ÜLKEMİZ NEREDEN NEREYE GELDİ
ÜLKEMİZ NEREDEN NEREYE GELDİ
Daha düne kadar bu ülke Darulharp yani küfür Diyarı deyip Cuma namazı kılmayanlar, politikaya küfür diyenler, İmam Humeyniye gidip biat edenler, yakasız gömlek giyip bu ülke İslam Ülkesi değil hicret edeceğim, deyip kendisine Vatan arayanlar herkesten önce politikaya girdiler, güzel makamlara geldiler, bırakın yakalı gömlek giymeyi neredeyse Frak takacak hale geldiler. Bu sahtekârların bir kısmı bir daireyi birden çok insana satıp perişan ettiler, helalleri olan eşlerini bırakıp sekreterleriyle evlendiler, bir kısmı ise Muta(Geçici) nikah caizdir ayaklarına yatıp önüne geleni düzdü, geriye kalan gariban takımı da bunları görünce neredeyse dinden çıktı.
Hiç unutmuyorum doksanlı yılların başında bunların bir kısmı ile arkadaşlık yaparken onların samimi olup olmadığını, ne yapmak istediklerini öğrenmeye çalıştığımda onlar bana Mütref yani düzenden yana olan zalim insanların arkadaşı yakıştırmasını yaptıklarında onları aldım karşıma ve dedim ki; şimdi kimin şeriatçı kimin mütrefun olduğunu anlayacağız.
Muhataplarımın tamamına dönüp arkadaşlar bu düzen küfür düzeni ise bir çoğunuz Devlet memuru neden maaş alıyorsunuz? Bir kısmınızın eşi kamuda çalışıyor neden başını açıp çalıştırıyorsunuz? Bir kısmınız ticaret yapıyor neden vade farkı alıyorsunuz? Diyeceksiniz ki şartlar bunu gerektiriyor o zaman ya adam gibi şartların gerektirdiği gibi yaşayacaksınız ya da dağa çıkıp savaş ilan edeceksiniz, bu dediklerimi duyan radikal arkadaşlar bir daha ağızlarını açamadılar.
Doğrusunu ararsanız ülkemiz ciddi sıkıntılar çekti Müslümanlar ezildi, zulme uğradı, nerede ise başı kapalı eşlerimiz, çocuklarımız sokağa çıkamaz hale geldiler ama unutmayınız ki, Yüce Rabbimiz Kuran-ı Kerim'de Sizden öncekilerin başlarına gelenlerin sizlerin de başına gelmedikçe Cennete gireceğinizi mi zannediyorsunuz. buyurmak suretiyle yaşadığımız sıkıntıların Ahirette Beratımıza vesile olacağını beyan etmekte.
Abdullah Gül Cumhurbaşkanı oluncaya dek Cuma Namazlarını kılarken, Zuhru ahır namazı da kılardım, ola ki Cumanın sıhhatinde bir sıkıntı olursa onun yerine kaim olması için böyle yapardım ama Abdullah Gül gibi eşi, çocukları, kendisi bizler gibi yaşayan bir insanın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Zuhru ahır kılmanın gereğine inanmadığımdan artık sadece Cuma Namazını kılıp Camiden çıkıyorum.
Ülkenin geldiği noktaya bakıldığında gerçekten çok gurur duyulacak bir durum, eskiden Cumhurbaşkanları, Başbakanlar veya Devler erkânı oruç tutmadığını beyan edercesine Ramazan'da su içerlerdi, oruç tutanlar ise gizli tutarlardı. Oysa şimdi durum tam tersine kamuda çalışanların büyük bir kısmı orucunu yese de gizli yiyor, ama sokakta durum tam tersine.
Ülke öyle bir noktaya gelmiş ki bundan beş altı yıl önce AK Parti'ye aday olarak Ekmelettin İhsanoğlu'nu aday çıkar deselerdi kabul ederdi ama muhalefet olmaz, O dinci derdi, şimdi ise tam aksine, muhalefetin çatı adayı Ekmelettin İhsanoğlu. Şayet Recep Tayyip Erdoğan değil de eski Reisi Cumhurlardan birisinin karşısında Ekmelettin İhsanoğlu aday olsaydı seçimi kazanırdı.
Ama şimdi durum çok farklı, kanaatimce ilk turda Recep Tayyip Erdoğan seçilir, seçilmesine seçilir de sadece Cumhurbaşkanlığı değil tüm yetkileri kendisinde toplayan bir lider olarak görevine devem eder, gerek Başbakanlığa gerekse Parti Genel Başkanlığına kendisine itaatte kusur etmeyecek birisini koyar kanaatindeyim.
R.Tayyip Erdoğan geçmişi çok iyi analiz ederek ve yapılan hataları yapmayarak bu noktaya gelmiş bir siyasetçidir, gerek merhum Erbakan'dan gerekse Özal'dan çok etkilendiği kanaatindeyim. Neden böyle düşündüğüme gelince, ilk iktidar olduğundan bu güne kadar merhum Özal'ın politikalarını izleyerek icraat yapmış, Devlet politikalarında onu kendisine rehber edinmiş, siyasi politikalarını ve teşkilatçılığını da merhum Erbakan Hocanın Rahle-i tedrisinden aldığı kültürle yöneterek, iki Dev siyaset ve Devlet adamının yaptıkları, yapmadıkları veya yapamadıklarını analiz etmek suretiyle bu noktaya gelmiştir. Rabbim yar ve yardımcısı olsun diyerek bu konuyu kapatıyorum. Ancak ikinci konuya yine yer kalmadı oysaki konuşacaklarımız vardı ama sadece bir konuya değinerek kapatmak istiyorum.
Gazetemize gelen bazı şikâyetleri aktarmak istiyorum ilk konu Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı Üniversite de ki yurtların bir kısmında İftar ve Sahur yemeklerinin verilmediği söylenmekte. Bu yönde gazetemize şikâyetler gelmiş durumda. Kredi ve Yurtlar Kurumu Bölge Müdürü İsmail Kasapoğlu konuyla ilgilenip bizlere de bilgi verirse seviniriz.
Bir başka konu ise bazı Kamu Hastanelerinde yapılan atamaların da sendika aracılığı ile yapıldığı söylenmekte, bu konuyla ilgilenen arkadaşlara duyurulur. Son olarak Doğumevinin kaldırılacağı hatta bu yönde bir yazının yazıldığı yönünde bilgiler geldi ancak inanmadım, inanmak istemedim umarım gerçek değildir. Belirttiğim konularla ilgili arkadaşlarımızın da bizlere bilgi vermesi bizleri mutlu edecektir. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.