YİNE DE ÜZÜLDÜM
Zaman zaman köşe yazılarımda kredi kullanarak ticari faaliyetlerini sürdüren şirketlerin ayakta durmalarının çok zor olduğunu yazmıştım. Bunu söyleme nedenim içerisinde bulunduğumuz şartlar nedeniyledir. Hem kredi faizlerini ödemek, hem müessesenin giderlerini karşılamak, hem de yatırım yapmak günümüz ticaret anlayışında neredeyse imkansız hale gelmiştir. Hal böyle iken ticari işletme bir yandan kredi kullanıp, diğer yandan yatırım yaparak, bir diğer yandan işletme giderlerini karşılayarak ayakta durması hatta yaşaması gerçektende zordur. İşletmeler öz sermayelerinin yüzde yirmisi bilemedin azami yüzde otuzu civarında kredi kullanırsa bunu bir yere kadar anlarım. Bununla birlikte öz sermayelerinin nerede ise tamamını hatta iki misline varıncaya dek kredi kullanan işletmelerin bu krediyi geri ödeme imkanı yoktur. Bankalar neye dayanarak, hangi riski göze alarak işletmelerin sermayelerinin üzerinde krediyi verirler onu da anlamış değilim. Şirketler bilançolarını şişirerek yapıp, bankalara verdiklerinde krediyi kullanıyorlar, ne zaman ki kredinin geri ödemesi başlıyor işte o zaman hem bankalar hem de işletmeler sıkıntıya giriyorlar.
Şehrimizin en eski ve en güzide fabrikalarından birisi olan Elektrosan Bakır Fabrikası yaklaşık altı yedi aydan beri hatta daha uzun bir süredir sıkıntılı süreç yaşamaktaydı. Bu konuyla ilgili daha önce de isim vermeden bazı uyarılar yapmıştım. Yazılarımı okuyan bir iş adamı beni arayarak bu konuları yazma. Bankalar bize verdikleri kredileri geri almaya kalkarsa şehirde elle tutulur müessese kalmaz demişti. Ben de kimse zarar görmesin diye bu konudaki yazılarıma ara vermiştim.
Ben o yazıları yazarken amacım işletme sahiplerinin veya şirket yöneticilerinin ya da bankacıların dikkatli davranmaları konusunda uyarı yapmaktı. Merhum Cemal Küçükaslan'ı çok iyi tanımasam da bir çok kez yüz yüze geldik, konuştuk. Yakın akrabaları ile çok içli dışlı sohbetlerimiz oldu. Rahmetli Cemal Küçükaslan Elektrosan şirketini kurmadan önce bakırcılık yapan iyi bir esnaftı. İşleri belli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra yanına bazı ortaklar da alarak Elektrosan şirketini kurdu. Elektrosan Şirketi'nin küçük de olsa ortaklarından birisi merhum Sabri Murzioğlu ağabey idi.
Merhum Cemal Küçükaslan şirketteki hissesini belli bir orana çıkarttıktan sonra fabrikayı sürekli olarak kendisi yönetmeye başlamıştı. Merhum Sabri Murzioğlu'nun üç çocuğundan birisi olan Zeki Murzioğlu, Cemal Küçükaslan'ın kızı ile evlenince Zeki Murzioğlu da fabrikada yöneticilik yapmaya başladı. Oğlu Köksal ise İstanbul'daki şubenin başında bulunmakta idi. Cemal Küçükaslan'ın vefatı sonucu aile Zeki Murzioğlu'nu şirketin yönetim kurulu başkanlığına getirdi. Uzun bir süre Zeki Murzioğlu fabrikanın başında yönetim Kurulu başkanı olarak çalıştı. Köksal Küçükaslan ise bundan beş ya da altı yıl önce İstanbul'dan Samsun'a gelerek burada bir turizm şirketi kurdu. 2006-2007 yıllarında Büyükşehir Belediyesi'nin organize ettiği Karadeniz Bölgesi Belediyeler Toplantısı Samsun'da yapılınca organizasyonu Köksal Küçükaslan'ın turizm şirketi yapmıştı. Benim ta o zaman kafamda bazı sorular oluştu. Koskoca Elektrosan firmasının ortağı ve varisi olan Köksal Küçükaslan'ın turizm işine girmesi bana göre doğru değildi. Koskoca fabrikada yöneticilik yapmak varken geliri çok az olan turizm işine girmesi doğrsunu isterseniz bana tuhaf gelmişti.
Elektrosan şirketi ile ilgili aile içerisinde zaman zaman bazı anlaşmazlıklar olurdu. Biz bunları duyardık ancak dillendirmezdik. Aile arasındaki sıkıntı belli noktaya gelince geçtiğimiz yıl Köksal Küçükaslan şirketin yönetim kurulu başkanlığına getirilmiş, o günden itibaren fabrikayı da o yönetmişti. Ancak fabrikanın geçmiş dönemden kullandığı yaklaşık kırk milyon lira civarında bir kredi borcu olduğunu tahmin ediyorum. Daha sonraki dönemlerde bu borcun altmış milyon lira civarına çıktığı ve bu borçları ödeyemedikleri için bankaların fabrikaya haciz işlemi başlattıklarını öğrendim. Bu fabrikada iki yüz civarında işçi çalışmaktadır. Bu insanlar aileleri ile birlikte bin kişi civarında bir rakam oluştururlar. Bu kadar insana ekmek veren bir müessesenin ekonomik sıkıntıya girmesi şahsen beni üzmüştür. Düşmanım dahi olsa istihdam sağlayan, vergi veren, ekonomiye katkısı olan kurumların sıkıntıya girmeleri beni her zaman üzer. Keşke bu müesseseler ayakta kalsalar da daha fazla insan ekmek yiyebilse. Böyle bir işletmeyi kurup bu hale getirmek için sadece sermayeye değil, efora, bilgi birikimine, sanat becerisine sahip olunmalı ki böyle bir işletme ortaya çıksın.
Bu tür işletmelerin ekonomiye katkılarının yanında şehrin belli başlı prestij işletmeleri olduklarını da göz önüne almak gerekir. Zeki Murzioğlu TSO Başkanlığına ayırdığı zamanı bu işletmeye ayırsaydı da fabrika bu noktaya gelmeseydi. Umarım şehrin dinamikleri bu hassasiyeti göz önüne alarak gerekli girişimlerde bulunurlar. Böyle bir işletmenin yok olmasına gönlüm razı değil. Her ne kadar işletme ticari bir işletme olsa da her şeyden önce çalışanlar ve şehre sağladığı katkı adına üzüldüm. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.