğu ya tarikatları kullanıp ticaret yapıyor ya siyaset yapıyor ya bürokraside yer edinmeye çalışıyor veya kendisine harem kurup tarikatleri her türlü dünya menfaatinde kullanmaya çalışıyor. Burada bize düşen görev sapla samanı karıştırmadan, samimi mutasavvıfları incitmeden sahtekârları ayıklamaktır. Sahte peygamberlik ilan eden adam öldüğünde peşinden giden yüzlerce belki de binlerce insan vardıysa bunun sorumlusu kimse değil, o insanlardır. Elifi gördüğünde mertek sanan şu sapık zavallı adamın peşinde kırk bin kişi varsa burada oturup düşünmek lazım. Rabbimiz Kuran’da “Gu enfüseküm ve ehliküm nara” yani ‘Kendinizi ve aile ehlinizi ateşten koruyun’ buyurmakta. Yani iş bizde bitiyor haberiniz ola, kalın sağlıcakla.
NOT: Dün bize verdiği müşteri çekini mahkemede inkar eden bir ahlaksızın ölüm haberi geldi. Biz hakkımızı asla helal etmeyeceğiz. Rabbim yaptıklarının hesabını sorsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.