ÜCRET ARTIŞI ÇÖZÜM DEĞİL

Yazımıza başlamadan önce geçtiğimiz Cuma günü ahirete irtihal eden İsmailağa Cemaati lideri Hacı Mahmut Efendi Hazretlerine Allahtan Rahmet diliyorum. Kendisi ile kırk yıl önce görüşme imkanımız olmuştu, ondan sonra bir daha müşerref olamadık. ömrünü ilme, irfana ve Sünneti Resulullahın yaşanmasına adamış bir Allah dostuydu, önceliği ilim olan bir tasavvuf lideriydi. Sakal, şalvar, cüppe olmazsa olmaz önceliklerindendi, tarikatına girmek gereğini yapmak herkesin yapabileceği şeyler değil. Ben şahsen beceremeyeceğimi açıkça söylemekten geri kalmam. Gecenin bir yarısında kalkıp teheccüd namazı kılmak, zikir çekmek, dua yapmak her kişinin değil er kişinin işi, ben de o er kişilerden olamadım maalesef. Mahmut Efendi için Sünnet-i Seniyye farz gibi uyulması gereken ibadetlerdendi, o tarikat erbabı olduğundan saygı duyarız ama bizler farzları eda edip haramlardan kaçınmayı yapabilirsek ne mutlu bizlere diyenlerdeniz. Rabbim Makamını Ali eylesin diyerek konumuza geçmek istiyorum.

Kanaati acizanem o ki, pandemi denen şey küresel güçlerin ortaya çıkardığı yeni dünya düzeninden başka bir şey değildi. Zira iki yıl önce her şey güllük gülistanlık iken iki yıl sonra dünya her yönden krize girmiş ise buna yapay kriz denmezse ne denir siz söyleyin. İki yılda üretim mi bitti, dünya nüfusu ikiye mi katladı, yoksa başka bir şey oldu da bizim mi haberimiz yok. İki sene öncesine kadar dünyada üretilen petrolünden doğalgazına, buğdayından, ayçiçeğine, şekerpancarından, büyükbaş ve küçükbaşına kadar her şey yeterken şimdi her şey bitmiş, tükenmiş, karaborsa almış başını gidiyor. Bu krizin ülkemize yansıması dünyadan biraz daha fazla oldu maalesef, dünyada her şey yüzde on beş, yirmi bandında bilemedin yüzde otuz bandında zamlanırken ülkemizde yüzde dört yüzlerde zamlandı. Bunun en önemli nedenlerinden biri yapılan yanlış özelleştirmelerdir, ben şahsen özelleştirmelere karşı değilim ancak elektriğinden Şeker Fabrikasına, iletişiminden hammadde üretimine dek her şeyin özelleşmesi doğru bir politika değildi. Hadi petrolü dışarıdan ithal ediyoruz bir yılda yüzde dört yüz zamlanması bundan diyelim, şeker pancarından buğdayına, etinden, sütüne kendi ürettiğimiz ve tarım ülkesi olmakla öğündüğümüz mamullerde dahi yüzde üç yüze varan zamların yapılmış olması gerçekten üzücü bir durum.

Temmuz ayında herkes zam beklentisine girmiş durumda, emeklisinden çalışanına, asgari ücretlisinden memuruna herkes yapılacak zammın yüksek oranda olmasını beklemekte. Bunun ne anlama geldiğini biliyormusunuz, geçenlerde doktor bir arkadaş sosyal medyada paylaşmış, çok beğendim, diyor ki asgari ücrete zam demek, ekmeğe zam demek, ekmeğe zam demek tüm mamullere zam demek. Neden böyle diyor, çünkü asgari ücretle işçi çalıştıran fırıncı, işçiye vereceği zammı ister istemez ekmeğe yansıtacak ekmeğe gelen zam tüm mamullere gelmiş demektir. Peki çözüm nedir derseniz devlet önce üretimi arttıracak önlemler alacak ve bu minvalde sübvansiyonlar uygulayacak, ekmeklik una verdiği desteği doğalgazından akaryakıtına kadar her alanda verirse üretim maliyetleri eksilir, vatandaş ucuz ekmek yer, ekmek ucuzlarsa her şey ucuzlar. Burada ekmeği örnek bir mamul olarak kabul ettiğimden sürekli onu söylüyorum, yoksa tüm sektörlerde durum aynıdır. mesela soğan, patates pahalıysa en önemli nedeni işçiliğe gelen zamlarla nakliyeye gelen aşırı artışlardır, bu gerçeği görmez isek sürekli her şeye zam yapılır, ondan sonra da işin içerisinden çıkılmaz bir hal alır.

Bu konu iktidarın veya muhalefetin siyasi polemik yapacağı bir konu değil, ulusal menfaatimiz için herkesin taşın altına elini koyması gereken bir konudur. İktidarın sürekli kendisini savunması bir çözüm olmadığı gibi muhalefetin de sürekli eleştirmesi çözüm değildir. Olması gereken çözüm önerileriyle milletin önüne çıkmaktır. Basındaki basit tartışmalar toplumdan tepki almakta, insanlar geçim derdine düşmüş, bunların derdi iktidar, muhalefet kavgası bu kısır çekişmeye bir son vermek gerekmekte, aksi halde kaybeden ülkemiz olduğunu unutmasınlar. Bir gruba bağlı yayın organlarını izliyorsunuz muhalefeti yerden yere vuruyor, öbür gruba bağlı basını izliyorsunuz iktidarı yerden yere vuruyorlar. Bunu yapanlara birileri Yirmi birinci yüzyıla geldiğimizi kimsenin hiç bir şeyi yutmadığını hatırlatmalı. Toplumun beklentisi herkesin şapkasını önüne eğip nerde yanlış yaptık, neyi düzeltmeliyiz demenin zamanı olduğunu unutmasınlar. İnancımızın gereği önce kendi hatalarımızı görmemiz ve düzeltmemizdir, başkalarının hatasını söylemek bizim işimiz olmamalı zaten toplum her şeyi tüm açıklığıyla görüyor. Sanırım ne demek istediğim anlaşılmıştır. Bugünlük de bu kadar iyi haftalar..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR