Timsahın gözyaşları
Samimiyet, olduğu gibi görünmek veya göründüğü gibi olmayı gerektirir. Aksine davranan insanların, kısa vadede tanınmasalar bile uzun vadede herkes tarafından tanınacaklarını unutmamaları gerekir. Zira, ağzın konuştuğunu kalp tasdik etmiyor ise vücut dili, olayın doğruluğu veya yanlışlığı yönünde kendisini belli eder.
Yüce Kitabımızın Yasin Süresi'nde de bu konu izah edilmekte ve insanların dünyada yaptıklarını kıyamet günü kendileri söylemese bile elleri, gözleri, ayakları, dolayısı ile bütün uzuvlarının doğruyu söyleyeceğini beyan ediyor. Bu nedenledir ki, insan bir şeyi konuşur iken kalbi ile dili aynı şeyleri düşünmüyor ise, vücut dili bunu ele veriyor.
Bizim Kral hazretleri, uzun zamandır gitmediği Samsunspor kongresine katılıp, duygulu bir konuşma yaparak 'çok acılar çektiğini' söylemiş. Gönül isterdi ki, ben değil de benim çocuklarım o konuşmada olsalardı, kalkıp konuşup, bu adamın samimi mi yoksa rol mü yaptığını bu topluma anlatsalardı. Ben ve Kenan Bey tutuklanıp cezaevine girince gerek savcılık, gerekse Jandarma Komutanlığı'na bağlı ekipler sürekli olarak bizlerden evrak, belge v.s istediklerinde, belediyede görev yapan arkadaşların bir kısmı özellikle evrak vermiyor, işi savsaklıyordu. Benim avukatlığımı yürüten aynı zamanda Kral Hazretlerinin hemşerisi olan Av. Sevinç Hanıma, sırf benim avukatım olduğundan evrak verilmiyor, yapılan özel toplantılara alınmıyor, ailem dahi bazı toplantılardan dışlanmaya çalışılıyordu. Ne zaman ki, yurt dışında olan oğlum gelip, olaya müdahale etti, olayın seyri değişti. Dilediği evrakları alıp, gerek savcılığa, gerekse jandarmaya götürüp vermeye başladı. Olayın seyrinin değiştiğini gören Kral Hazretleri, çocuğu yanına çağırıp "Bak oğlum gerek Kenan Bey, gerekse baban hiçbir suçları olmadığı halde, onlar istememelerine rağmen, sırf ben istediğim için Samsunspor'a yardım topladılar, ortada bir suç varsa benimdir" deyip, ağlamaya başlayınca çocuk inanıp "Önemli değil Başkanım, biz bir aileyiz, elbette ki bu tür olaylar olacak, siz üzülmeyin, biz elimizden ne geliyorsa yaparız, siz metin olun" deyip, onu teselli etmiş. Onun çocuğa teselli vermesi gerekirken, tam aksine çocuğun onun ağlamasına inanıp, teselli etmesi adamın ne kadar iyi bir rol adamı olduğunu, insanları nasıl ikna ettiğini göstermesi bakımından önemli bir olaydır.
Biz Cezaevinden çıktıktan sonra bana "Adnan Bey, senin ailen çok asil bir aile davranışlarından ötürü sana teşekkür ediyorum" diyerek gönlümü almaya çalıştı. Zira diğer arkadaşların aileleri benim ailem kadar sabırlı davranamayıp, bir kısmı yanına giderek hakarete varan konuşmalar yapmış, benim ailemden ise en ufak bir saygısızlık yapmadı.(Buna rağmen, bize reva gördüğü uygulamaları herkes gördü)
Düşünebiliyor musunuz birlikte çalışmakta olduğunuz en yakın arkadaşlarınız sırf siz istediğiniz için Samsunspor kulübüne yardım toplayıp, bu yüzden hapse girecek ve tamı tamına 95 gün hapis yatacak, siz ise bir kez olsun onları ziyaret etme nezaketinde bulunmayacaksınız. Ne zaman ki iddianame hazırlanıp, kendinizde orada olduğunuzu göreceksiniz soluğu Başbakan'ın huzurunda alacaksınız, o güne kadar size "Başkanım bu olayla ilgili gidin Başbakan'a bilgi verin" diyenlere "Arkadaşlar siz benim dilenci gibi Başbakan'ın huzuruna gidip, arzı hal etmemi ister misiniz" deyip, olayı geçiştireceksiniz. Ancak olayın içerisine girdiğinizi gördüğünüz gün, soluğu Başbakanlıkta alacaksınız. Sizin arkadaşlığa verdiğiniz önem bu mu? Dava adamlığınız (Onun olmadığını zaten biliyorduk) veya yanınızda çalışan yakın çalışma arkadaşlarınıza verdiğiniz önem bu mu?
Buraya kadar yaptıkları bir yana, çıktıktan sonra yaptıkları bir yana; dışarı çıktığımızda Beyefendi, etrafındakilere hava atmak için bizleri Belediyede makamında bekliyormuş! İçeride iken yanımıza çok geldi ya! Çıkınca soluğu yanında almalı imişiz! Üçümüzde direk evlerimize gidince beyefendi teker, teker evlerimize geçmiş olsun ziyaretine geldi.
Bizler içeride çile çekerken dışarıdaki şeytanlar o kadar güzel çalıştı ki anlatamam. Ben ve Kenan Bey'in göreve başlamaması için her türlü çalışma yapılmış. Kral hazretleri de ikna edilmiş, ancak uygulama için süreye ihtiyaç olduğunu söylemiş, zira böyle bir davranışın aleyhte olabileceğini söyleyerek, işi zamana yaymış.
Zaten en ufak bir ücret almadan yaptığım görevi sadece ve sadece teşkilat belediye ilişkileri iyi gitmesi için yapar iken, birde ortaya böyle bir durum çıkınca gittim Kral hazretlerine dedim ki "Başkanım ben göreve başlamayayım" kabul etmedi. Ancak birtakım insanlara gidip uzlaşmamı isteyince baktım ki o insanlar ne şehrin önde gelenleri, ne de partinin önde gelenleri ve olmaz deyince bizim hazret düğmeye bastı, gerisi ise malum.
Seçimden %70 oy alıp, İmparator olmayı hedefler iken, partinin il genelinde almış olduğu %45 lik oyu sadece 3 puan geçince çareyi ilk olarak Samsunspor'la uzlaşmakta bulduğu için kongreye gidip, o VECİZ!.. konuşmayı yapan bizim Kral hazretleri kendisine maalesef yanlış meslek seçmiş. O, Yeşilçam'a gidip Artist olmalı imiş, ama oraya gidemedi ise Alaçam yakındır bari oraya gidip, bu yaptığı rolleri oradakilere anlatsın. Ne dersiniz?
Sizler ne dersiniz bilemem ancak onu yakından tanıyan herkes dediğimde haklı mı, haksız mı olduğumu bilir, ancak korkusundan söyleyemezse yapacak bir şey yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.